Nur suresi 13. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿لَوْلَا جَٓاؤُ۫ عَلَيْهِ بِاَرْبَعَةِ شُهَدَٓاءَۚ فَاِذْ لَمْ يَأْتُوا بِالشُّهَدَٓاءِ فَاُو۬لٰٓئِكَ عِنْدَ اللّٰهِ هُمُ الْكَاذِبُونَ ﴾ [النور: 13]
ayet arapça & türkçe okunuşuLevlâ câû ‘aleyhi bi-erbe’ati şuhedâ(e)(c) fe-iż lem ye/tû bi-şşuhedâ-i feulâ-ike ‘inda(A)llâhi humu-lkâżibûn(e) [Nur: 13]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? İşte bunlar, şahit getirmedikçe Allah katında yalancı olanlardır. [Nur: 13]
Nur Suresi 13. ayet tefsiri
İslâm; iffet, hayâ, namus ve faziletler üzerine binâ edilmiş bir aile ve toplum hayatı ister. Evlilikle alakalı düzenlemeleri, kadın erkek arasındaki ilişkileri ve tüm beşerî münâsebetleri bu nezâhet esasları üzerine kurar. Bu sebeple kurmak istediği bu nizamı ihlal edecek tüm yanlış hal ve hareketleri, tutum ve davranışları yasaklar. Zina ve iftira bunların başında gelir. Bu âyetlerde ise dünyanın en nezih, en iffetli, en temiz ailesi olan Resûlullah ( s.a.s. )’in ailesinden dikkat çekici bir misâl seçilerek, iffet ve naMûsâ çok değer verilen toplumlarda çokça rastlanan iftira hâdiseleri karşısında mü’minlerin nasıl bir tavır içinde olmaları gerektiği hususu tüm tafsilatıyla açıklanmakta ve böyle durumlarda nasıl davranılması gerektiği net bir şekilde ortaya konmaktadır.
Bu âyetlerin inmesine sebep olup, Efendimiz’in pâk zevcesi Hz. Aişe ile ilgili vuku bulan hâdise hülasa olarak şöyle gerçekleşmiştir:
Resûl-i Muhterem ( s.a.s. ), çıktıkları her gazveye eşlerinden birini kur‘a ile götürürdü. Hicretin beşinci senesi yapılan Müreysî gazvesinde kur’a Hz. Âişe’ye çıkmış, beraberinde onu götürmüştü. Gazve dönüşünde Âişe ( r.a. ), ordunun konakladığı yerden, ihtiyaç için biraz uzaklaşmıştı. Döndüğünde ise ordu çoktan hareket etmiş bulunuyordu. Çünkü daha önce tesettür âyeti inmiş, mü’minlerin anneleri bir yere giderken devenin hörgücü üzerine konan ve hevdec adı verilen hücre içinde götürülmeye başlanmıştı. Bu sebeple ordu hareket ettiğinde Hz. Âişe’nin devenin üzerindeki hevdeçte olduğu zannedilmişti.
Âişe ( r.a. ), ordunun ardına düşüp kaybolmaktansa, bulunduğu yerde beklemeyi tercîh etti. Hafiften uykuya daldı. O sırada kâfileden geri kalanları toplamakla vazîfeli bulunan Safvân b. Muattal ( r.a. ) Hz. Âişe’yi fark etti: اِنَّا ِللّٰهِ وَاِناَّ اِلَيْهِ رَاجِعُونَ “ …Bizim bütün varlığımız Allah’ındır ve biz ancak O’na dönüyoruz ” ( Bakara 2/156 ) âyetini okuyarak kendisinin orada bulunduğunu duyurdu. Bu ses üzerine Hz. Âişe uyandı. Hz. Safvân tek kelime bile konuşmadan devesini çöktürdü; Âişe de deveye bindi. Öğle vakti orduya yetişmişlerdi. Bu durumu gören münafıklar, ellerine bulunmaz bir fırsat geçmiş gibi bu defâ da ağızlarını çirkin bir iftirâ için açtılar. Hz. Aişe’nin Saffan’la çirkin bir iş yaptığını söylediler.
Fitne bir anda bütün orduyu sardı. Hz. Ebûbekir duyduğu müthiş bir ıstırapla: “ Vallahi biz, böyle bir iftirâya câhiliye devrinde bile uğramadık!.. ” dedi. Safvân ( r.a. ) ise derin bir üzüntü içindeydi. Çünkü o, Allah Resûlü ( s.a.s. )’in: “ Hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum!.. ” buyurduğu güzîde bir sahâbî idi.
Resûl-i Ekrem ( s.a.s. )’in durumuna gelince; en büyük keder, hiç şüphesiz onun mübârek gönlüne düşmüştü. Çoğu kere evine kapanıyor, insanlarla pek fazla görüşmüyordu. Bu hususta küçük bir tahkîkat yaptırdı. Hz. Âişe’nin suçlu olduğuna dâir en ufak bir alâmet bile yoktu. Ancak münafıklar susmuyorlardı. Hâdiseyi en son duyan, Âişe annemiz oldu. Bu ağır iftirâyı işitir işitmez de müthiş bir üzüntüye kapıldı. Tarifsiz bir elemle, Peygamber Efendimiz’den izin alarak babasının evine, mesele hakkında bilgi edinmeye gitti. İşittiği dedikoduları bir de onlardan dinleyince, âdeta eridi, bir sonbahar yaprağı gibi sarardı soldu.
Bu sırada Efendimiz ( a.s. ), hâdiseyi Hz. Âişe’yle konuşmak istedi. Hz. Ebûbekir’in evine gidip sevgili eşini:
“ –Âişe! Hakkında bana birtakım sözler ulaştı. Eğer suçsuz isen Allah seni temize çıkaracaktır ” buyurdu. Âlemlerin Efendisi’nin de iftirâlar karşısında küçük bir tereddüt geçirdiğini hisseden hassas ve ince rûhlu Âişe ( r.a. ), anne ve babasına baktı. Onların sustuğunu görünce, nemli gözlerle Allah Resûlü ( s.a.s. )’e şunları söyledi:
“ –Vallahi, iyice anladım ki, siz söylenilenleri duymuş, neredeyse inanmışsınız. Şimdi ben suçsuzum desem, ki Allah benim suçsuz olduğumu biliyor, inanmayabilirsiniz. Aksini söylesem hemen inanabilirsiniz. Fakat Allah suçsuz olduğumu biliyor. O hâlde ben, o söylenenlere karşı Allah’tan yardım istiyorum. ”
Artık işin anlaşılması ve iç yüzünün ortaya konması Sadece ilâhî vahye kalmıştı. Nitekim çok geçmeden Cenâb-ı Hak, hâdiseyle alâkalı bu âyet-i kerîmeleri indirdi. Söylenen sözlerin, münafıkların iftirâlarından ibâret olduğu âşikâr belli oldu. İlâhî beyânlar, hem Hz. Âişe’yi temize çıkarmakta hem münafıkların haksız ithamlarını yüzlerine vurup onlara azâbı haber vermekte hem de bu iftirâyı dillerine dolayan gâfilleri îkâz etmekteydi.
Allah tarafından gelip gerçeği açıklayan bu âyet-i kerîmelerden sonra Resûlullah ( s.a.s. ), mütebessim bir şekilde Âişe ( r.a. )’ya:
“ –Müjde Âişe! Allah seni temize çıkardı! ” buyurdu. Hz. Âişe ise, âyet-i kerîmelerle temize çıkarıldıktan sonra:
“ –Benim gibi âciz bir kul hakkında âyet ineceğini hiç tahmin etmezdim. Zannederdim ki Resûlullah ( s.a.s. )’in kalbine bir ilham gelecek ve benim mâsum olduğum böylece ortaya çıkacak! ” diyerek Cenâb-ı Hakk’a hamd etti. Kendisini başından öperek Resûlullah’ın yanına gitmesini işaret eden babası Hz. Ebûbekir’e de:
“ –Ben, Allah’tan başka kimseye hamd ve teşekkür etmem. Benim beraatımı bildiren Allah’tır! ” diyerek biraz da naz ile kırgınlığını ifade etti. Bunun üzerine Allah Resûlü ( s.a.s. ), tebessüm buyurdu. Bir ay süren sıkıntı, Allah’ın lutuf ve merhameti sâyesinde nihâyete erdi.[ 1 ]
İftira atılan, Resûlullah ( s.a.s. )’in eşi, ümmetin annesi, en seçkin sahâbe Hz. Ebubekir’in kızı ve aynı zamanda ümmetin en iffetli hanımlarından biri idi. Yalnız bu hâdise dahî, peygamberlerin iptilâ ve musîbetler karşısındaki tahammül gücünü göstermeye kâfîdir. Bu, kıyâmete kadar iftirâya uğrayan mazlumlara büyük bir tesellîdir.
Böyle durumlar karşısında Ebû Eyyûb el-Ensârî ve hanımının sergilediği şu davranış, kıyamete kadar gelecek bütün mü’minler için örnek olacak keyfiyettedir:
Rivayet olunduğuna göre Ebu Eyyûb el-Ensarî ( r.a. ), hanımına:
“ - Söyle bakalım, söylenenler hakkında ne dersin? ” dedi. Bunun üzerine o:
“ - Şayet sen, Safvan’ın yerinde olsaydın, Resûlullah ( s.a.s. )’in haremine, hanımına kötülük yapmayı aklından geçirir miydin? ” deyince Ebu Eyyûb:
“ - Hayır! ” cevabını verdi. Yine:
“ - Şayet ben, Âişe’nin yerinde olsaydım, hiç Allah’ın Rasulü’ne hıyânet eder miydim? Halbuki Âişe benden, Safvân da senden daha üstündür ” dedi. ( bk. İbn Hişâm, es-Sîre, III, 347; Vâkıdî, el-Meğâzî, II, 434 )
Kur’ân-ı Kerîm’de Allah Teâlâ’nın şu dört kişiyi temize çıkardığı haber verilmektedir:
› Hz. Yûsuf’u, kendisine iftirâ atan kadının ehlinden bir şâhidin dili ile, ( bk. Yûsuf 12/ 26-29 )
› Hz. Mûsâ’yı yahudilerin dedikodularından, ( bk. Ahzâb 33/69 )
› Hz Meryem’i, kucağındaki yeni doğmuş oğlunu konuşturmak sûretiyle, ( bk. Meryem 19/29-33 )
› Hz. Âişe’yi de kıyâmete kadar tilâvet edilecek olan Kur’ân-ı Kerîm’deki o azametli âyetlerle tebrie etmiştir ki, beraatin bu derece belâğatlisi görülmemiş olup Allah Teâlâ bunu Rasûlü’nün ne kadar yüce bir mertebeye sahip olduğunu göstermek için yapmıştır. ( Zemahşerî, el-Keşşâf, IV, 121 )
Bu zor ve meşakkatli dönemde vahyin hemen gelmeyip uzun süre gecikmesi, Efendimiz ( s.a.s. )’in peygamber olmakla birlikte beşeriyet vasfını tebârüz ettirmek, vahyin onun şuur ve nefsinden doğan bir hâl olmadığını göstermek ve müslümanların samîmiyetini imtihan etmek içindir.
İnsanların iffetlerine böyle taarruzda bulunanlar ve iffetsizliğin yapılmasını arzu edenler cezasız kalmayacaktır:
[ 1 ] bk. Buhârî, Şehâdât 15, 30; Cihâd 64; Meğâzî 11, 34; Müslim, Tevbe 56; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 60, 195.
Ömer Çelik Tefsiri
Nur suresi 13 ayeti anlamı - okunuşu
Bu iftirâyı atanlar, iddialarına dâir dört şâhit getirselerdi ya! Madem ki şâhit getiremediler, o halde onlar Allah katında yalancıların tâ kendileridir.
Mokhtasar tefsiri
Müminlerin annesi Aişe -radıyallahu anhâ-`ya bu büyük iftirayı atanların ona nispet ettikleri bu iddianın doğruluğuna dair şahitlik eden dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Eğer onlar, bu iddialarına dair dört şahit getiremezlerse -ki onlar bu şahitleri ebediyen getiremezler- işte o zaman, Allah`ın hükmüne göre yalancı olanlar onlardır.
Ali Fikri Yavuz
Buna dört şahid getirselerdi ya... Madem ki şahid getiremediler, o halde onlar, Allah katında yalancılardır
İngilizce - Sahih International
Why did they [who slandered] not produce for it four witnesses? And when they do not produce the witnesses, then it is they, in the sight of Allah, who are the liars.
Nur suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
Bu işe ait dört tanık getirselerdi ya. Tanık getiremeyince de onlar, Allah katında yalancıların ta kendileridir.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
(Aişəyə iftira yaxanlar) nə üçün özlərinin doğru olduqlarını təsdiq edəcək dörd şahid gətirmədilər? Madam ki, şahid gətirmədilər, deməli, onlar Allah yanında əsl yalançıdırlar!
Kuran Araştırmaları Vakfı
Onların (iftiracıların) da bu konuda dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Mademki şahitler getiremediler, öyle ise onlar Allah nezdinde yalancıların ta kendisidirler.
Nur suresi (An-Nur) 13 ayeti arapça okunuşu
﴿لَّوْلَا جَاءُوا عَلَيْهِ بِأَرْبَعَةِ شُهَدَاءَ ۚ فَإِذْ لَمْ يَأْتُوا بِالشُّهَدَاءِ فَأُولَٰئِكَ عِندَ اللَّهِ هُمُ الْكَاذِبُونَ﴾
[ النور: 13]
لولا جاءوا عليه بأربعة شهداء فإذ لم يأتوا بالشهداء فأولئك عند الله هم الكاذبون
سورة: النور - آية: ( 13 ) - جزء: ( 18 ) - صفحة: ( 351 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- İnkar edenin inkarcılığı seni üzmesin; onların dönüşü Bize'dir; o zaman, yaptıklarını kendilerine haber veririz. Allah,
- Rızkınız da, size söz verilen azap da yukarıdan gelir.
- Ama sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz.
- Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan ve sonra arşa hükmeden, gündüzü durmadan kovalayan gece
- Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, ancak değneğini yiyen kurt onun ölümünü cinlere farkettirdi. O, ölü olarak
- Bu inkarcıların, inananlara kızmaları; onların sadece, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin bulunan ve övülmeğe layık
- Firavun, milletini saptırdı, onlara doğru yolu göstermedi.
- "Yahut da iddia ettiğin gibi, göğü tepemize parça parça düşürmeli, ya da Allah'ı ve melekleri
- Allah'a güven, Allah, vekil olarak yeter.
- Rabbinin katından ona bir nimet ulaşmasaydı, kınanmış olarak sahile atılacaktı.
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Nur indirin:
Nur Suresi mp3 : Nur suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler