İsra suresi 20. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿كُلًّا نُمِدُّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ وَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ مِنْ عَطَٓاءِ رَبِّكَۜ وَمَا كَانَ عَطَٓاءُ رَبِّكَ مَحْظُورًا ﴾ [الإسراء: 20]
ayet arapça & türkçe okunuşuKullen numiddu hâulâ-i vehâulâ-i min ‘atâ-i rabbike vemâ kâne ‘atâu rabbike mahzûrâ(n) [İsra: 20]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Onların ve bunların her birine Rabbinin nimetinden ulaştırırız. Esasen Rabbinin nimeti kimseye yasak kılınmış değildir. [İsra: 20]
İsra Suresi 20. ayet tefsiri
Allah dünyada kâfire de mü’mine de, dünyayı isteyene de âhireti isteyene de dilediği kadar verir. Kimse O’nun ihsanını engelleyemez. Niçin çok veya az verdiğine de karışamaz. Bu bakımdan insanlar zenginlik, fakirlik, mevki ve makâm bakımından birbirlerinden farklıdır. Kimi zengin kimi fakir, kimi sağlıklı kimi hasta, kimi güzel kimi çirkin, kimi kuvvetli kimi zayıf, kimi yüksek makam sahibi kimi düşük bir mertebede, kimi huzur ve mutluluk içinde kimi de sıkıntı ve zorluk içindedir. Dünyada böyle olduğu gibi, âhirette de insanlar birbirinden farklı derecelerde bulunacaklardır. Kimi cennet nimetleri içinde mutlu olacak, kimi cehennem azabı içinde kıvranacaktır. Cennetliklerin dereceleri birbirinden farklı olacağı gibi, cehennemliklerin dereceleri de birbirinden farklı olacaktır. Cenâb-ı Hak buyurur:
“ Herkesin iyi veya kötü yaptığı işlere göre derecesi farklı olacaktır. ” ( En‘âm 6/132 )
Resûl-i Ekrem ( s.a.s. ) de şöyle buyurur:
“ Cennetlikler, kendilerinden yüksekteki köşklerde oturanları, aralarındaki derece farkı sebebiyle, sizin sabaha karşı doğu veya batı tarafında, gökyüzünün uzak bir noktasında batmak üzere olan parlak ve iri bir yıldızı gördüğünüz gibi göreceklerdir. ” Peygamber Efendimiz’in bu sözleri üzerine ashâb-ı kirâm:
“ - O yerler, peygamberlere ait ve başkalarının ulaşamayacağı köşkler olmalıdır ” dediler. Resûl-i Ekrem ( s.a.s. ) şöyle buyurdu:
“ Evet, öyledir. Canımı kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, o yerler, Allah’a iman edip peygamberlere bütün benlikleriyle inanan kimselerin de yurtlarıdır. ” ( Buhârî, Bed’u’l-halk 8; Müslim, Cennet 11 )
Allah Resûlü ( s.a.s. ) buyuruyor:
“ Siz ufuktaki yıldızı nasıl yüksek görüyorsanız, cennette yüksek dereceler ehli de ‘illiyyûn ehlini öyle yüksek görürler. ” ( Buhârî, Rikak 51; Müslim, Cennet 11 )
“ Allah yolunda cihâd edenle oturan kimse arasında yüz derece vardır. Her iki derece arasını ise süratli giden at ancak yetmiş senede kat’eder. ”( Deylemî, Hadis no: 2161 )
“ İlim öğrenin. Allah Teâlâ kıyâmet günü önce peygamberleri, sonra âlimleri, sonra şehîdleri ve sonra da derecelerine göre diğer insanları diriltir. ” ( Deylemî, Hadis no: 2235 )
Hz. Ömer’in huzurunda meydana gelen şu misal, âyetlerin muhtevasına ışık tutma bakımından son derece dikkat çekicidir: Bir gün Hâris b. Hişam ile Süheyl b. Amr ( r.a. ), halîfe Hz. Ömer’in yanına geldiler. Hz. Ömer’i aralarına alarak oturdular. Bir müddet sonra ilk muhacirler gelmeye başladı. Her bir muhacir geldikçe Hz. Ömer, “ Şöyle biraz açıl ey Süheyl! Biraz ileri git de yer ver ey Hâris! ” diyerek onları kenara oturtuyordu. Sonra Ensar gelmeye başladı. Hz. Ömer yine Süheyl ile Hâris’e yeni gelen Ensâr’a yer vermelerini söyledi. Öyle ki onlar insanların en sonuna oturdular. Hz. Ömer, meclisine gelen kişiyi, İslâm’a girmekteki önceliğine ve ihlâsına göre yakınına oturtuyordu. Hz. Ömer’in yanından çıktıklarında Hâris, Süheyl’e:
“ –Ömer’in bize yaptığını gördün mü? ” dedi. Süheyl de:
“ –Onu kınamaya hakkımız yok! Biz kendimizi ayıplayalım. Bu durumu başımıza kendimiz getirdik. O insanlar İslâm’a çağrıldıkları zaman hemen koştular, hiç beklemeden kabul ettiler. Biz çağrıldığımızda ise yavaş davrandık, geri kaldık! ” dedi. İnsanlar Hz. Ömer’in yanından dağılınca, Haris ile Süheyl tekrar onun yanına varıp:
“ –Ey mü’minlerin emîri, bugün yaptıklarını gördük. Ancak şunu da biliyoruz ki bu durumu başımıza getiren yine biziz. Acaba bu hatanın telâfisi mümkün müdür? ” dediler. Ömer ( r.a. ):
“ –Bunun telâfisi ancak şu şekilde olabilir ” dedi ve Rûm tarafındaki cephelere işaret etti. Bunun üzerine onlar da cihâd için çıkıp Şam’a gittiler ve bir daha da dönmediler. ( Ali el-Mütteki, Kenzu’l-ummâl, XIV, 67/37953; Hâkim, el-Müstedrek, III, 318/5227 )
O halde ey insan:
Ömer Çelik Tefsiri
İsra suresi 20 ayeti anlamı - okunuşu
Biz dünyayı isteyenlere de, âhireti isteyenlere de Rabbinin nimetlerinden bol bol veririz. Çünkü Rabbinin nimetleri kimseden esirgenmiş değildir.
Mokhtasar tefsiri
-Ey Resul!- Facir olan ve salih olan her iki insan topluluğuna Rabbinin ihsanı olarak kesintisiz bir şekilde artırarak veririz. Rabbinin vermiş olduğu ihsan/rızık dünyada ne salihlerden ve ne de facirlerden hiçbirisine yasaklanmış değildir.
Ali Fikri Yavuz
Her birine: dünyayı isteyen şunlara da, ahireti isteyen bunlara da, Rabbinin dünyadaki ihsanından veririz. Rabbinin dünyadaki ihsan ve bahşişi hiç kimseden menedilmiş değildir
İngilizce - Sahih International
To each [category] We extend - to these and to those - from the gift of your Lord. And never has the gift of your Lord been restricted.
İsra suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
Onlara da, bunlara da, hepsine, Rabbinin lütuf ve ihsanından yardımda bulunuruz, bağışlar dururuz ve Rabbinin ihsanı, kimseden men edilmez.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
Onların və bunların hər birinə Rəbbinin ne’mətindən verərik. Rəbbinin ne’məti (istər dünyada, istərsə də axirətdə heç kəsə) qadağan deyildir.
Kuran Araştırmaları Vakfı
Hepsine, onlara da bunlara da (dünyayı isteyenlere de ahireti isteyenlere de) Rabbinin ihsanından (istediklerini) veririz. Rabbinin ihsanı kısıtlanmış değildir.
İsra suresi (Al-Isra) 20 ayeti arapça okunuşu
﴿كُلًّا نُّمِدُّ هَٰؤُلَاءِ وَهَٰؤُلَاءِ مِنْ عَطَاءِ رَبِّكَ ۚ وَمَا كَانَ عَطَاءُ رَبِّكَ مَحْظُورًا﴾
[ الإسراء: 20]
كلا نمد هؤلاء وهؤلاء من عطاء ربك وما كان عطاء ربك محظورا
سورة: الإسراء - آية: ( 20 ) - جزء: ( 15 ) - صفحة: ( 284 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış ve onların koparılması kolaylaştırılmıştır.
- Meryem oğlunu da, annesini de mucize kıldık. Her ikisini de, pınarı bulunan, oturmaya elverişli yüksek
- Size geldiklerinde "İnandık" derler, oysa yanınıza inkarcı olarak girmiş ve yine inkarcı olarak çıkmışlardır. Gizlemekte
- Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet cennetine varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla,
- Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle; bu, can yakan bir
- And olsun ki, içlerine uyarıcılar göndermiştik.
- Onların dediklerine sabret; güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et; gece saatlerinde
- Onlardan sonra gelenler: "Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere karşı
- Onları toplayacağı kıyamet günü, sanki gündüz, birbirleriyle sadece tanışacakları bir saat kadar kalmış gibidirler. Allah'ın
- Ey İnananlar! İhramlı iken avı öldürmeyin. Sizden bile bile onu öldürene, ehli hayvanlardan öldürdüğü kadar
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah İsra indirin:
İsra Suresi mp3 : İsra suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler