Sebe suresi 6. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿وَيَرَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ الَّذ۪ٓي اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ هُوَ الْحَقَّۙ وَيَهْد۪ٓي اِلٰى صِرَاطِ الْعَز۪يزِ الْحَم۪يدِ ﴾ [سبأ: 6]
ayet arapça & türkçe okunuşuVeyerâ-lleżîne ûtû-l’ilme-lleżî unzile ileyke min rabbike huve-lhakka veyehdî ilâ sirâti-l’azîzi-lhamîd(i) [Sebe: 6]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Kendilerine ilim verilenler, sana Rabbinden indirilenin hak olduğunu, güçlü ve hamde layık olanın yolunu gösterdiğini bilirler. [Sebe: 6]
Sebe Suresi 6. ayet tefsiri
Vahiy ve peygamberlik hakkında geleneksel bir bilgiye sahip olan Ehl-i kitap âlimleri Kur’an’ın Allah kelâmı olduğunu bildikleri gibi, her biri Allah’ın bir kanununu keşfetmek için konmuş olup Allah’ın isim ve sıfat tecellilerini tanıtan Fizik, Matematik, Astronomi, Jeoloji, Botanik, Biyoloji… gibi ilim sahalarında iman nazarıyla araştırma yapan âlimler de, elde ettikleri neticeleri Kur’an’la mizan ettikleri zaman, onlar da kesinlikle Kur’an’ın ilâhî bir kelâm olduğunu anlayacaklardır. Nitekim günümüzde bunun pek çok misâli yaşanmaktadır:
Birincisi: Kanadalı Prof. Dr. Keith L. Moore, embriyoloji sahasında yazdığı eserinde insanın rahimdeki safhalarını izah ettikten sonra bu bilgileri âyet-i kerîmelerle karşılaştırarak, ilmin Kur’ân-ı Kerîm’le mütâbakat hâlinde olduğu, hattâ Kur’ân’ın, verdiği misâl ve tariflerle tıp ilminin önünde gittiği itirâfında bulunur. Keith, Kur’ân’daki nutfe, aleka ve mudğa tâbirlerinin, yâni bu üç safhanın husûsiyetlerinin hepsinin de ilmî hakîkatlerle uygunluğu yanında tıp âlemine büyük bir ışık tutmakta olduğunu ifade eder. Nutfe hâli olarak ifade edilen safha, ilmî araştırmaların bütün muhteviyâtına şâmildir. Aleka safhası, asılı ve donuk bir kan vaziyetindedir. Cenînin bütün hayât özellikleri, bu pıhtı hâlindeki kanda depolanmıştır. Mudğa ise, çiğnenmiş et demektir. Şekline bakıldığında, onun sanki çiğnenmiş bir et parçası hâlinde olduğu görülür. Âdetâ üzerinde diş izleri vardır. Bu araştırmalar netîcesinde Keith, Kur’ân-ı Kerîm ve Peygamberimiz ( s.a.s. ) hakkında büyük bir hayranlık duyar ve Kur’ân’ın 1400 sene evvelki bu mûcizesini büyük bir itmi’nân içinde tasdîk eder.
İkincisi: Tayland, Cayn-Mayn Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tajaket Tajason’a bir tıp konferansında Kur’ân-ı Kerîm’deki ilmî hakîkatlerden bahsedildiğinde, önce bunları kayda değer bulmamış ve:
“ Buna benzer bilgiler, bizim oralardaki Buda dîninin kutsal kitaplarında da var ” demişti.
Ancak, bunun ispatının istenmesi üzerine yaptığı araştırmalarda iddiâ ettiği bilgilerin hiçbirine rastlayamadı. Tekrâr Kur’ân-ı Kerîm’deki açıklamaları inceledi ve önceki davranışından dolayı pişman oldu. Bu hususta tartıştığı müslüman ilim adamlarından özür dilemek zorunda kaldı.
Daha evvel Tajason, azapla alâkalı bir çalışma yapmış ve şu netîcelere ulaşmıştı:
“ Deriler ateşte yanıp hissiyât yok olunca, yeniden aynı kâbiliyeti kazanacak bir durum gerekmektedir. Yâni azap deriler üzerinde tahakkuk ettiği için, deriler yana yana içindeki sinirler tahrîş olur ve devre dışı kalır ki, bu, azâbın artık hissedilmemesi demektir. Çünkü beyin, idâre ettiği hissetme işini deri vâsıtasıyla komuta etmektedir. Diğer bir ifadeyle deri, sinirlerin vazîfesini icrâ ettiği bir alandır. Dolayısıyla deriler yanarak kömürleştiğinde, sinirlerin vazîfe yapması artık mümkün değildir. Yeni bir deri giydirilmesi zarûridir. Ancak yeni bir deri yaratılıp vücûda giydirildiğinde ise, azâbı tadacak sistem tekrâr kurulmuş olur. ”
Bu ilmî netîcelere varan Tajason’a şu âyet gösterildi:
“ Âyetlerimizi inkâr edenleri pek yakında korkunç bir ateşe sokacağız. Onların derileri kızarıp kavruldukça, yerlerini başka derilerle değiştireceğiz ki, azabı hiç aralıksız tatmaya devam etsinler. Şüphesiz ki Allah, kudreti dâima üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır. ” ( Nisâ 4/56 )
Tajason, bu âyet-i kerîmenin şok tesiri altında kaldı. Kur’ân’ın bir beşer kelâmı olamayacağına dâir îtirâfta bulundu. Memleketine döndüğünde yaptığı ilk konferansında talebelerinden beş kişi iman etti. Nihâyet kendisi de Riyâd’da yapılan sekizinci tıp kongresinde kelime-i şehâdet getirerek sevinçle “ Ben de müslüman oldum! ” diye haykırdı ve bundan sonraki ömrünü Kur’ân’a adadı.
Üçüncüsü: Tokyo ilmî araştırmalar merkezi müdürü olan Prof. Dr. Yuşili Kozayn’a yerin oluşumu hakkında Kur’ânî bilgiler sunulduğunda sordu:
“ –Bu kitâb ne zaman indi? ”
“ –1400 sene önce. ”
Son derece şaşırdı ve şöyle dedi:
“ –Hiç şüphe yok ki bu kitap, kâinata tepeden bakıyor. Baksanıza; ne var ne yok her şeyi bütün ayrıntılarına kadar görmüş ve hem de gücüne erişilemeyecek bir mükemmellikle tasvîr etmiş! O’na gizli kalabilen hiçbir şey yok! ”
Prof. Dr. Yuşili, bir konferansında yerin ve gökteki diğer cisimlerin oluşumları hakkında bugün ilmin gâyet net tesbîtler yaptığını söylemekte ve bunların sâbit gaz kütlesi hâlinde iken patlama sonucu oluştuklarını anlatmaktaydı. İşte kendisini hayrete düşüren Kur’ânî bilgi, kendisine bu sırada verilmişti. Kur’ân, bu oluşum hâlindeki varlığa الدخان ( duhan ) ( bk. Fussılet 41/11 ) diyordu ve bu tâbir profesöre idrâkini eritecek kadar tesir etti. Çünkü o âna kadar ilim, gaz kütlesinin patlaması netîcesinde belirmeye başlayan şekli “ sis ” kelimesiyle ifade etmekteydi. Oysa sis, bünyesinde bulunan soğukluk ve su gibi özellikleriyle bu hakîkati îzahtan çok uzaktı. Kur’ân ise “ duhân ” demekle, hem gerçek tarifi yapmış, hem de mevcûd reaksiyona ışık tutarak patlamadaki harârete de değinmiş bulunuyordu. Dolayısıyla Kur’ân, ilmin tıkandığı bir kapıyı daha 1400 sene öncesinden aralayarak insanlığa, onların yeni fark ettiği, mükemmel bir hakîkat bilgisi kazandırmıştı.
İlim ehli nazarında Kur’an’ın hakikati güneş gibi zuhûr ederken:Ömer Çelik Tefsiri
Sebe suresi 6 ayeti anlamı - okunuşu
Kendilerine ilim verilmiş olanlar, şunu açıkça görmektedirler ki, sana Rabbinden indirilmiş olan bu Kur’an gerçeğin tâ kendisidir ve insanları, karşı konulamaz kudret sahibi ve her türlü övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna iletmektedir.
Mokhtasar tefsiri
Sahabelerin ve ehlikitabın iman etmiş âlimleri; Allah`ın sana indirmiş olduğu vahyin; içerisinde hiçbir şüphe olmayan hak olduğuna şahitlik ederler. Aynı şekilde o (Kur`an); mutlak galip olan, hiç kimsenin kendisine karşı üstün gelemediği, dünyada ve ahirette övgüye layık olan Allah`ın yoluna iletir.
Ali Fikri Yavuz
Kendilerine ilim verilmiş olanlar (ashab), görüyorlar ki, Rabbinden sana indirilen Kur’an hakkın kendisidir; ve o, hamde lâyık, her şeye gâlib olan Allah’ın yolunu (dinini) gösteriyor
İngilizce - Sahih International
And those who have been given knowledge see that what is revealed to you from your Lord is the truth, and it guides to the path of the Exalted in Might, the Praiseworthy.
Sebe suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
Kendilerine bilgi verilenlerse bilirler ki sana Rabbinden indirilen, gerçektir ve üstün ve hamde layık mabudun yolunu göstermededir.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
(Kitab əhlindən Abdullah ibn Salam kimi) elm verilmiş kimsələr Rəbbindən sənə nazil edilənin (Qur’anın) haqq olduğunu və onun (mö’minlərə) yenilməz qüvvət sahibi, (hər cür) şükrə (tə’rifə) layiq olan Allahın yolunu göstərdiyini görürlər.
Kuran Araştırmaları Vakfı
Kendilerine bilgi verilenler, Rabbinden sana indirilenin (Kur'an'ın) gerçek olduğunu bilir; onun, mutlak galip ve övgüye layık olan (Allah'ın) yoluna ilettiğini görürler.
Sebe suresi (Saba) 6 ayeti arapça okunuşu
﴿وَيَرَى الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ الَّذِي أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ هُوَ الْحَقَّ وَيَهْدِي إِلَىٰ صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ﴾
[ سبأ: 6]
ويرى الذين أوتوا العلم الذي أنـزل إليك من ربك هو الحق ويهدي إلى صراط العزيز الحميد
سورة: سبأ - آية: ( 6 ) - جزء: ( 22 ) - صفحة: ( 428 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- Onlar: "Bir şey yapacaksanız, şunu yakın da tanrılarınıza yardım edin" dediler.
- Allah'ın ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenler, işte onlar Benim rahmetimden ümitlerini kesmiş olanlardır. İşte
- O gün Allah onlara seslenir: "Benim ortağım olduklarını iddia ettikleriniz nerededir?" der.
- Biz Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yola çıkar; şüphesiz takip edileceksiniz" diye vahyettik.
- Zaten Rabbinin ayetlerinden herhangi biri kendilerine geldiğinde ondan hep yüz çeviregelmişlerdi.
- 'Rabbin meleklere: "Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona
- İşte kurbanlık deve ve sığırları Allah'ın size olan nişanelerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır.
- Allah, gizlediklerinizi de, açığa vurduklarınızı da bilir.
- Sonunda sihirbazlar: "Biz Musa ve Harun'un Rabbine inandık" deyip secdeye kapandılar.
- Rabbinin, hiçbir memlekette benzeri ortaya konmayan sütunlara sahip İrem şehrinde oturan Ad milletine ne ettiğini
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Sebe indirin:
Sebe Suresi mp3 : Sebe suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler