Taha suresi 51. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.

  1. Ayet
  2. mp3
  3. Sayfada
Taha suresi 51 ayeti okunuşu - Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Resmi Kur'an-ı Kerim Sayfasıdır , Abdulbaki Gölpınarlı meali, Kuran Araştırmaları Vakfı & ayet nasıl okunur : Taha suresi - Ta-Ha aya 51 (Ta-Ha).
  
   

﴿قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْاُولٰى ﴾ [طه: 51]

ayet arapça & türkçe okunuşu

Kâle femâ bâlu-lkurûni-l-ûlâ [Taha: 51]


Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet

Firavun: "Öyleyse önceki nesillerin durumu ne oluyor?" dedi. [Taha: 51]


Taha Suresi 51. ayet tefsiri

Firavun Hz. Mûsâ’ya iki sual sorar:

İlk olarak, dillerinden düşürmedikleri Rablerinin kim olduğu hakkında bilgi ister, Mûsâ ( a.s. ) da O’nu sıfatlarıyla tanıtır. Çünkü Cenâb-ı Hakk’ın zâtını tanımak imkânsızdır. O, ancak sıfatları ve fiilleriyle tanınır. Buna göre hepimizin Rabbi, her türlü varlığı yaratan, her birine yaratılış gayelerini, ihtiyaçlarını ve onlardan sağlanacak faydaları dikkate alarak hususi şekil ve özellikler veren, aynı zamanda her birine yürüyecekleri yolu gösteren, yapacakları işi öğreten Allah’tır. Rahatlıkla görüleceği üzere Yüce Rabbimiz, her bir varlığa kendisine münâsip ve ondan beklenen faydaya elverişli bir tabiat vermiştir. Meselâ; eli tutmak, ayağı yürümek, dili konuşmak, gözü görmek, kulağı işitmek için yaratmıştır. Her bir varlığın böyle özel yaratılış sebep ve hikmeti vardır. Cenâb-ı Hak onları, bu hikmetlerin tgerçekleşmesi için hareket ettirmektedir.

Resûl-i Ekrem ( s.a.s. ) bu mânaya işaret ederek şöyle buyurur:

“ Amellere sarılın; zira herkese niçin yaratıldıysa o şey kolaylaştırılmıştır. ” ( Buhârî, Kader 4; Müslim, Kader 6 ) Hadis-i şerife göre Allah mü’mini iman feyzini kabule hazır olarak yaratmış, sonra da onu peygamberlerin davetini kabule ve onlara uymaya yönlendirmiştir. Kâfir ise kahrı, rüsvaylığı ve peygamberlere isyânı kabule müsait halde bulunmaktadır.

İkinci olarak Firavun, önceden gelip geçmiş olup Allah’ın birliğini inkâr eden ve putlara tapan nesillerin hallerinin nice olduğunu sorar. Mûsâ ( a.s. ), büyük ihtimalle konuyu değiştirmek için sorulan bu sorunun cevâbına fazla girmeden yine fırsatı değerlendirerek, Firavun’u inanmaya çağırdığı Cenâb-ı Hakk’ın sıfatlarını anlatmaya devam eder. Geçmiş ümmetlerin hali de dâhil her şeyin ilminin Allah katında Levh-i Mahfûz’da kayıtlı olduğunu, yani Allah’ın her şeyi çok iyi bildiğini, O’nun şaşırmasının, yanılmasının ve unutmasının söz konusu olmadığını bildirir. Sonra da tabiattan Allah’ın birliğini, kudret ve azametini gösteren canlı deliller ileri sürerek Firavun’un taştan katı kalbini yumuşatmaya çalışır: Allah, yeryüzünü bizim için bir döşek, yani hayatımızın idâmesi için lâzım gelen bütün imkânların hazırlandığı müsait bir mekan kılmış[ 1 ], orada yürümemizi sağlayacak yollar var etmiş, canlılığın olmazsa olmaz şartı olan suyu gökten indirmiştir. O su vasıtasıyla hem bizim hem de hayvanlarımızın istifade edeceği bitkiler, mer’alar, meyve ve sebzeler bitirmektedir. Aklı olan herkes[ 2 ] bunlardan hareketle o Yüce Yaratan’ın varlığını, birliğini, ulûhiyet ve rubûbiyetini tanır, O’na teslim olur. Hem o toprağa öyle kuru bir toprak gözüyle bakmamak gerekir. Onda nice sırlar gizlidir. Burada sadece şunu belirtmek yeterli olacaktır:

Allah bütün insanları ondan yaratmıştır ve yaratmaktadır. Eceli gelip ölenleri oraya döndürmekte, ruhsuz bedenleri çürümüş toprak haline getirmektedir. İşin en dikkat çekici tarafı ise, vakti gelince bütün insanları ondan tekrar ruhlarıyla ve bedenleriyle beraber çıkaracaktır! O halde kim olduğumuzun, nasıl bir dünyada bulunduğumuzun, niçin yaratılıp niçin yaşatıldığımızın, nereden gelip nereye gittiğimizin farkına varma vakti henüz gelmedi mi? Bu hususta Ömer b. Abdülaziz’le alakalı şu hâdise çok ibretli ve fevkalade tesirlidir:

Muhammed b. Kâ‘b el-Kurazî şöyle anlatır:

Ömer b. Abdülaziz’le Medine-i Münevvere’de karşılaşmıştım. O zaman genç, yakışıklı, ter ü tâze ve bolluk içindeydi. Daha sonra halîfe olunca yanına gittim, izin istedim, izin verilince içeri girdim. Ömer b. Abdülaziz’i görünce şaşırdım ve ona şaşkın şaşkın bakmaya başladım. Bana:

“ –Ey İbn Kâ‘b! Neden öyle şaşkın bir vaziyette bakıyorsun? ” dedi.

“ –Ey Mü’minlerin Emîri! Renginiz uçmuş, bedeniniz yıpranmış, saçlarınız ağarmış ve dökülmüş! Sizi bu hâlde görünce hayretimi gizleyemedim ” dedim.

Bunun üzerine bana şunları söyledi:

“ –Ey İbn Kâ‘b! Beni kabre konduktan üç gün sonra görsen kim bilir ne kadar şaşıracaksın? O zaman karıncalar gözlerimi çıkarmış, gözlerim yanaklarımın üzerine akmış, ağzım burnum da kan ve irinle dolmuş olur. İşte o zaman beni hiç tanıyamaz ve daha çok şaşırırsın. Şimdi bunları bırak da sen bana İbn Abbas’ın Resûlullah ( s.a.s. )’den rivayet ettiği hadîsi tekrar et… ” ( Hâkim, el-Müstedrek, IV, 300/7706 )

Bütün bunlara rağmen şu da bir gerçek ki, kalp gözleri iyice körleşmiş öyle kâfirler var ki bu apaçık delillerin hiçbirini göremez, inkârları içinde tükenip giderler. İşte Firavun bunlardan biridir:


[ 1 ] Allah yeryüzünü bedenler için bir karargâh, bedenleri kendine kulluk için bir karargâh, kalpleri mârifeti için bir karargâh, ruhları muhabbeti için bir karargâh ve sırları da müşâhedesi için bir karargâh kılmıştır. ( Kuşeyrî, Letâifü’l-İşârât, II, 265 )

[ 2 ] Âyette “ akıl ” mânasında اَلنُّهٰى  ( nühâ ) kelimesi kullanılmıştır. Bu, اَلنُّهٰى ( nühye ) kelimesinin çoğuludur ve “ yasaklamak, alıkoymak ” mânasına gelmektedir. Akıl insanı bâtıla uymaktan, kötülük işlemekten alıkoyduğu için ona bu isim verilmiştir. “ Akıl ” mânasına gelen diğer bir kelime de “ hicr ”dir. Bu kelimede de yine yasaklama, engelleme ve alıkoyma mânaları vardır. Demek ki aklın en mühim vazifesi, öncelikle kişiyi yanlış düşünce, söz, fiil ve davranışlardan uzaklaştırmak, sonra da faydalı olan şeylere yönlendirmektir. Bu açıdan bakıldığında “ akıl ” ile “ takvâ ” arasında ne derin bir irtibat olduğu rahatlıkla anlaşılacaktır. O halde en akıllı kişiler, Allah’a karşı takvâsı yani O’na olan korku ve muhabbeti en çok olan kimselerdir. Zaten Allah katında en değerli insanların da takvâ bakımından en üstün kimseler olacağı beyân edilmektedir. ( bk. Hucurât 49/13 )


Ömer Çelik Tefsiri
Taha suresi Diyanet

Taha'den 51 Ayeti'ni dinle


Taha suresi 51 ayeti anlamı - okunuşu

Firavun: “Öyle ise geçmiş nesillerin hâli ne olacak?” diye sordu.


Mokhtasar tefsiri

Firavun dedi ki: "Küfür üzerine olan geçmiş nesillerin durumu ne olacak?"


Ali Fikri Yavuz

Firavun dedi ki: Öyleyse geçmiş asırlar halkının hali nedir (ölümlerinden sonra saadette midirler, şekavette midirler)


İngilizce - Sahih International


[Pharaoh] said, "Then what is the case of the former generations?"

Taha suresi oku

Abdulbaki Gölpınarlı meali


Firavun, peki, önce gelenlerin halleri ne olacak dedi.


Azerice Bunyadov Memmedeliyev


(Fir’on) soruşdu: “Bəs əvvəlki nəsillərin halı necədir?”


Kuran Araştırmaları Vakfı


Firavun: Öyle ise, önceki milletlerin hali ne olacak? dedi.

Taha suresi (Ta-Ha) 51 ayeti arapça okunuşu

﴿قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْأُولَىٰ﴾
[ طه: 51]

kale fema balül kurunil 'ula

قال فما بال القرون الأولى

سورة: طه - آية: ( 51 )  - جزء: ( 16 )  -  صفحة: ( 314 )


English Türkçe Indonesia
Русский Français فارسی
تفسير انجليزي اعراب

Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler

  1. Bunun üzerine geride kalan yaşlı bir kadın dışında, onu ve ailesini, hepsini kurtardık.
  2. Seni aldatmak isterlerse, bil ki şüphesiz Allah sana kafidir. Seni ve inananları yardımıyla destekleyen, kalblerini
  3. Böylece sizi insanlara şahid ve örnek olmanız için tam ortada bulunan bir ümmet kıldık. Peygamber
  4. Aralarında ona inanan ve inanmayan vardır. Rabbin, bozguncuları daha iyi bilir.
  5. Gündüz estiğinde bir aylık mesafeye gidip, akşam da bir aylık mesafeden gelen rüzgarı Süleyman'ın buyruğu
  6. Ey Nuh! Sen ve beraberindekiler gemiye yerleşince: "Bizi zalim milletten kurtaran Allah'a hamdolsun" de.
  7. Kendilerine kitap, hüküm ve peygamberlik verdiklerimiz işte bunlardır. Kafirler onları inkar ederlerse, inkar etmeyecek bir
  8. Ey inananlar! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın, belki de onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar
  9. Ama bundan vazgeçmezse, and olsun ki, onu perçeminden,
  10. Gözleri bizim öğüdümüze karşı kapalı olan ve öfkelerinden onu dinlemeye tahammül edemeyen kafirlere o gün

türkçe Kuran sureleri :

Bakara suresi Âl-i İmrân Nisâ suresi
Mâide suresi Yûsuf suresi İbrâhîm suresi
Hicr suresi Kehf suresi Meryem suresi
Hac suresi Kasas suresi Ankebût suresi
As-Sajdah Yâsîn suresi Duhân suresi
fetih suresi Hucurât suresi Kâf suresi
Necm suresi Rahmân suresi vakıa suresi
Haşr suresi Mülk suresi Hâkka suresi
İnşikâk suresi Alâ suresi Gâşiye suresi

En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Taha indirin:

Taha Suresi mp3 : Taha suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Taha Suresi Ahmed El Agamy
Ahmed Al Ajmy
Taha Suresi Bandar Balila
Bandar Balila
Taha Suresi Khalid Al Jalil
Khalid Al Jalil
Taha Suresi Saad Al Ghamdi
Saad Al Ghamdi
Taha Suresi Saud Al Shuraim
Saud Al Shuraim
Taha Suresi Abdul Basit Abdul Samad
Abdul Basit
Taha Suresi Abdul Rashid Sufi
Abdul Rashid Sufi
Taha Suresi Abdullah Basfar
Abdullah Basfar
Taha Suresi Abdullah Awwad Al Juhani
Abdullah Al Juhani
Taha Suresi Fares Abbad
Fares Abbad
Taha Suresi Maher Al Muaiqly
Maher Al Muaiqly
Taha Suresi Muhammad Siddiq Al Minshawi
Al Minshawi
Taha Suresi Al Hosary
Al Hosary
Taha Suresi Al-afasi
Mishari Al-afasi
Taha Suresi Yasser Al Dosari
Yasser Al Dosari


Tuesday, July 16, 2024

Bizim için dua et, teşekkürler