Tevbe suresi 35. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿يَوْمَ يُحْمٰى عَلَيْهَا ف۪ي نَارِ جَهَنَّمَ فَتُكْوٰى بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنُوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْۜ هٰذَا مَا كَنَزْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ فَذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْنِزُونَ ﴾ [التوبة: 35]
ayet arapça & türkçe okunuşuYevme yuhmâ ‘aleyhâ fî nâri cehenneme fetukvâ bihâ cibâhuhum vecunûbuhum vezuhûruhum(s) hâżâ mâ keneztum li-enfusikum feżûkû mâ kuntum teknizûn(e) [Tevbe: 35]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Bunlar cehennem ateşinde kızdırıldığı gün, alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacak, "Bu, kendiniz için biriktirdiğinizdir; biriktirdiğinizi tadın" denecek. [Tevbe: 35]
Tevbe Suresi 35. ayet tefsiri
Dinin gönderilmesinden maksat, onu sadece Allah emrettiği için ve O’nun rızâsını kazanmak üzere bir kulluk şuuru içinde yaşamaktır. Bu sebeple dini dünya adına bir kazanç vasıtası yapmak; onu mal, makam, mevki, şöhret ve siyaset gibi şeylere alet etmek yasaklanmıştır. Bu konuda en önemli tehdit de âlim, fakih, mürşidler gibi dini birinci derecede temsil ve tebliğ etmesi gereken kişilere yapılmıştır. Çünkü onların halk nazarında mühim bir yeri vardır ve bu yeri ve sahip oldukları statüyü başka maksatlarla kullanma riski, başkalarına nispetle onlar için daha fazladır. Dolayısıyla bu âyetlerde insanların mallarını haksız yollarla yiyen ve daha çok dinî hükümleri yanlış tevil ederek insanları Allah yolundan alıkoyan yahudi ve Hristiyan din adamları; onlar üzerinden de aynı vasıfları taşıyan bütün din adamları ciddi olarak ikaz ve tehdit edilirler.
Onların insanların mallarını yedikleri haksız yollardan bazıları şunlar olabilir:
› Verdikleri hükümler ve fetvalar karşılığında rüşvet almaları,
› İlâhî kitapta değişiklik yapıp, yazdıkları tahrif edilmiş nüshaları satmaları,
› Allah katında duaların kabulüne vesile olacağını söyleyerek bağış toplamaları,
› Günah çıkarma karşılığında gelir elde etmeleri,
› Bu ve bunlara benzer dolambaçlı yollarla malî kaynaklar oluşturmaları.
İkinci olarak altın ve gümüşü biriktirip onları Allah yolunda harcamayanlar can yakıcı bir azapla korkutulurlar. Çünkü altın ve gümüş, para olarak alışverişi kolaylaştırmak ve insanların gerçek ihtiyaçlarını karşılamak üzere ihsan edilmiştir. Buna göre altın, gümüş ve diğer paralar bütün halk arasında tedavül etmeli; ihtiyaçların daha önemlisi diğerine, şiddetlisi hafifine tercih edilerek güzelce harcanmalıdır. Bunlar, ihtiyaçların önceliklerine göre kullanılması gerekirken bazıları onu tedavülden çeker, gömer, herhangi bir yerde gizler, yığar, sımsıkı saklar ve bunları Allah yolunda sarf etmezler. Allah için hakkını vermezler. Bunlar parayı toplayıp saklamak suretiyle aynı zamanda onun Allah yolunda harcanmasını engellemiş olurlar. Esasında bu paralarla Allah yolundan saptırmak için para harcayanlara karşı mücadele etmek gerekirken, bunlar ellerinde tutmak suretiyle parayı hiçbir işe yaramaz hale getirirler.
Bunlar kim olursa olsunlar, gerek o haham ve rahiplerden, gerek onları örnek alıp para saklayanlardan, gerekse zekâtlarını vermeyen ve paralarını saklayan müslümanlardan olsun işte bunları elem verici bir azap beklemektedir. Bu azap, günahın cinsinden olacak; biriktirilen altın ve gümüşler cehennem ateşinde iyice kızdırılarak, onlarla, kendilerini haksız yollarla kazanan ve gerektiği şekilde harcamayan ahmak sahiplerinin alınları, yanları ve sırtları dağlanacaktır. Bu azap yetmiyormuş gibi bir de hasret ateşlerini iyice alevlendirmek üzere kendilerine: “ İşte bunlar, kendiniz için biriktirdiğiniz altın ve gümüşlerdir. Şimdi tadın bakalım o durmadan yığıp biriktirdiğiniz şeylerin cezasını! ” ( Tevbe 9/35 ) denilecektir.
Resûlullah ( s.a.s. ) bu hususta şöyle buyurur:
“ Altın ve gümüş sahibi olup da ondan hakkını ödemeyen her bir kimse mutlaka kıyamet günü olduğunda ona ateşte kızdırılmış büyük madeni parçalar getirilir, cehennem ateşinde bu parçalar kızdırılır ve bunlarla böğrü, alnı ve sırtı dağlanır. Soğudukça bunlar tekrar kızdırılır ve bu, süresi elli bin yıl kadar olan bir günde kullar arasında hüküm verilinceye ve cennete mi, yoksa cehennem ateşine mi gideceğini görünceye kadar devam eder… ” ( Müslim, Zekât 24, 26 )
Diğer azaların değil de özellikle alınların, yanların ve sırtların dağlanmasının sebep ve hikmetiyle alakalı şunlar söylenebilir:
› Zengin kişi kendisinden zekât isteyen fakiri görünce suratını asar, zekât istemede ısrar ederse ona yanını döner, daha da ısrar ederse çoğunlukla yerinden kalkar, sırtını döner ve fakire hiçbir şey vermez.
› Altın ve gümüşü yığan kimsenin mal biriktirmekten maksadı, zenginliği ile üstünlük peşinde koşmak olunca dağlama işi yüzünün en yüksek yeri olan alnına uygulanır. Aynı şekilde bu kişiler mal biriktirirken yanlarının şişmanlamasına sebep olan leziz yiyeceklerle ve sırtına giydiği güzel giysilerle refah içinde olmayı hedeflediklerinden cehennemde de yanları ve sırtları dağlanır.
Böyle şiddetli tehditler ihtivâ eden âyet-i kerîmelerden sahâbe-i kirâmın aldığı dersi Hz. Sevbân şöyle anlatır:
“ …Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onları elem verici bir azab ile müjdele! ” ( Tevbe 9/34 ) âyeti nâzil olduğu zaman biz, Efendimiz’le birlikte seferde bulunuyorduk. Ashaptan bazıları: “ Altın ve gümüş hakkında inecek olan indi. Artık bir daha onları biriktirmeyiz. Keşke hangi malın daha hayırlı olduğunu bilsek de ondan biraz edinsek? ” dediler. Resûlullah ( s.a.s. ) şu cevabı verdi:
“ – Sahip olunan şeylerin en faziletlisi zikreden bir dil, şükreden bir kalp, kocasının imanına yardımcı olan sâliha bir kadındır. ” ( Tirmizî, Tefsir 9/9 )
Dünyevî maksatlarla Allah’ın koyduğu kanunlarla oynamanın bir örneği de müşriklerin, daha büyük gelirler elde etmek için her yıl haccı aynı mevsime denk getirmek gayesiyle birkaç yılda bir, seneye bir ay ilave edip o yılı 13 aya çıkararak takvim üzerinde gelişigüzel oynamayı adet hâline getirmeleri idi. Halbuki ay takvimine göre hac ibâdeti her yıl bir öncekinden 10 gün geriye sarkarak farklı mevsimlerde yapılır. İşte Allah Teâlâ, maddî çıkarları uğruna ilâhî hükümleri oyuncak hâline getiren bu tür keyfî uygulamaları yasaklamak ve en tabiî, en kullanışlı takvim ölçüsünü ortaya koymak üzere şöyle buyuruyor:
Ömer Çelik Tefsiri
Tevbe suresi 35 ayeti anlamı - okunuşu
Kıyâmet gününde, biriktirilen o altın ve gümüşler cehennem ateşinde kızdırılıp onların alınları, yanları ve sırtları bunlarla dağlanacak ve onlara: “İşte bunlar, kendiniz için biriktirdiğiniz altın ve gümüşlerdir. Şimdi tadın bakalım o durmadan yığıp biriktirdiğiniz şeylerin cezasını!” denilecek.
Mokhtasar tefsiri
Biriktirip hakkını vermeyi engelledikleri o şeyler kıyamet günü cehennem ateşinde yakılır. Bu ateşin şiddeti artınca biriktirdikleri o şeyler alınlarının, yanlarının ve sırtlarının üzerine konulur. Bir azarlama olarak onlara şöyle denir: "İşte bu sizin biriktirip onlardaki farz olan hakları eda etmediğiniz mallarınızdır. Topladığınız ve haklarını eda etmediğiniz mallarınızın vebali olarak azabı ve bunun cezasını tadın."
Ali Fikri Yavuz
Kıyamette, o biriktirilen altın ve gümüşlerin üzerleri cehennem ateşinde kızdırcak da, bu mal toplayanların alınları, yanları ve sırtları bunlarla dağlanacak ve onlara şöyle denecektir; “- İşte bu, nefisleriniz için kasalara tıkıp sakladıklarınız! Artık topladıklarınızın acısını tadın bakalım!...”
İngilizce - Sahih International
The Day when it will be heated in the fire of Hell and seared therewith will be their foreheads, their flanks, and their backs, [it will be said], "This is what you hoarded for yourselves, so taste what you used to hoard."
Tevbe suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
O gün, cehennem, o altını, gümüşü alevleyecek ve onlar, cehennem ateşinde kızdırılıp alınlarına, yanlarına, sırtlarına bastırılacak, onlarla dağlanacaklar ve işte bunlardır kendiniz için biriktirdiğiniz şeyler denecek, tadın biriktirdiklerinizin azabını.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
O gün (qiyamət günü) yığdıqları qızıl-gümüş cəhənnəm atəşində qızdırılıb alınlarına, böyürlərinə və kürəklərinə dağ basılacaq (və onlara): “Bu sizin özünüz üçün yığıb saxladığınız mallardır. Yığdığınız mal-dövlətin (əzabını, acısını) dadın!” - (deyiləcəkdir!)
Kuran Araştırmaları Vakfı
(Bu paralar) cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı gün (onlara denilir ki): "İşte bu kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azabını) tadın!"
Tevbe suresi (At-Tawbah) 35 ayeti arapça okunuşu
﴿يَوْمَ يُحْمَىٰ عَلَيْهَا فِي نَارِ جَهَنَّمَ فَتُكْوَىٰ بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنُوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْ ۖ هَٰذَا مَا كَنَزْتُمْ لِأَنفُسِكُمْ فَذُوقُوا مَا كُنتُمْ تَكْنِزُونَ﴾
[ التوبة: 35]
يوم يحمى عليها في نار جهنم فتكوى بها جباههم وجنوبهم وظهورهم هذا ما كنـزتم لأنفسكم فذوقوا ما كنتم تكنزون
سورة: التوبة - آية: ( 35 ) - جزء: ( 10 ) - صفحة: ( 192 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- De ki: "Eğer saparsam, kendi zararıma sapmış olurum. Doğru yolda olursam, bu Rabbim'in bana vahyetmesiyledir.
- Melekleri, arşın etrafını çevirmiş oldukları halde, Rablerini hamd ile överken görürsün. Artık insanların aralarında adaletle
- Allah, rızasını gözetenleri onunla, selamet yollarına eriştirir ve onları, izni ile, karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Onları
- O gün bir takım yüzler Rablerine bakıp parlayacaktır.
- Bu, Allah'a ve Peygamberine karşı gelmelerinden ötürüdür. Kim Allah'a karşı gelirse bilsin ki Allah'ın cezalandırması
- Nereye gidiyorsunuz?
- O, size yeri beşik kılmış ve orada, doğru gidesiniz diye yollar var etmiştir.
- Eğer yüz çevirirlerse Allah'ın sizin dostunuz olduğunu bilin; O ne güzel dost, ne güzel yardımcıdır!
- Yusuf, "Maksadım, vezire, gıyabında ihanet etmediğimi, hainlerin tuzaklarını Allah'ın başarıya erdirmediğini bilmesini sağlamaktı" dedi.
- Kendilerine Tevrat öğretildiği halde, onun gereğini yapmayanların durumu, sırtına kitap yüklenmiş merkebin durumu gibidir. Allah'ın
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Tevbe indirin:
Tevbe Suresi mp3 : Tevbe suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler