Furkan suresi 44. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿اَمْ تَحْسَبُ اَنَّ اَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ اَوْ يَعْقِلُونَۜ اِنْ هُمْ اِلَّا كَالْاَنْعَامِ بَلْ هُمْ اَضَلُّ سَب۪يلًا۟ ﴾ [الفرقان: 44]
ayet arapça & türkçe okunuşuEm tahsebu enne ekśerahum yesme’ûne ev ya’kilûn(e)(c) in hum illâ kel-en’âm(i)(s) bel hum edallu sebîlâ(n) [Furkan: 44]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Yoksa çoklarının söz dinlediklerini veya aklettiklerini mi sanırsın? Onlar şüphesiz davarlar gibidir, belki daha da sapık yolludurlar. [Furkan: 44]
Furkan Suresi 44. ayet tefsiri
Müşrikler nefislerinin istediği şekilde putlara tapıyorlardı. Bir putu diğeriyle değiştiriyorlar, kafalarına göre takılıyorlardı. Allah’ın hükmünü hiçe sayıyorlardı. Mü’min ise nefsinin hükmüne değil Allah’ın hükmüne göre amel eder. İnanç bakımından iki kişi arasındaki fark böyle ortaya çıkar. Buna göre aklına düştüğü ve nefsinin arzu ettiği şekilde yaşayan “ hevâsının kulu ” olur ve bunun acı sonucuna katlanır. Nitekim Hz. Mevlânâ şöyle ikaz eder:
“ İnsanın nefsinin zevk sandığı şeyler, gelip geçicidir. Çorak yere ekilmiş tohum gibidir. Bitmez, meyve vermez. Ondan elde edilecek mahsul pişmanlıktır. Kârı da zarardan başka bir şey değildir. ” ( Mevlânâ, Mesnevî, 486-487. beyitler )
Mevlânâ ( k.s. ), nefsin putlaştırılmasıyla ilgili olarak da şu muhteşem izahta bulunur:
“ Bütün putların anası, sizin nefsinizin putudur. Dışarıda görülen putlar, birer yılandır, halbuki nefis putu bir ejderhadır. Nefis, çakmak taşı ile demirdir. Put ise, çakmak taşından sıçrayan kıvılcımdır. O kıvılcım su ile söner. Kıvılcım söner ama, çakmak taşı ile demir su ile söndürülebilir mi? İnsan oğlu, bu ikisi kendisiyle beraber oldukça nasıl emîn olabilir? Çakmak taşı ile demirin ateşi, kendi içlerinde gizlenmiştir. Onların içlerine su girmez ki ateşi söndürsün. Su, ancak, dışarda bulunan ateşi söndürür. O, taşın ve demirin içine nasıl girer? Nefsin ve şehvetin sembolü olan çakmak taşı ile demirden, küfrün ve bütün kötülüklerin kıvılcımları sıçrar. Dumanları yükselir. Kaptaki, küpteki su bitse de, nefis çeşmesinin suyu tazedir, kesilmeden akar durur… Nefsin, her anda bir hilesi vardır ki, onun her hilesi ile isyan denizinde yüzlerce Firavun ile o Firavun’a uyanlar batmadadır. Sen, kurtulmak istiyorsan, Mûsâ’nın Rabbi’ne sığın. Benliğe kapılıp, firavunluk ederek imanını kaybetme. Ey kardeş! Sen Allah’ın emrine ve Azîz Peygamberimizin sünnetine uy da, ten Ebû Cehli’nden ve nefsânî isteklerden kurtul... ” ( bk. Mevlânâ, Mesnevî, 371-383. beyitler )
Bu bakımdan, Peygamberin vazifesi sadece tebliğ etmektir. Onun kimse üzerinde baskı yapma veya kimseyi zorla müslüman yapma yetkisi yoktur. Çünkü hidâyet ve sapıklık peygamberin elinde değildir; o sadece gerçeği bildirmekle mesuldür.
Nefsânî arzularını putlaştıran, onun peşinden koşan ve başka bir şey düşünemeyen kimselerin, bu durumları devam ettiği müddetçe Peygamber ( s.a.s. )’in davetine kulak vermeleri, onu anlamaları ve akıllarını kullanarak sıhhatli bir neticeye ulaşmaları zordur. Bu tutum ve davranışlarıyla onlar, ancak düşünme melekesi bulunmayan hayvanlardan daha şaşkın ve daha iz’ansız bir duruma düşmektedirler. Koyunların ve sığırların, çobanlarının kendilerini nereye: otlağa mı yoksa kesimhaneye mi götürdüğünü bilmedikleri gibi, böyle ahmaklar da nereye: felakete mi yoksa kurtuluşa mı sürüklendiklerini bilmezler. Aradaki tek fark, hayvanların aklının olmaması ve götürüldükleri yer konusunda sorumluluklarının bulunmamasıdır. Fakat, ne yazık ki, akıl nimetiyle donatılmış insanlar da hayvanlar gibi davranabilmektedir. Bu açıdan bakıldığında, durumlarının hayvanlarınkinden çok daha kötü olduğu anlaşılır. Yine hayvanlar Rablerini bilir, O’nu tesbih eder, gidip otlayacakları yerleri bulur, bilip tanıdıkları sahiplerinin arkasından giderler. Bu ahmaklar ise kendilerini hakka yöneltenin arkasından gitmezler. Kendilerini yaratıp rızıklandıran Rablerini de tanımazlar. Bu açıdan da onların hayvanlardan daha şaşkın ve aşağı seviyede oldukları anlaşılır.
Oysa varlık âleminde aklını kullanabilen insana gerçeği gösteren nice deliller ve işaretler vardır:
Ömer Çelik Tefsiri
Furkan suresi 44 ayeti anlamı - okunuşu
Yoksa sen onların çoğunun gerçeği dinlediklerini veya akıllarını kullandıklarını mı sanıyorsun? Onlar tıpkı hayvan sürüsü gibidir. Hatta izledikleri yol bakımından hayvanlardan daha şaşkın durumdadırlar.
Mokhtasar tefsiri
-Ey Resul!- Yüce Allah`ın tevhidine ve O`na itaat etmeye davet ettiğin birçok kimsenin, seni kabul etmek için dinlediklerini ve sunulan delilleri gerçekten anlayıp, akıl ettiklerini mi sanıyorsun? Onlar; dinleyip, işitme, akıl etme ve anlama bakımından hayvanlar gibidirler. Hatta gittikleri yol itibariyle onlardan daha da sapıktırlar.
Ali Fikri Yavuz
Yoksa (Ey Rasûlüm), onların çoğunu, hakkı işitiyorlar veya hakkı anlıyorlar mı zannediyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler. Doğrusu gidişçe daha sapıktırlar
İngilizce - Sahih International
Or do you think that most of them hear or reason? They are not except like livestock. Rather, they are [even] more astray in [their] way.
Furkan suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
Yoksa çokları dinlerler ve akıllarını başlarına alırlar mı sanıyorsun? Onlar, ancak hayvanlara benzerler, hatta yol yordam bakımından hayvandan da sapıktır onlar.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
Yoxsa elə güman edirsən ki, onların əksəriyyəti (sən deyən sözü) eşidəcək və ya (ağıllı-başlı) fikirləşəcək? Onlar heyvan kimidirlər, bəlkə, ondan daha çox zəlalət yolundadırlar. (Heyvan heyvanlığı ilə öz mənfəətini bilib ona zərər gətirən bir işi görməz. Bunlar isə nə xeyirlərini, nə də zərərlərini anlayarlar).
Kuran Araştırmaları Vakfı
Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.
Furkan suresi (Al-Furqan) 44 ayeti arapça okunuşu
﴿أَمْ تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ ۚ إِنْ هُمْ إِلَّا كَالْأَنْعَامِ ۖ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلًا﴾
[ الفرقان: 44]
أم تحسب أن أكثرهم يسمعون أو يعقلون إن هم إلا كالأنعام بل هم أضل سبيلا
سورة: الفرقان - آية: ( 44 ) - جزء: ( 19 ) - صفحة: ( 364 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- Onlara: "And olsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi size verdiklerimizi ardınızda bırakarak bize birer
- İçlerinden biri: "Yusuf'u öldürmeyin, onu bir kuyunun derinliklerine bırakın. Böyle yaparsanız yolculardan onu bulup alan
- Canları boğarcasına şiddetle çekip alanlara and olsun,
- Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah'a göre ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü hürmetli
- "İçimizden bir insana mı uyacağız? O zaman biz sapıklık ve delilik etmiş oluruz. Kitap, aramızda,
- Sonunda onları, yenilmiş ekin gibi yaptı.
- Gemi, dağlar gibi dalgalar içinde onları götürürken, Nuh, bir kenarda ayrı kalmış olan oğluna "Ey
- Doğduğu günde, öleceği günde ve dirileceği günde ona selam olsun.
- Musa: "Defol! Doğrusu artık hayatta, "Bana dokunmayın!" demenden başka yapacağın yoktur. Senin için asla kaçamayacağın
- Yoksa, darda kalana, kendisine yakardığı zaman karşılık veren, başındaki sıkıntıyı gideren ve sizi yeryüzünün sahipleri
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Furkan indirin:
Furkan Suresi mp3 : Furkan suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler