Nisa suresi 143. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿مُذَبْذَب۪ينَ بَيْنَ ذٰلِكَۗ لَٓا اِلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِ وَلَٓا اِلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَب۪يلًا ﴾ [النساء: 143]
ayet arapça & türkçe okunuşuMużebżebîne beyne żâlike lâ ilâ hâulâ-i velâ ilâ hâulâ-/(i)(c) vemen yudlili(A)llâhu felen tecide lehu sebîlâ(n) [Nisa: 143]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Doğrusu münafıklar Allah'ı aldatmağa çalışırlar, oysa O, onlara aldatmanın ne olduğunu gösterecektir. Onlar namaza tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, ne onlarla, ne de bunlarla olur, ikisi arasında bocalayarak Allah'ı pek az anarlar. Allah'ın saptırdığı kimseye yol bulamayacaksın. [Nisa: 143]
Nisa Suresi 143. ayet tefsiri
Münafıklar, iki yüzlülük yapmaları, yalan söylemeleri, mü’minler aleyhine hileler ve tuzaklar planlamaları ile güya Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Bunu yaparken ilâhî bir kamera altında bulunduklarını, yaptıkları her şeyin kaydedildiğini hiç dikkate almazlar. Halbuki her şeyi gören ve bilen Allah Teâlâ, onların tuzaklarını boşa çıkaracak, hilelerini başlarına geçirecek ve mü’minleri aldatmak istemelerine mukâbil onları cezalandıracaktır. Burada münafıkların dört önemli özelliğine temas edilir:
› Onlar, namazı tembel tembel, isteksiz bir şekilde kılmaya çalışırlar. Kendilerini müslüman gösterebilmek için cemaatle namaza iştirakleri gerektiğinden, cemaate gelmek onlara çok zor gelir. Namazı ancak riyakârlık yapmak için kılarlar. Bu sebeple herhangi bir sevap ummazlar. Onu terk etmekten dolayı da ceza göreceklerine inanmazlar. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur: “ Münafıklara en ağır gelen namaz, yatsı namazı ile sabah namazıdır. ” ( Buhârî, Mevâkît 20; Müslim, Mesâcid 252 ) Çünkü gündüzün çalışıp yoruldukları için yatsı namazına gitmek, derin uyku vaktine rast geldiği için de sabah namazına gitmek onlara ağır gelir.
› İnsanlara gösteriş yaparlar. Bütün kıldıkları namaz ve yaptıkları hayırlar hep gösteriş içindir. Allah’a gerçek mânada inanmadıkları ve O’ndan bir sevap ummadıkları için yaptıklarını sadece dünyevî beklenti ve endişelerle yaparlar.
› Allah’ı az zikrederler, neredeyse hatırlarına bile getirmezler. Zira Allah’ın zikri onların dillerine ve kalplerine yerleşmemiştir. Gönüllü olarak ne teşbih ne tehlil getiriler ne de Kur’an okurlar. Sadece riya için kıldıkları namazlarda tekbir getirirler. Bu da elbette çok zikir sayılmaz. Gerçekten de müslüman görünen nice insanlar vardır ki, günlerce beraber olsan onlardan ne bir tehlil ne de bir tesbih duymak mümkün olabilir. Ancak dünya ve dünyalıklarla alakalı faydasız konuşmalar bütün vakitlerini doldurur. Bundan hiç usanmazlar. Bunun bir munâfıklık alâmeti olduğunun farkında bile değildirler. Halbuki mü’minin üç kalesi vardır. Bunlar mescid, zikrullah ve Kur’an tilâvetidir. Bu üç şeyden biriyle meşgul olan mü’min, kendini şeytandan koruyan bir kaleye sığınmış sayılır.
› Onlar iman ile küfür arasında kararsızlık, tereddüt ve şaşkınlık içindedirler. İç ve dış dünyaları tam bir istikrarsızlık manzarası arzetmektedir. Ne mü’minlere yar olabilirler, ne de kâfirlere tam olarak bağlanabilirler. İki grup arasında bocalar dururlar. Her iki tarafı da memnun etme çabası içerisinde uğraşır, böylece ömürlerini boş yere tüketirler. Tercihlerini sapıklıktan yana kullandıkları için, Allah onları doğru yoldan saptırmış ve derin bir şaşkınlık içine bırakmıştır. Böyle durumda olan kimselere bir hidâyet ve kurtuluş yolu bulmak mümkün değildir.
Resûl-i Ekrem ( s.a.s. ) şöyle buyurur:
“ Münafığın durumu, hangi sürüye katılacağını bilemeyen, iki sürü arasındaki şaşkın koyun gibidir. Kimi zaman bu tarafa, kimi zaman da diğerine gider, kalır. ” ( Müslim, Munâfıkîn 17 )
Bu bakımdan kurtuluş itibariyle mü’min, münafık ve kâfirin durumunu bir nehre atılan üç kimsenin hâline benzetmek mümkündür. Mü’min nehri geçer. Kâfir olduğu yerde kalır. Münafık ise, nehri geçmeye teşebbüs eder, fakat ortasına geldiğinde muvaffak olamayacağını anlar. O vakit kâfir ona: “ Bana doğru gel de boğulmayasın ” diye seslenir. Mü’min de ona: “ Benden tarafa gel de kurtul ” diye bağırır. Bunun üzerine münafık ne tarafa gideceğine bir türlü karar veremez. Tereddüt içinde oyalanırken boğulup gider. İşte bu misalde olduğu gibi münafık ölene kadar şüpheden kurtulamaz.
Bu sebeple Yüce Rabbimiz, mü’minleri kâfir ve münafıkların zararlarından korumak üzere şöyle buyuruyor:
Ömer Çelik Tefsiri
Nisa suresi 143 ayeti anlamı - okunuşu
Onlar, mü’minlerle kâfirlerin arasında bocalayıp duranlardır. Tam olarak ne mü’minlere ne de kâfirlere bağlanabilirler. Allah kimi saptırırsa, artık sen onun için bir kurtuluş yolu bulamazsın.
Mokhtasar tefsiri
Bu münafıklar ne yapacaklarını bilmez bir halde tereddüt içindedirler. Onlar ne görünüşte, ne de kalben Müminlerle beraberdirler, ne de kâfirlerle beraberdirler. Bilakis görünüşte müminlerle beraber, kalben ise kâfirlerle beraberlerdir. -Ey Peygamber!- Yüce Allah her kimi saptırırsa onu sapmış olduğu dalaletten doğru yola iletecek bir yol bulamazsın.
Ali Fikri Yavuz
O münafıklar küfürle iman arasında tereddütdedirler: Ne mü’minlere, ne de kâfirlere bağlıdırlar. Allah kimi şaşırtırsa artık ona bir yol (kurtuluş) bulamazsın
İngilizce - Sahih International
Wavering between them, [belonging] neither to the believers nor to the disbelievers. And whoever Allah leaves astray - never will you find for him a way.
Nisa suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
Onlar, imanla küfür arasında bocalayıp dururlar, ne onlara mal olurlar, ne bunlara ve Allah, kimi doğru yolundan saptırdıysa onu yola getiremezsin artık.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
(Münafiqlər imanla küfr arasında) tərəddüd edib nə (tamamilə) bunlara (mö’minlərə), nə də onlara (kafirlərə) tərəf dönərlər. Allahın azdırdığı şəxs üçün heç bir yol (nicat yolu) tapa bilməzsən!
Kuran Araştırmaları Vakfı
Bunların arasında bocalayıp durmaktalar, ne onlara (bağlanıyorlar) ne bunlara. Allah'ın şaşırttığı kimseye asla bir (çıkar) yol bulamazsın.
Nisa suresi (An-Nisa) 143 ayeti arapça okunuşu
﴿مُّذَبْذَبِينَ بَيْنَ ذَٰلِكَ لَا إِلَىٰ هَٰؤُلَاءِ وَلَا إِلَىٰ هَٰؤُلَاءِ ۚ وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَلَن تَجِدَ لَهُ سَبِيلًا﴾
[ النساء: 143]
مذبذبين بين ذلك لا إلى هؤلاء ولا إلى هؤلاء ومن يضلل الله فلن تجد له سبيلا
سورة: النساء - آية: ( 143 ) - جزء: ( 5 ) - صفحة: ( 101 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- Oysa onu daha önce inkar etmişler, uzak bir yer olan dünyadan görünmeyene dil uzatmışlardı.
- "Senden sonrakilere bir ibret teşkil etmesi için bugün sadece senin cesedini çıkarıp (sahile) atacağız" dedik.
- "Benim yaptığım yalnız, Allah katından olanı, O'nun gönderdiklerini tebliğdir. Allah'a ve Peygamberine kim karşı gelirse
- Kuran'ı yalanlayanları Bana bırak; Biz onları bilmedikleri yerden yavaş yavaş azaba yaklaştıracağız.
- And olsun ki, ölseniz de, öldürülseniz de Allah katında toplanacaksınız.
- Musa: "Bu seninle benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım bir kötülüğe uğramayacağım. Söylediklerimize
- "Sonra, doğrusu ben onları açıkça çağırdım."
- Rabbinin katından bir belgesi olan kimse, kötü işi kendisine güzel gösterilen kimseye benzer mi? Bunlar
- Geceye ve gecenin içinde olan şeylere and olsun;
- "Bu sebeple burada bugün onun bir acıyanı yoktur."
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Nisa indirin:
Nisa Suresi mp3 : Nisa suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler