Ankebut suresi 40. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿فَكُلًّا اَخَذْنَا بِذَنْبِه۪ۚ فَمِنْهُمْ مَنْ اَرْسَلْنَا عَلَيْهِ حَاصِبًاۚ وَمِنْهُمْ مَنْ اَخَذَتْهُ الصَّيْحَةُۚ وَمِنْهُمْ مَنْ خَسَفْنَا بِهِ الْاَرْضَۚ وَمِنْهُمْ مَنْ اَغْرَقْنَاۚ وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ ﴾ [العنكبوت: 40]
ayet arapça & türkçe okunuşuFekullen eḣażnâ biżenbih(i)(s) feminhum men erselnâ ‘aleyhi hâsiben veminhum men eḣażet-hu-ssayhatu veminhum men ḣasefnâ bihi-l-arda veminhum men aġraknâ(c) vemâ kâna(A)llâhu liyazlimehum velâkin kânû enfusehum yazlimûn(e) [Ankebut: 40]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Her birini günahı sebebiyle yakaladık; kimine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini bir çığlık yok etti, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Onlara, Allah zulmetmiyordu, fakat onlar kendilerine yazık ediyorlardı. [Ankebut: 40]
Ankebut Suresi 40. ayet tefsiri
Kârûn, Firavun ve Hâmân, Hz. Mûsâ’nın karşısına dikilen küfrün elebaşları idi. Mûsâ ( a.s. )’ın getirdiği apaçık mûcizelere rağmen iman etmediler. Bilakis büyüklendiler, inananlara tepeden baktılar. Zayıf ve biçâre insanlara zulmetmekten zevk aldılar. Netice yine peygambere muhalefet ve yine helak uçurumlarına yuvarlanmak oldu. Hiçbiri Allah’ın azabından kurtulamadı.
Hâsılı her biri işledikleri günahlar yüzünden kahr-ı ilâhîye uğradılar:
› Kimi üzerlerine taş yağdıran bir kasırga ile helak oldu. Nitekim Âd kavminin üstüne yedi gece, sekiz gün boyunca taş yağdıran bir fırtına isabet etmişti. ( bk. Hâkka 69/6-7 )
› Kimi kendilerini ansızın yakalayan şiddetli bir patlama, korkunç bir çığlıka ile yok edildiler. Semûd kavmi buna misaldir.
› Allah kimini hazineleri, evi ve barkıyla yerin dibine geçiriverdi. Bunun en canlı misâli Kârun’dur. ( bk. Kasas 28/81 )
› Kimi de azgın suların içinde boğulup gittiler. Tûfanla helak edilen Nûh kavmi ve Kızıl Deniz’de sulara gömülen Firavun ve Hâmân da buna misaldir.
Sûrede mühim noktalarıyla ele alınan bu kıssalar, bir yönüyle mü’minlere, bir yönüyle de kâfirlere hitap etmektedir. Mü’minlerden üzülüp cesaretlerini yitirmemeleri, en şiddetli eziyet ve baskılar altında bile i’lây-ı kelimetullâh uğrunda cihad edip Hakk’ın sancağını sabır ve sebatla hep yukarıda tutmalarını istemektedir. Kibir ve gururlarına yenik düşüp İslâm’ın öğrenilmesini ve yaşanmasını engellemeye çalışan günahkâr ve zalim kimseleri de ilâhî azapla uyarmaktadır. Onlardan Allah’ın af, sabır ve hilmine güvenerek günaha devam etmemelerini; yoksa önceki ümmetlerin başına gelen musîbetlerin kendi başlarına da her an gelebileceğini hesaba katmalarını hatırlatmaktadır
Unutmamak gerekir ki, Allah Teâlâ’dan başka güvenip dayanılacak hiçbir varlık, O’nun emrinden başka tutunacak sağlam hiçbir kulp yoktur. Bu sebeple O’nun dışında dost arayanların durumu ne garip ve ne hazindir:
Ömer Çelik Tefsiri
Ankebut suresi 40 ayeti anlamı - okunuşu
Biz bu topluluk ve kişilerden her birini günahları yüzünden kıskıvrak yakalayıverdik: Kiminin üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Kimini o korkunç çığlık yakaladı. Kimini yerin dibine geçirdik. Kimini de suda boğduk. Allah, böyle yapmakla kesinlikle onlara zulmetmedi; lâkin onlar kendi kendilerine zulmettiler.
Mokhtasar tefsiri
Daha önce bahsedilenlerin hepsini helak edici azabımızla yakalayıverdik. Onlardan bazısı üzerlerine yığın halinde sertleşmiş çamurdan taşlar yağdırdığımız Lût kavmidir. Bazısı da kendisi ve evini yerin dibine geçirdiğimiz Karun’dur. Bazıları da boğarak helak ettiğimiz Nuh’un, Firavun ve Haman’ın kavmidir. Allah, günahsız oldukları halde helak ederek onlara zulmetmedi. Fakat onlar günahlar işleyerek kendilerine zulmettiler ve azabı hak ettiler.
Ali Fikri Yavuz
Biz de, her birini günahıyla yakaladık. Kiminin üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik, kimini korkunç gürültü yakalayıverdi, kimini yere batırdık, kimini de suda boğduk. (Lût kavmi taş yağmuruna tutuldu, Şuayb ile Salih’in kavmi korkunç gürültü ile helâk edildi. Karûn ve beraberindekiler yere geçirildi, Firavun ve kavmi suda boğuldu). Allah onlara zulmetmiyordu, fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı
İngilizce - Sahih International
So each We seized for his sin; and among them were those upon whom We sent a storm of stones, and among them were those who were seized by the blast [from the sky], and among them were those whom We caused the earth to swallow, and among them were those whom We drowned. And Allah would not have wronged them, but it was they who were wronging themselves.
Ankebut suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
Hepsini de suçları yüzünden helak ettik. Onlardan, üstlerine kasırgayla taş yağdırdıklarımız var ve onlardan, bir bağırışla helak olanlar var ve onlardan yere geçirdiğimiz var ve onlardan sulara garkettiğimiz var ve Allah zulmetmemişti onlara ve fakat onlar, kendi kendilerine zulmetmişlerdi.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
Biz onların hər birini öz günahı ilə yaxaladıq (hərəyə öz günahına görə cəza verdik). Kiminin başı üstünə (qasırğa ilə) qızmar daş yağdırdıq, kimini dəhşətli (tükürpədici) səs yaxaladı, kimini yerə gömdük, kimini də suya qərq etdik. Allah onlara zülm etmirdi, onlar özləri özlərinə zülm edirdilər.
Kuran Araştırmaları Vakfı
Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı.
Ankebut suresi (Al-Ankabut) 40 ayeti arapça okunuşu
﴿فَكُلًّا أَخَذْنَا بِذَنبِهِ ۖ فَمِنْهُم مَّنْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِ حَاصِبًا وَمِنْهُم مَّنْ أَخَذَتْهُ الصَّيْحَةُ وَمِنْهُم مَّنْ خَسَفْنَا بِهِ الْأَرْضَ وَمِنْهُم مَّنْ أَغْرَقْنَا ۚ وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَٰكِن كَانُوا أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ﴾
[ العنكبوت: 40]
فكلا أخذنا بذنبه فمنهم من أرسلنا عليه حاصبا ومنهم من أخذته الصيحة ومنهم من خسفنا به الأرض ومنهم من أغرقنا وما كان الله ليظلمهم ولكن كانوا أنفسهم يظلمون
سورة: العنكبوت - آية: ( 40 ) - جزء: ( 20 ) - صفحة: ( 401 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- Doğrusu, onları denemek üzere dişi deveyi gönderen Biziz. Salih'e şöyle demiştik: "Onları gözetle ve sabret;
- Rabbiniz: "Bana dua edin ki duanıza icabet edeyim. Bana kulluk etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler alçalmış olarak
- Sabır ve namazla Allah'a sığınıp yardım isteyin; Rablerine kavuşacaklarını ve Ona döneceklerini umanlar ve huşu
- Günahın açığını da gizlisini de bırakın. Günah kazananlar, kazandıklarına karşılık şüphesiz ceza göreceklerdir.
- Kendileri yaratılmışken, bir şey yaratamayan putları mı ortak koşuyorlar?
- De ki: "Yaratıkların şerrinden, bastırdığı zaman karanlığın şerrinden, düğümlere nefes eden büyücülerin şerrinden, hased ettiği
- O gün, herkesin kendine yeter derdi vardır.
- Şaşacaksan, onların: "Biz toprak olunca mı yeniden yaratılacağız?" demelerine şaşmak gerekir. İşte onlar Rablerini inkar
- Bir kısım tanrılarımız seni çarpmıştır, demekten başka birşey demeyiz" dediler. Hud: "Doğrusu ben Allah'ı şahit
- Ey İnananlar! Siz kendinize bakın; doğru yolda iseniz sapıtan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Ankebut indirin:
Ankebut Suresi mp3 : Ankebut suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler