Ali İmran suresi 140. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.

  1. Ayet
  2. mp3
  3. Sayfada
Ali İmran suresi 140 ayeti okunuşu - Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Resmi Kur'an-ı Kerim Sayfasıdır , Abdulbaki Gölpınarlı meali, Kuran Araştırmaları Vakfı & ayet nasıl okunur : Ali İmran suresi - Al Imran aya 140 (The Family of Imraan).
  
   

﴿اِنْ يَمْسَسْكُمْ قَرْحٌ فَقَدْ مَسَّ الْقَوْمَ قَرْحٌ مِثْلُهُۜ وَتِلْكَ الْاَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِۚ وَلِيَعْلَمَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنْكُمْ شُهَدَٓاءَۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِم۪ينَۙ ﴾ [آل عمران: 140]

ayet arapça & türkçe okunuşu

İn yemseskum karhun fekad messe-lkavme karhun miśluh(u)(c) vetilke-l-eyyâmu nudâviluhâ beyne-nnâsi veliya’lema(A)llâhu-lleżîne âmenû veyetteḣiże minkum şuhedâ(e)(k) va(A)llâhu lâ yuhibbu-zzâlimîn(e) [Ali İmran: 140]


Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet

Eğer siz (Uhud'da) bir yara almışsanız, (size düşman olan) o topluluk da (Bedir'de) benzeri bir yara almıştı. Böylece biz, Allah'ın gerçek müminleri ortaya çıkarması ve içinizden şahitler edinmesi için, bu günleri bazen lehe, bazen de aleyhe döndürüp duruyoruz. Allah, zulmedenleri sevmez. [Ali İmran: 140]


Ali İmran Suresi 140. ayet tefsiri

Müslümanlara Uhud’da bir mağlubiyet, acı ve yara dokunduğu gibi, Bedir’de de müşriklere benzeri bir mağlubiyet, acı ve yara dokunmuştu. Fakat müşrikler yenilmeleri sebebiyle zafiyet göstermemişler, cesaretlerini yitirmemişler, yeniden savaşmak üzere hazırlıklarını yapıp Uhud’a gelmişlerdi. Sonuçta belli bir başarı da elde etmişlerdi. Halbuki müslümanların bu hususta daha azimli, cesaretli ve kararlı davranmaları gerekir. Çünkü onlar, Allah’a ve âhirete iman gibi müşriklerde olmayan büyük nimetlere, şehîd olmak gibi ulvî hedeflere sahiptiler. Nitekim bir âyet-i kerîmede şöyle buyrulmaktadır:

“ Düşmanınız olan o kavmi, toparlanmalarına fırsat vermeden takip etmekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı çekiyorsanız, şüphesiz onlar da sizin gibi acı çekiyorlar. Üstelik siz Allah’tan, onların ummadıkları şeyleri umuyorsunuz. Allah, hakkiyle bilen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır. ” ( Nisâ 4/104 )

140. âyette geçen “ bu günler ”den maksat “ gâlibiyet ve mağlubiyet, zafer ve yenilgi, acı ve tatlı günler ”dir. İşte Allah Teâlâ bu günleri, dünya hayatındaki imtihanın bir gereği olarak mü’min-kâfir ayırımı yapmaksızın insanlar ve toplumlar arasında döndürüp durmaktadır. Fuzûlî’nin dediği gibi:

“ Demadem aks alur mir’ât-ı âlem kahr u lütfundan,

Anınçün geh küdûret zâhir eyler, geh safâ peydâ. ”

“ Âlem aynası zaman zaman Cenâb-ı Hakk’ın lutuf tecellilerinden, zaman zaman da kahır tecellilerinden akisler alır. Bu yüzden bazan hoşa gitmeyen karışık durumlar ve zorluklar zuhûr eder; bazan de huzur ve safâ veren haller meydana gelir. ”

Zira Cenâb-ı Hak, eğer daima kâfirlere şiddetli belalar verip onları sürekli yenilgiye uğratsa, buna karşılık mü’minlere hiçbir sıkıntı ve bela vermese, o takdirde, imandan başka tüm yolların bâtıl olup sadece iman etmenin hakikat olduğunu gösteren zaruri bir ilim hâsıl olur. Dolayısıyla insanları bir kısım şeylerden sorumlu tutmanın, mükâfat ve cezanın mânası kalmaz. Diğer taraftan kâfirlere gelen musibetler, Allah’ın birer gadap ve kahır tecellileri iken, müslümanlara dokunan meşakkatler, onları mânen terbiye etmekte ve neticede onlar için ilâhî bir rahmet olmaktadır. Nitekim burada, Uhud’da mü’minlerin başına gelenlerde ne tür sır ve hikmetler saklı olduğu şöyle haber verilmektedir:

  Gerçekten iman eden ve imanında samimi olanları olmayanlardan ayırıp ortaya koymak,

  Mü’minlerden bir kısmına şehitlik rütbesi ihsan etmek,

  Çektikleri sıkıntı, acı ve ızdırap sebebiyle mü’minleri her türlü günahlardan ve manevî kirlerden temizlemek; imanlarını saflaştırıp ihlâslarını artırmak. Gerçekten bu nevi musibetler mü’minlerin sabır, şecaat, cesaret, nefsin arzularını terk, ruhu kuvvetlendirmek ve ilâhî emirlere uymak gibi güzel vasıflarının kuvveden fiile çıkmasına yardım etmektedir.

  Kâfirlerin ise köklerini kazımak, helak ve yok edip izlerini silmektir.

Sonra da Cenâb-ı Hak cennete girebilmenin yollarını göstermek ve ölüm gerçeğine dikkat çekmek üzere buyuruyor ki:   


Ömer Çelik Tefsiri
Ali İmran suresi Diyanet

Ali İmran'den 140 Ayeti'ni dinle


Ali İmran suresi 140 ayeti anlamı - okunuşu

Size Uhud’da bir yara dokunduysa, biliyorsunuz ki Bedir’de de düşmanlarınıza benzeri bir yara dokunmuştu. Biz, bu gâlibiyet ve mağlubiyet günlerini insanlar arasında döndürür dururuz. Allah, gerçekten iman edenleri ortaya çıkarmak ve sizden şehitler edinmek için böyle yapar. Yoksa Allah, zâlimleri sevmez.


Mokhtasar tefsiri

-Ey Müminler!- Uhud günü ölüm ve yaralanma gibi musibetler size isabet ettiyse, şüphesiz size isabet eden ölüm ve yaralanma kâfirlere de isabet etti. Allah günleri, Mümin veya kâfir insanlar arasında döndürüp durur. Üstün hikmeti gereği dilediği yardım ve hezimeti onlara ulaştırır. Bu üstün hikmetlerinden bazısı şunlardır. Gerçek Müminlerin münafıklardan ayırt edilip, ortaya koymak ve kendi yolunda şehadet makamına erenlere ikram etmek. Şüphesiz, yüce Allah kendi yolunda yapılması gereken cihadı terk edip, nefislerine zulmeden kimseleri asla sevmez.


Ali Fikri Yavuz

Eğer size (Uhud’da) bir yara isabet etti ise, Bedir savaşında da kâfirler kavmine o kadar yara isabet etmişti. O sevinçli ve kederli günleri insanlar arasında evirip çeviririz. Allah, savaş meydanında ihlâslı ve azimkâr müminleri diğerlerinden ayırd etmek ve sizden şehitler edinmek içindir (bu). Allah zâlimleri sevmez


İngilizce - Sahih International


If a wound should touch you - there has already touched the [opposing] people a wound similar to it. And these days [of varying conditions] We alternate among the people so that Allah may make evident those who believe and [may] take to Himself from among you martyrs - and Allah does not like the wrongdoers -

Ali İmran suresi oku

Abdulbaki Gölpınarlı meali


Size bir yara deydiyse o kavim de tıpkı sizin gibi yaralandı. Bu günler, öyle günler ki onları insanlar arasında nöbetle döndürür, dururuz. Böylece de Allah, bilgisini, inananlara açıklar, içinizden şahitler edinir ve Allah zalimleri sevmez.


Azerice Bunyadov Memmedeliyev


Əgər siz (Ühüd müharibəsində) yara aldınızsa, o biri (kafir) dəstə də (Bədr müharibəsində) o cür yara aldı. Biz bu günləri (bu hadisələri) insanlar arasında növbə ilə dəyişdiririk ki, Allah iman gətirən şəxsləri (başqalarından) ayırd etsin və içərinizdən şəhidlər (şahidlər) seçsin. Allah zülmkarları sevməz!


Kuran Araştırmaları Vakfı


Eğer siz (Uhud'da) bir acıya uğradınızsa, (Bedir'de de düşmanınız olan) o kavim de benzer bir acıya uğramıştır. O günleri biz insanlar arasında döndürür dururuz (zaferi bazen bir topluma bazen öteki topluma nasip ederiz.) Ta ki Allah, iman edenleri ortaya çıkarsın ve aranızdan şahitler edinsin. Allah zalimleri sevmez.

Ali İmran suresi (Al Imran) 140 ayeti arapça okunuşu

﴿إِن يَمْسَسْكُمْ قَرْحٌ فَقَدْ مَسَّ الْقَوْمَ قَرْحٌ مِّثْلُهُ ۚ وَتِلْكَ الْأَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنكُمْ شُهَدَاءَ ۗ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ
[ آل عمران: 140]

iy yemsesküm karhun fekad messel kavme karhum mislüh vetilkel 'eyyamü nüdavilüha beynen nas veliyalemel lahül lezine amenu veyettehize minküm şüheda' Vallahü la yühibbuz zalimin

إن يمسسكم قرح فقد مس القوم قرح مثله وتلك الأيام نداولها بين الناس وليعلم الله الذين آمنوا ويتخذ منكم شهداء والله لا يحب الظالمين

سورة: آل عمران - آية: ( 140 )  - جزء: ( 4 )  -  صفحة: ( 67 )


English Türkçe Indonesia
Русский Français فارسی
تفسير انجليزي اعراب

Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler

  1. Bir ayetin yerini başka bir ayetle değiştirdiğimizde, ki Allah ne indirdiğini gayet iyi bilir onlar,
  2. Yeryüzünde yaşayan bütün canlıların rızkı ancak Allah'a aittir. O, canlıları babaların sulbünde kararlaşmış ve anaların
  3. Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan:
  4. (Muhammed'e) "Yüzünü, doğruya yönelmiş olarak dine çevir, sakın ortak koşanlardan olma; sana fayda da zarar
  5. Dağlar gibi dalgalar insanları kuşattığı zaman, dini tamamen Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar; onları karaya
  6. O zamanlar, Allah'ı bırakıp da O'na yakınlık peyda etmek için edindikleri tanrılar kendilerine yardım etmeli
  7. Lanetlenmiş olarak, nerede bulunurlarsa yakalanır ve hem de öldürülürler.
  8. Adem, Rabbi'nden emirler aldı; onları yerine getirdi. Rabb'i de bunun üzerine tevbesini kabul etti. Şüphesiz
  9. "Doğru söylüyorsanız bildirin bu hüküm ne zaman verilecektir?" derler.
  10. İşte bunlar Allah'ın kendilerine nimetler sunduğu peygamberler; Adem'in soyundan, Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan; İbrahim ve

türkçe Kuran sureleri :

Bakara suresi Âl-i İmrân Nisâ suresi
Mâide suresi Yûsuf suresi İbrâhîm suresi
Hicr suresi Kehf suresi Meryem suresi
Hac suresi Kasas suresi Ankebût suresi
As-Sajdah Yâsîn suresi Duhân suresi
fetih suresi Hucurât suresi Kâf suresi
Necm suresi Rahmân suresi vakıa suresi
Haşr suresi Mülk suresi Hâkka suresi
İnşikâk suresi Alâ suresi Gâşiye suresi

En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Ali İmran indirin:

Ali İmran Suresi mp3 : Ali İmran suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ali İmran Suresi Ahmed El Agamy
Ahmed Al Ajmy
Ali İmran Suresi Bandar Balila
Bandar Balila
Ali İmran Suresi Khalid Al Jalil
Khalid Al Jalil
Ali İmran Suresi Saad Al Ghamdi
Saad Al Ghamdi
Ali İmran Suresi Saud Al Shuraim
Saud Al Shuraim
Ali İmran Suresi Abdul Basit Abdul Samad
Abdul Basit
Ali İmran Suresi Abdul Rashid Sufi
Abdul Rashid Sufi
Ali İmran Suresi Abdullah Basfar
Abdullah Basfar
Ali İmran Suresi Abdullah Awwad Al Juhani
Abdullah Al Juhani
Ali İmran Suresi Fares Abbad
Fares Abbad
Ali İmran Suresi Maher Al Muaiqly
Maher Al Muaiqly
Ali İmran Suresi Muhammad Siddiq Al Minshawi
Al Minshawi
Ali İmran Suresi Al Hosary
Al Hosary
Ali İmran Suresi Al-afasi
Mishari Al-afasi
Ali İmran Suresi Yasser Al Dosari
Yasser Al Dosari


Sunday, November 17, 2024

Bizim için dua et, teşekkürler