Enbiya suresi 34. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِنْ قَبْلِكَ الْخُلْدَۜ اَفَا۬ئِنْ مِتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَ ﴾ [الأنبياء: 34]
ayet arapça & türkçe okunuşuVemâ ce’alnâ libeşerin min kablike-lḣuld(e)(s) efe-in mitte fehumu-lḣâlidûn(e) [Enbiya: 34]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Senden önce de hiçbir insanı ölümsüz kılmadık, sen ölürsün de onlar baki kalır mı? [Enbiya: 34]
Enbiya Suresi 34. ayet tefsiri
Müşrikler, Resûlullah ( s.a.s. )’in ölmesini, başına helak edici musibetlerin gelmesini ve etrafındaki insanların dağılıp yok olmasını bekliyorlardı. Bunu hararetle istiyorlardı. Âyette haber verildiğine göre: “ O, şâirin biri! Bekliyoruz, zamanın felâketlerine uğrayacak, helâk olup gidecek ” ( Tûr 52/30 ) diyorlardı. Onların bu tür konuşma ve talepleri üzerine bu âyet nâzil olmuştur. Hz. Muhammed ( s.a.s. ) de bir insandır. Kendisinden önce gelen tüm insanlar gibi o da bir gün ölecektir. Fakat, o öleceği gibi, onun ölümünü bekleyen o gafiller de ebedî kalmayacak, onlar da mutlaka öleceklerdir. Dolayısıyla Peygamber’in ölmesiyle sevinilecek bir durum söz konusu değildir. O halde akıllı insanın, başkasının ölümünü bekleyeceği yerde, kendisi öldüğü zaman nereye gideceğini ve âkıbetinin nasıl olacağını düşünmesi gerekmez mi?
Nihâyetinde her bir nefis[ 1 ] ölümü tadacaktır. Bu, mecbûri bir istikâmet, kaçınılmaz bir sondur. Ancak Allah Teâlâ, yaşadıkları müddetçe insanları hem fakirlik, hastalık, acı ve ıstıraplarla, hem de zenginlik, lezzet ve sevinçli hallerle dener, imtihan eder. Şâirin ifadesiyle:
“ Bu cihân kimine kasr-ı tarab ü ayş ü safâ
Kiminin mihnet ile bâşına zindân ancak. ” ( Bâkî )
“ Bu dünya, bahtı gülenler için zevk ve safâ âlemi; tâlii küskün olanlar için ise sıkıntılı, meşakkatli bir zindandan ibârettir. ”
Çünkü Allah Teâlâ böylece kimin sabrettiğini ve kimin şükrettiğini ortaya çıkarmak ister. Bu sebeple insan, ne zenginlik ne de fakirliğe aldanmalı; bunların birer imtihan olduğunu göz önünde bulundurmalı ve imtihanı başarmaya çalışmalıdır.
Ancak ölüm, hastalık ve benzeri gibi musibetlere uğrayan din kardeşlerimizi kendi hallerine bırakmayıp onları teselli ve taziye etmenin mühim bir sünnet olduğunu unutmamak gerekir. Nitekim Peygamber Efendimiz’in Medine dışında bulunan Muâz b. Cebel’e, oğlunun vefâtı sebebiyle yazdığı şu mektup, ne güzel bir tâziye misâlidir:
“ Bismillâhirrahmânirrahîm.
Allah’ın Rasûlü Muhammed’den Muâz b. Cebel’e...
Allah’ın selâmı üzerine olsun!
Kendisinden başka ilâh bulunmayan Allah’a hamdolsun. İmdi; Allah ecrini artırsın, buna karşılık sana büyük mükâfatlar ihsân etsin ve sabretme gücü versin. Bizi ve seni şükre muvaffak kılsın. Zira canlarımız, mallarımız, evlâd ü iyâlimiz, Azîz ve Celîl olan Allah’ın bize tatlı hibeleri, geçici bir süre için yanımıza bıraktığı emânetleri cümlesindendir. Allah sana o çocuğu vermekle seni sevindirdi. Şimdi de onu büyük bir ecir karşılığında senden aldı. Onun karşılığında Allah’tan rahmet, mağfiret ve hidâyet bekliyorsan, sabret!.. Üzüntü ve kederin, ecrini yok etmesin! Sonra pişman olursun! Bil ki ağlayıp sızlamak hiçbir şeyi geri getirmez, hüzün ve kederi de defedemez. Başa gelecek olan zaten gelmiştir, vesselâm. ” ( Hâkim, el-Müstedrek, III, 306/5193 )
Hz. Ebûbekir ( r.a. ) da herhangi bir musîbete uğrayan insanlara şöyle tâziyede bulunurdu:
“ Sabır, musîbetin elemini hafifletir, sızlanmanın ise faydası yoktur. Ölüm öncesi hayat basittir, çetin olan ölüm sonrasıdır. Resûlullah’ı kaybedişinizi hatırlayınız ki, musîbetiniz gözünüzde küçülsün ve Allah ecrinizi artırsın. ” ( Ali el-Müttekî, Kenzu’l-ummâl, XV, 744/42958 )
İyilik ve kötülükleriyle imtihandan ibaret olan ölümlü dünyada bütün himmet ve gayretlerin imtihanı kazanmaya yönlendirilmesi gerekir:
[ 1 ] “ Nefis ” kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de değişik mânaları ifade için kullanılır. Birincisi, zat, yani şahsın kendisi demektir. Bu mânada Allah Teâlâ için de söz konusu edilir. ( bk. Âl-i İmran 3/28 ) İkincisi, insanda maddî hayatın kaynağı olan cevher, bir anlamda maddî, ayrıca hayvanî hayatın esası olan boyutuyla ruhtur, candır. ( bk. En‘âm 6/93 ) Üçüncüsü, nefis, maddî/dünyevî hayatın esası olarak, bu hayatın ihtiyaçlarını duyan, zevklerini tadan ve insanı bu zevklere, bu ihtiyaçları gidermeye teşvik eden, bir mânada kötülükleri de emreden cevherdir. Nitekim, “ Nefis insana sürekli kötülüğü emreder ” ( Yûsuf 12/53 ) âyeti nefsin bu yönünü haber verir. Bu nefis, terbiye ve tezkiye gördüğü takdirde insanı devamlı kötülüğe ve şehvetlere çeken nefis olmaktan, artık imanda, amel-i sâlihte ve Allah’ın rızâsında tatmin olmuş, huzur ve sükûna ermiş nefs-i mutmaine olmaya yükselebilir. Râziye ve merziye makamlarına geçebilir. ( bk. Fecr 89/27-28 ) Dördüncüsü, belki de bütün bu mânaları içine alacak şekilde, insan için kullanıldığında insanın mâhiyetidir, insanı insan yapan şeydir. ( bk. Nisâ 4/1 )
Ömer Çelik Tefsiri
Enbiya suresi 34 ayeti anlamı - okunuşu
Rasûlüm! Senden önce biz hiçbir insana ölümsüzlük vermedik. Şimdi, sen öleceksin de, senin ölümünü dört gözle bekleyen o inkârcılar dünyada ebedî mi kalacaklar?
Mokhtasar tefsiri
-Ey Resul!- Senden önce hiçbir beşere bu hayatta ebedî olarak kalmasına izin vermedik. Şayet senin bu hayatta ecelin gelir de ölürsen, onlar senden sonra kalacaklar mı? Kesinlikle hayır!
Ali Fikri Yavuz
Biz, senden önce de hiç bir insana ebedilik vermedik. Şimdi sen vefat edersen, onlar ebedi mi kalacaklar? (Senin ölmenle rahata kavuşacaklarını mı sanıyorlar)
İngilizce - Sahih International
And We did not grant to any man before you eternity [on earth]; so if you die - would they be eternal?
Enbiya suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
Senden önce de ebedi olarak yaşayacak hiçbir insan yaratmadık; sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar?
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
(Ya Rəsulum!) Səndən əvvəl də (dünyada) heç bir bəşərə əbədiyyat (ölməzlik) vermədik. Belə olduğu təqdirdə, sən ölsən, onlar dirimi qalacaqlar?!
Kuran Araştırmaları Vakfı
Biz, senden önce de hiçbir beşere ebedilik vermedik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar ebedi mi kalacaklar?
Enbiya suresi (Al-Anbiya) 34 ayeti arapça okunuşu
﴿وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِّن قَبْلِكَ الْخُلْدَ ۖ أَفَإِن مِّتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَ﴾
[ الأنبياء: 34]
وما جعلنا لبشر من قبلك الخلد أفإن مت فهم الخالدون
سورة: الأنبياء - آية: ( 34 ) - جزء: ( 17 ) - صفحة: ( 324 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mabedin duvarına tırmanıp Davud'un yanına girmişlerdi de, o onlardan ürkmüştü.
- Peygamberleri ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderiyoruz. Kim inanır ve nefsini ıslah ederse onlara korku
- And olsun ki, size gerçeği getirdik; fakat çoğunuz gerçeği sevmiyorsunuz.
- Allah onu hangi şeyden yaratmış?
- Firavun "Ben size izin vermeden mi O'na inandınız? Doğrusu size sihri öğreten, büyüğünüz odur. And
- "Yoksulun yiyeceği ile ilgilenmezdi."
- O, yaratıp şekil vermiştir.
- Mesih de, gözde melekler de Allah'a kul olmaktan asla çekinmezler. Kim O'na kulluktan çekinir ve
- İnsanların yaptıkları her şey kitablarda kayıtlıdır.
- Ahireti isteyip, inanmış olarak onun için gerekli çalışmada bulunan kimselerin, işte onların çalışmaları şükre değer.
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Enbiya indirin:
Enbiya Suresi mp3 : Enbiya suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler