Ali İmran suresi 153. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿اِذْ تُصْعِدُونَ وَلَا تَلْوُ۫نَ عَلٰٓى اَحَدٍ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ ف۪ٓي اُخْرٰيكُمْ فَاَثَابَكُمْ غَمًّا بِغَمٍّ لِكَيْلَا تَحْزَنُوا عَلٰى مَا فَاتَكُمْ وَلَا مَٓا اَصَابَكُمْۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴾ [آل عمران: 153]
ayet arapça & türkçe okunuşuİż tus’idûne velâ telvûne ‘alâ ehadin ve-rrasûlu yed’ûkum fî uḣrâkum feeśâbekum ġammen biġammin likey lâ tahzenû ‘alâ mâ fâtekum velâ mâ esâbekum(k) va(A)llâhu ḣabîrun bimâ ta’melûn(e) [Ali İmran: 153]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Peygamber arkanızdan sizi çağırırken, kimseye bakmadan kaçıyordunuz; kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diye, Allah sizi kederden kedere uğrattı. Allah, işlediklerinizden haberdardır. [Ali İmran: 153]
Ali İmran Suresi 153. ayet tefsiri
Müslümanlar Uhud’da iki ateş arasında kalınca bozulup dağılmışlardı. Dost düşman karışmış, hatta içine düştükleri telâş ve dehşet sebebiyle müslümanların birbirlerini yaralayıp öldürdüğü olmuştu. Peygamber Efendimiz’in etrafında 14 kişi kadar bir topluluk kalmıştı. ( İbn Sa‘d, et-Tabakât, II, 42 ) İslâm ordusunun büyük bir kısmı sağa sola bakmadan kaçmış, kimi Medine’ye kimi de dağa doğru gitmişti. Resûlullah ( s.a.s. ):
“ –Bana doğru gelin ey Allah’ın kulları! Bana doğru gelin ey Allah’ın kulları! ” diye nidâ edince otuz kişi gelip önünde diz çökerek:
“ Senin yanından hiç ayrılmamak üzere, yüzüm yüzünün önünde siper ve kalkandır! Vücudum senin vücuduna fedâdır! Allah’ın nihâyetsiz selâmı dâimâ senin üzerine olsun! ” dediler. ( Vakıdî, I, 240; İbn Sa‘d, et-Tabakât, II, 46; İbn Kesîr, el-Bidâye, IV, 25 )
İbn Abbas ( r.a. ) şöyle anlatır:
“ Uhud’da günün ilk saatlerinde zafer Resûlullah ( s.a.s. ) ve ashâbınındı. Öyle ki, müşriklerin sancaktarlarından yedi veya dokuz kişi öldürülmüştü. Sonra müslümanlardan pek çok kimse şehîd edildi. müslümanlar dağa doğru koşmakla birlikte insanların «Mağara» dedikleri yere ulaşamadılar, ancak «Mihras» diye bilinen Uhud dağındaki bir su altında toplandılar. Bu esnâda şeytan da: «Muhammed öldürüldü!» diye yüksek sesle bağırdı. Bunun gerçek olduğu hususunda kimse şüphe etmedi.
Biz öldüğüne inanmış vaziyette beklerken Resûlullah ( s.a.s. ) Sa‘d bin Muâz ile Sa‘d b. Ubâde arasında ay gibi üzerimize doğdu. Onu kendisine has yürüyüşünden tanıdık. Allah Resûlü ( s.a.s. )’i görünce o kadar sevindik ki, sanki bize hiçbir şey isabet etmemiş gibi olduk. ” ( Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 287-288; Hâkim, el-Müstedrek, II, 324/3163; Heysemî, Mecma‘u’z-zevâid, VI, 110-111 )
Müslümanların bir kısmı, Allah ve Rasûlü’nün emirleri karşısında gevşek davranıp dünyalığa heves etmiş ve savaş kızışınca da meydandan kaçmışlardı. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak onlara gam üstüne gam verdi: Bir taraftan yaptıkları yanlışın ızdırabıyla kıvranıyor, diğer taraftan da maddî ve mânevî pek çok kayıplara uğramış bulunuyorlardı. Zaferi ve ganimeti pek yakınlarında gördükten sonra ellerinden kaçırmışlardı. Pek çok şehîd ve yaralı vardı. Medine’nin toplam nüfusundan bile fazla olan düşmanın, geri dönüp kendilerini ve Medine’deki yakınlarını ortadan kaldırma korkusunu yaşıyorlardı. Vatanlarını ve hürriyetlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya idiler. Allah Resûlü’nün şehîd edildiği haberiyle de yıkılmışlardı. Daha sonra bunun yalan olduğunu öğrenseler de Efendimiz’in pek çok yerinden yaralandığını görmüşlerdi. Nitekim Resûlullah ( s.a.s. ) Uhud dağındaki bir kayanın üzerine çıkmak istemiş ancak yaralarından dolayı dermansız kaldığı ve sırtında iki zırh olduğu için buna gücü yetmemişti. Talha b. Ubeydullah ( r.a. ) hemen eğilerek Efendimiz’i sırtına alıp kayanın üzerine çıkarmıştı. ( Tirmizî, Menâkıb, 21/3738; İbn Hişâm, es-Sîre, III, 35; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 165 )
Resûlullah ( s.a.s. ) ağır yaralar aldığı için öğle namazını da oturduğu yerde kılmak mecbûriyetinde kalmıştı. ( Vakidî, el-Meğâzî, I, 294 ) Allah Resûlü ( s.a.s. )’in bu hâle gelmesine sebep oldukları için duydukları gam ve keder, ashâb-ı kirâma bütün musîbetleri unutturmuştu.
Cenâb-ı Hak, bu tür ağır ibtilâlar vermek sûretiyle mü’minlerin metânet ve tecrübelerini artırmayı murâd etmiş, hayatta karşılaşacakları zorluklara dayanma gücünü kazandırmıştır. Beterin beteri olduğunu, acının acıyı unutturacağını hatırlatarak şükür ve rızâ hissiyatı içinde olmalarını arzulamıştır. Dünyevî nimet ve musîbetlerin değersizliğini öğretip onları her hâlukârda Allah’a sığınmaya ve âhirete hazırlanmaya alıştırmıştır. Allah’ın lutuf ve merhametine bakın ki, kendi hataları neticesinde uğradıkları musîbetleri bile nihâyetinde mü’minlerin lehine ve faydasına çevirmiştir. “ Madem bana isyân ettiniz, cezasını çekin! ” deyip onları yüzüstü bırakmamıştır.
Bazı müfessirler, âyetin “ üzülmeyesiniz diye ” kısmını, önceki âyetin “ sizi affetmiştir ” kısmına bağlayarak şöyle mâna vermişlerdir:
“ Kaçırdığınız fırsatlara ve başınıza gelen belâlara üzülmeyesiniz diye Allah sizin günahlarınızı bağışladı. ” Çünkü Allah’ın affında, bütün gam ve hüzünleri gideren hususiyetler mevcuttur.
Artık bundan sonraki hayatta dikkatli olmak lâzımdır. Zira Allah Teâlâ, kullarının bütün amellerini, maksatlarını gâyelerini ve niyetlerini bilir. O’nun iyi olanlara iyilikle, kötü olanlara da azapla karşılık vermeye gücü yeter. Bu gerçeği hakkıyla anlamak, kulu günahlardan uzaklaştıracak en büyük müessirdir.
Ancak Cenâb-ı Hak, kullarını hep gam ve keder içinde bırakmaz. İmtihan dünyasının bir cilvesi olarak kederler ve sevinçler, musîbetler ve nimetler birbirini tâkip eder. Allah Teâlâ, Uhud’da mü’minleri imtihan etmiş, lâkin hemen akabinde lûtfunu da göndermiştir:
Ömer Çelik Tefsiri
Ali İmran suresi 153 ayeti anlamı - okunuşu
Hani siz savaş meydanından kaçıp uzaklaşıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. O esnâda Peygamber de arkanızdan seslenip sizi geri çağırıyordu. İşte bu en tehlikeli hengâmede Allah, kaçırdığınız zaferin ve başınıza gelenlerin üzüntüsünü unutturmak üzere size keder üstüne keder verdi. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Mokhtasar tefsiri
-Ey Müminler- Uhud günü resulün emrine muhalefet ettiğiniz için size yenilgi isabet etiğinde savaş meydanından kaçarak uzaklaştığınız zamanı hatırlayın! Sizden hiçbiriniz diğerine bakmıyordu. Rasûlullah, müşrikler ve sizin aranızda arkanızdan şöyle seslenerek sizi çağırıyordu: Allah`ın kulları bana doğru gelin. Allah`ın kulları bana doğru gelin. Zaferi ve ganimeti elde edemediğinizden dolayı Allah sizi darlık ve keder ile cezalandırdı. Peygamberin (Uhud gazvesinde) öldüğü haberi aranızda yayıldığı için bunu darlık ve keder takip etti. Allah size bunu indirmiştir ki kaçırmış olduğunuz zafere ve ganimete, size isabet eden ölüm ve yaralanmaya üzülmeyin. Daha sonradan peygamberin ölmediğini anladınız ve artık darlık ve keder size kolay oldu. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Kalplerinizin durumlarından ve azalarınızın amellerinden hiçbir şey O`na gizli kalmaz.
Ali Fikri Yavuz
O vakit (Uhud savaşında) boyuna uzaklaşıyordunuz. Kimseye dönüp bakmıyordunuz. Hazreti Peygamber ise arkanızdan sizi çağırıp duruyordu. Bunun üzerine, Allah sizi keder üzerine kederle cezalandırdı. (Kederlerden biri mağlûbiyet ve diğeri Hazreti Peygamberin ölmüş olduğuna dair yanlış haberin yayılmasıdır). Allah’ın sizi bağışlaması, ne elinizden giden zafere, ne de başınıza gelen musibete üzülmiyesiniz, diyedir. Allah yaptıklarınızdan tamamiyle haberdardır
İngilizce - Sahih International
[Remember] when you [fled and] climbed [the mountain] without looking aside at anyone while the Messenger was calling you from behind. So Allah repaid you with distress upon distress so you would not grieve for that which had escaped you [of victory and spoils of war] or [for] that which had befallen you [of injury and death]. And Allah is [fully] Acquainted with what you do.
Ali İmran suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
O anda boyuna uzaklaşıyor, hiç kimseye bakmıyordunuz bile. Peygamberse arkanızdan sizi çağırıp durmadaydı. Tanrı, elinizden çıkana hayıflanmayasınız, gelip çatan felaketlerden mahzun olmayasınız diye sizi, gam üstüne gam vererek cezalandırdı ve Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
Siz (düşməndən qaçaraq dağa) qalxdığınız və Peyğəmbər arxa tərəfdən sizi çağırarkən heç kəsə baxmadığınız zaman Allah sizin qəminizin üstünə qəm gətirməklə (məğlubiyyət, Peyğəmbərin qətl edilməsi barəsindəki yanlış xəbərdən doğan əndişə; onun əmrinə tabe olmamaq nəticəsində üz verən peşmançılıqla) cəzalandırdı ki, əlinizdən çıxan şeylərə və uğradığınız fəlakətlərə görə təəsüf etməyəsiniz. Şübhəsiz ki, Allah gördüyünüz işlərdən xəbərdardır!
Kuran Araştırmaları Vakfı
O zaman Peygamber arkanızdan sizi çağırdığı halde siz, durmadan (savaş alanından) uzaklaşıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. (Allah) size keder üstüne keder verdi ki, bundan dolayı gerek elinizden gidene, gerekse başınıza gelenlere üzülmeyesiniz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Ali İmran suresi (Al Imran) 153 ayeti arapça okunuşu
﴿۞ إِذْ تُصْعِدُونَ وَلَا تَلْوُونَ عَلَىٰ أَحَدٍ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ فِي أُخْرَاكُمْ فَأَثَابَكُمْ غَمًّا بِغَمٍّ لِّكَيْلَا تَحْزَنُوا عَلَىٰ مَا فَاتَكُمْ وَلَا مَا أَصَابَكُمْ ۗ وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ﴾
[ آل عمران: 153]
إذ تصعدون ولا تلوون على أحد والرسول يدعوكم في أخراكم فأثابكم غما بغم لكيلا تحزنوا على ما فاتكم ولا ما أصابكم والله خبير بما تعملون
سورة: آل عمران - آية: ( 153 ) - جزء: ( 4 ) - صفحة: ( 69 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- Allah bir gün onların hepsini diriltip toplar, sonra meleklere: "Bunlar mı size tapıyordu?" der.
- Onlardan öncekiler düzen kurmuşlardı. Bunun üzerine Allah, binalarının temelini çökertti de tavanları başlarına yıkıldı. Azap,
- Bunlar, yalnız Allah'ın gerçek olduğunu, ölüleri dirilttiğini, gücünün herşeye yettiğini, şüphe götürmeyen kıyamet saatinin geleceğini,
- Karun, ihtişam içinde milletinin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler: "Karun'a verildiği gibi bizim de olsa;
- Doğrusu bu hükümler ilk sahifelerde, İbrahim ve Musa'nın sahifelerinde de vardır.
- Kuran'ı sana, sıkıntıya düşeşin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt ve yeri ve yüce
- Kitap ehlinden ve ortak koşanlardan inkarcılar, kendilerine apaçık bir belge, içinde kesin ve en doğru
- İnsanı yarattı, ona konuşmayı öğretti.
- Doğrusu inananlar, yahudiler, sabiiler ve hıristiyanlardan Allah'a ve ahiret gününe inanan, yararlı iş yapan kimselere
- Kuran'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Ali İmran indirin:
Ali İmran Suresi mp3 : Ali İmran suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler