Lokman suresi 16. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿يَا بُنَيَّ اِنَّهَٓا اِنْ تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ فَتَكُنْ ف۪ي صَخْرَةٍ اَوْ فِي السَّمٰوَاتِ اَوْ فِي الْاَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ لَط۪يفٌ خَب۪يرٌ ﴾ [لقمان: 16]
ayet arapça & türkçe okunuşuYâ buneyye innehâ in teku miśkâle habbetin min ḣardelin fetekun fî saḣratin ev fî-ssemâvâti ev fî-l-ardi ye/ti biha(A)llâh(u)(c) inna(A)llâhe latîfun ḣabîr(un) [Lokman: 16]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Lokman: "Ey oğulcuğum! İşlediğin şey, bir hardal tanesi ağırlığınca olsa da, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, Allah onu getirip meydana kor. Doğrusu Allah Latif'tir, haberdardır". [Lokman: 16]
Lokman Suresi 16. ayet tefsiri
Burada sözü edilen nasihatler şunlardır:
Birincisi; Allah Teâlâ’nın varlığını, birliğini, kudretini tanımak; O’nun en ince sırları ve gizlilikleri bildiğini ve her şeyden hakkiyle haberdar olduğunu idrak etmek; yapılan tüm amellerin en ince noktasına kadar kayıt altına alındığının farkında olarak âhiret hesâbından korkmak. Daha anlaşılır bir ifadeyle Lokmân ( a.s. ) oğlundan Allah’ı tüm isim ve sıfatlarıyla tanımasını, mârifetullâha ermesini ve ihsan şuurunda bir kulluk yaşamasını istemektedir. Öyle bir Allah ki, yapılan bir iyilik veya kötülük, kimsenin dikkatini çekmeyecek küçüklükte bile olsa, hatta zerre denilen atom, elektron ve proton miktarı kadar bile olsa ( bk. Zilzâl 99/7-8 ), yine bu amel hiç kimsenin muttali olamayacağı gizli bir yerde bulunsa; meselâ büyük bir kayanın içinde, yahut göklerin akıl fersâ genişliği veya yeryüzünün ulaşılamaz derinliği içinde herhangi bir yerde bulunsa, bunu görüp, bulup mahşerde kulun karşısına çıkaracaktır. İslâm, işte böyle bir Allah’a kulluğu emretmekte ve O’na karşı gelmekten sakındırmaktadır.
İkincisi; namazı dosdoğru kılmak.
Üçüncüsü; iyiliği emredip kötülükten sakındırmak. Emredilmesi istenilen “ iyilik ”, kulu Allah’ın muhabbetine ve rızâsına ulaştıran her şeydir. Sakındırılması istenen “ kötülük ” ise kulu Allah’tan alıkoyan her şeydir. İyiliği emredip kötülükten sakındırmak sözle olur. Fakat bunun en güzel yolu; insanları sakındırdığımız kötülüklerden öncelikle kendimizin sakınması, onlara yapılmasını emrettiğimiz şeyleri de evvela kendimizin yapmasıdır. Çünkü kendisine söz geçiremeyen kimsenin başkasına söz geçirmesi gerçekten zordur.
Dördüncüsü; başa gelen musîbetlere sabretmek. Burada dinin tebliği ile vazifeli kimselerin, iyiliği emredip kötülüğü yasaklarken bir takım sıkıntılarla yüz yüze geleceklerinin büyük bir ihtimal dâhilinde olduğuna ve muvaffak olabilmek için bunlara göğüs germenin lazım geldiğine işaret edilmektedir. Bütün bunlar ( 2, 3 ve 4. maddeler ), yerine getirmekte azim ve kararlılık gösterilmesi, nefse ağır gelse de büyük bir cehd ve gayretle yapılmaya devam edilmesi gereken mühim işlerdir. Eğer lazım gelen kararlılık gösterilmez ve gevşek davranılırsa, İslâm’ın bu mühim emirleri aksadığından beklenen netice hâsıl olmaz.
Beşincisi; kibirlenip insanlardan yüz çevirmemek, onlara sırt dönmemek. 18. âyette kullanılan اَلصَّعْرُ ( sa‘r ) kelimesi, devenin dizinde bulunan ve onu yüzünü hep aynı yönde tutmaya zorlayan bir hastalık mânasını taşımaktadır. Buradaki ifade ise, kibir ve büyüklük taslayan, başkalarını küçük görerek yüzünü çeviren kimsenin tavrını tasvir eder. Aynı zamanda kibrin, kişinin ruh ve beden âhengini bozan, onu dengesiz harekete sevk eden ciddi bir hastalık olduğunu gösterir. Allah Resûlü ( s.a.s. ) şöyle buyurur:
“ Birbirinize buğzetmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, birbirinizi kıskanmayın. Ey Allah’ın kulları kardeş olun. Müslüman bir kişinin üç günden fazla kardeşine dargın durması helâl değildir. ” ( Buhârî, Nikâh 45 )
Altıncısı; yeryüzünde böbürlenerek, çalımlı çalımlı yürümemek. Bir diğer âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“ Hem yeryüzünde büyüklük taslayarak yürüme. Çünkü kendini ne kadar büyük görürsen gör, ağırlık ve azametinle ne yeri yarabilir, ne de boyca dağlara erişebilirsin. ” ( İsrâ 17/37 )
Niyâzî Mısrî şu nasihatte bulunur:
“ Alçaktan alçak yürüye, toprak altında çürüye,
Aşk ateşinde eriye altın gibi sızmak gerek. ”
Burada sayılan 5 ve 6. maddeler Allah’ın sevmediği ve râzı olmadığı mezmûm davranışlardır. Çünkü Allah kendini beğenenleri, başkalarına üstünlük taslayanları sevmez.
Yedincisi; yürüyüşün ölçülü ve dengeli olması; her türlü hal ve davranışın hem ifrat hem tefritten uzak, orta ve makûl bir şekilde olması. Yerine göre dinin öğrettiği en uygun davranış modeli ne ise onu sergileyebilmek.
Sekizincisi; konuşurken sesin de ölçülü bir şekilde çıkması. Lüzûmsuz yere bağırmamak. Zamana, zemine ve muhatapların durumuna; dinleyenlerin azlığına, çokluğuna ve işitebilme imkânlarına göre sesi ayarlamak. Ölçüsüz bir şekilde bağırıp çağırmamak. Rabbimiz burada eşek sesini misal vererek bunun kötülüğünü beyân buyurmaktadır. Hatta Hz. Ömer ( r.a. ), tâkatinden daha fazla yüksek sesle ezan okumaya çalışan bir müezzine: “ Ben senin kasıklarının çatlayacağından korktum ” demiştir. ( Kurtubî, el-Câmi‘, XIV, 71 )
Resûl-i Ekrem ( s.a.s. ) güzel ahlâkın önemini şöyle ifade buyurur:
“ Sizin en hayırlınız, ahlâkı güzel olanınızdır. ” ( Buhârî, Edeb 38; Müslim, Fezâil 68 )
“ Mizanda güzel ahlâktan daha ağır gelecek bir şey yoktur. ” ( Ebû Dâvûd, Edeb 7; Tirmizî, Birr 62 )
“ İnsanların cennete girmesini sağlayacak en önemli iki fazilet takvâ ve güzel ahlâk; cehenneme girmelerine sebep olacak iki uzuv ise ağız ve cinsel organlarıdır. ” ( Tirmizî, Birr 62; İbn Mâce, Zühd 29 )
Eğer insan Rabbini tanır, O’nun görünen-görünmeyen sayısız nimetlerinin farkında olursa, bahsedilen dinî hikmetleri ve ahlâkî faziletleri yerine getirmesi kolaylaşacaktır. Bu sebeple buyruluyor ki:Ömer Çelik Tefsiri
Lokman suresi 16 ayeti anlamı - okunuşu
“Evlâdım! Yaptığın iyilik veya kötülük hardal tanesi ağırlığında bile olsa, bir kayanın içinde saklı da olsa, göklerin veya yerin herhangi bir noktasında bile bulunsa, Allah onu çıkarıp âhirette karşına getirir. Çünkü Allah her şeyi bütün incelikleriyle bilir, her şeyden hakkiyle haberdardır.”
Mokhtasar tefsiri
Ey Oğlum! İyilik ya da kötülük, hardal tanesi kadar küçük dahi olsa ve bu ister hiçbir kimsenin görmediği bir kayanın içinde ya da gökyüzünün herhangi bir yerinde veyahut da yeryüzünde olsa; Yüce Allah bunu kıyamet günü getirecektir. Bunun karşılığını kuluna verecektir. Şüphesiz Allah Latîf`tir, ince ayrıntılar bile O`na gizli kalmaz. Eşyanın hakikatinden ve yerinden hakkıyla haberdardır.
Ali Fikri Yavuz
(Lokmân öğüdüne devamla şöyle demişti): “- Yavrum, yapılan iyi veya kötü iş, bir hardal tanesi ağırlığında olsa da bir kaya içinde yahud göklerde veya yerin dibinde gizlense, Allah onu meydana çıkarır (ve sahibini ondan dolayı hesaba çeker). Çünkü Allah Lâtif’dir= ilmi her gizli şeye ulaşır, Habîr’dir= her şeyin künhünü bilir
İngilizce - Sahih International
[And Luqman said], "O my son, indeed if wrong should be the weight of a mustard seed and should be within a rock or [anywhere] in the heavens or in the earth, Allah will bring it forth. Indeed, Allah is Subtle and Acquainted.
Lokman suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
Ey oğulcağızım, yaptığın hayır veya şer, bir hardal tanesi kadar bile olsa, o da bir taş içinde, yahut göklerde, yahut da yeryüzünde bulunsa Allah, onu gene meydana çıkarır; şüphe yok ki Allah'ın lütfü boldur, o, her şeyden haberdardır.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
(Loğman öyüd-nəsihətinə davam edərək) dedi: “Oğlum, (dünyada gördüyün hər hansı yaxşı, yaxud pis iş) bir xardal dənəsi ağırlığında olsa da, bir qayanın (daşın) içində, yaxud göylərdə və ya yerin təkində olsa da, Allah onu (qiyamət günü) ortaya gətirər (onun haqq-hesabını çəkər). Həqiqətən, Allah lətifdir (bütün incə, nazik işləri biləndir; lütfkardır), (hər şeydən) xəbərdardır!
Kuran Araştırmaları Vakfı
(Lokman, öğütlerine devamla şöyle demişti:) Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.
Lokman suresi (Luqman) 16 ayeti arapça okunuşu
﴿يَا بُنَيَّ إِنَّهَا إِن تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِّنْ خَرْدَلٍ فَتَكُن فِي صَخْرَةٍ أَوْ فِي السَّمَاوَاتِ أَوْ فِي الْأَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللَّهُ ۚ إِنَّ اللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌ﴾
[ لقمان: 16]
يابني إنها إن تك مثقال حبة من خردل فتكن في صخرة أو في السموات أو في الأرض يأت بها الله إن الله لطيف خبير
سورة: لقمان - آية: ( 16 ) - جزء: ( 21 ) - صفحة: ( 412 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rablerinden kendilerine indirilen Kuran'ı gereğince uygulasalardı, her yönden nimete ermiş
- And olsun ki, Hicr halkı peygamberi yalanlamışlardı.
- Babalarının emrettiği gibi girdiler. Esasen bu, Allah katında onlara bir fayda sağlamazdı, ancak Yakub içindeki
- De ki: "İnsanlardan ve cinlerden ve insanların gönüllerine vesvese veren o sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların
- Senin için söylenenler, senden önceki peygamberler için de söylenmişti. Doğrusu Rabbin hem bağışlayan ve hem
- Başınıza gelen herhangi bir musibet ellerinizle işlediklerinizden ötürüdür. O, yine de çoğunu affeder.
- Yoksa Allah'tan başka bir tanrıları mı vardır? Allah, onların ortak koşmalarından münezzehtir.
- "Firavun'a git; doğrusu o azmıştır."
- Savaştan geri kalanların bir kısmı da, suçlarını itiraf ettiler. Onlar iyi işi kötüyle karıştırmışlardı. Allah'ın
- İlgililere şöyle emredilir: "Zulmedenleri, onlarla işbirliği edenleri ve Allah'ı bırakıp da taptıklarını derleyin. Onları cehennem
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Lokman indirin:
Lokman Suresi mp3 : Lokman suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler