Ankebut suresi 57. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ اِلَيْنَا تُرْجَعُونَ ﴾ [العنكبوت: 57]
ayet arapça & türkçe okunuşuKullu nefsin żâ-ikatu-lmevt(i)(s) śümme ileynâ turce’ûn(e) [Ankebut: 57]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Her can ölümü tadacaktır. Sonunda Bize döneceksiniz. [Ankebut: 57]
Ankebut Suresi 57. ayet tefsiri
İnsanın yaratılış gâyesi Allah’a kulluktur. Bunun için dünyaya gönderilmiştir. Ona vatan, can, mal ve diğer bütün imkânlar hep bu gâye uğrunda kullanmak üzere verilmiştir. Dolayısıyla bunlar gâye değil, Allah’a kulluk için birer vesiledir. Yüce Rabbimizin, yeryüzünün yeterince geniş olduğunu beyân ettikten sonra, yalnızca kendine kulluk yapılmasını emretmesi, bulunduğumuz yerde Allah’a kulluk zorlaştığı zaman hicret etmeye açık bir teşviktir. Âyet-i kerîme, o dönemde Mekke’de müşriklerin baskısı altında dinî vazifelerini yerine getirmede zorlanan müslümanlara Medine’ye veya müsait yerlere hicreti tavsiye etmektedir. Nitekim onlar önce Habeşistan’a, sonra da Medine’ye hicret etmişlerdir.
Hicret söz konusu olunca insanın karşısına bazı engeller çıkabilir:
Birincisi; insan içinde doğduğu, büyüdüğü, havasıyla suyuyla hemhâl olduğu vatanını, yurdunu ve milletini terk etmekte zorlanabilir. Şunu bilmek gerekir ki, müslümanın gerçek vatanı, Allah’ın emirlerini yerine getirdiği ve Allah’ın yasaklarından uzak durduğu yerdir. Onun için aslolan vatan millet değil Allah’a kulluktur. Eğer belirli bir dönemde vatan, millet sevgisi ile Allah’a kulluk çatışırsa, gerçek bir mü’mine gereken vatan, millet sevgisini bir kenara bırakıp Allah’a ibâdeti seçmektir.
İkincisi; insan, canına bir tehlikenin ârız olmasından ve keyfinin bozulmasından endişe edebilir. Bu hususta da endişeye ve korkuya gerek yoktur. Çünkü dünya hayatı fânidir ve her insan mutlaka ölecektir. O halde dünya hayatına ve dünya zevklerine fazla heves etmemek gerekir. Hiç kimse bu dünyaya ebedi yaşamak için gelmemiştir. Bu sebeple, asıl gayemiz hayatımızı kurtarmak, onu garanti altına almak değil, imanımızı nasıl koruyacağımızın ve Allah’a kulluğun gereklerini nasıl yerine getireceğimizin derdine düşmektir. Zira hepimiz ölecek, sonunda Allah’ın huzuruna dönecek ve orada dünyadaki tercihlerimize göre bir karşılık göreceğiz. İman edip sâlih ameller işleyenleri; Allah yolunda meşakkatlere sabredip, fani sevdâlara değil, yalnızca Allah’a güvenip dayananları orada çok güzel mükâfatlar beklemektedir.
Üçüncüsü; hicret edip yerini yurdunu terk eden insan, elindeki imkânlardan mahrum kalacağı için rızık endişesine kapılabilir. Bu endişeye de gerek yoktur. Çünkü karada, havada ve denizde gördüğümüz nice canlı, hayvan veya kuş kendi rızıklarını beraberlerinde taşımazlar. Onları Allah rızıklandırır; nereye gitseler, Allah’ın lütfuyla rızıklarını bulurlar. Bu sebeple, imanımız ve kulluğumuz uğrunda yurtlarımızdan ayrılmak zorunda kaldığımızda yiyecek bir şey bulamamak gibi bir endişe yersizdir. Böyle kuruntularla cesaretimizi zedelemeye gerek yoktur. Çünkü Allah, sayısız canlıya rızkını verdiği gibi, aynı kaynaktan bizi de rızıklandıracaktır. Bu hususta mühim olan Allah’a tam olarak güvenip dayanmaktır.
Nitekim Resûlullah ( s.a.s. ) şöyle buyurur:
“ Eğer siz Allah’a gereği gibi güvenip dayansaydınız, Allah, kuşları doyurduğu gibi sizi de rızıklandırırdı. Kuşlar sabahları kursakları boş olarak çıktıkları hâlde akşam doymuş olarak dönerler. ” ( Tirmizî, Zühd 33; İbn Mâce, Zühd 14 )
Hz. Mevlânâ, rızık konusunda yersiz endişelere düşmenin gereksizliğini şöyle bir misalle anlatır:
“ Ansızın bir arslan geldi, adamın birini kaptı, ormana çekti götürdü. O adam, ormana doğru çekilip götürülürken ne düşündü ise, ey din üstadı, sen de onu düşün. Kazâ ve kader arslanı bizi ölüm ormanına doğru çekip götürüyor. Halbuki canımız dünya işleri ile, sanatla oyalanmaktadır. Nitekim halk da, boğazına kadar acı suyun içine batmış gibi yoksulluktan ödü kopar. İnsanlar yoksulluktan, fakirlikten korkacakları yerde, o yoksulluğu yaratandan, yâni Allah’tan korksalardı, çekinselerdi, onlara yer yüzünde defineler, hazîneler belirirdi. ” ( Mevlânâ, Mesnevî, 2202-2206. beyitler )
Aslında Rezzâk-ı Mutlak’ın, bütün varlıkları yaratan ve rızıklandıranın Allah Teâlâ olduğunu, O’na kul olmayı kibirlerine yediremeyen inkârcılar bile kabullenmektedirler:
Ömer Çelik Tefsiri
Ankebut suresi 57 ayeti anlamı - okunuşu
Her nefis ölümü mutlaka tadacaktır. Sonra da bizim huzurumuza döndürüleceksiniz.
Mokhtasar tefsiri
Ölüm korkusu sizi hicret etmekten alıkoymasın. Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra kıyamet günü hesap ve yaptıklarınızın karşılığını almak için yalnızca bize döndürüleceksiniz.
Ali Fikri Yavuz
Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra (yaptıklarınızın karşılığını görmek üzere) bize döndürüleceksiniz
İngilizce - Sahih International
Every soul will taste death. Then to Us will you be returned.
Ankebut suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
Herkes tadacak ölümü, sonra da dönüp tapımıza geleceksiniz.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
Hər bir kəs (hər bir canlı) ölümü dadacaqdır. Sonra da (qiyamət günü) hüzurumuza qaytarılacaqsınız!
Kuran Araştırmaları Vakfı
Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.
Ankebut suresi (Al-Ankabut) 57 ayeti arapça okunuşu
﴿كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ۖ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ﴾
[ العنكبوت: 57]
English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- Sihirbazlar Firavun'a geldi, "Yenecek olursak bize şüphesiz bir mükafat var değil mi?" dediler.
- Melekler: "Bu böyledir, Rabbin söylemiştir; doğrusu O, Hakim olandır, bilendir" dediler.
- "Rabbim! Beni, anamı, babamı, evime inanmış olarak gireni, inanan erkek ve kadınları bağışla; zalimlerin de
- Rabbimiz! Doğrusu geleceği şüphe götürmeyen günde, insanları toplayacak olan Sensin. Şüphesiz ki Allah verdiği sözden
- Ölü idiniz sizleri diriltti, sonra öldürecek sonra tekrar diriltecek ve sonunda O'na döneceksiniz; öyleyken Allah'ı
- Nuh'un milleti peygamberlerini yalanladı.
- Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz.
- Borçlu darda ise, eli genişleyinceye kadar ona mühlet verin. Bilmiş olsanız borcu bağışlamanız sizin için
- İbrahim: "Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak
- Allah'ın verdiği nimeti nankörlükle karşılayanları ve milletlerini helak olacakları yere, yaslanacakları cehenneme götürenleri görmüyor musun?
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Ankebut indirin:
Ankebut Suresi mp3 : Ankebut suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler