Maun suresi 1. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.

  1. Ayet
  2. mp3
  3. Sayfada
Maun suresi 1 ayeti okunuşu - Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Resmi Kur'an-ı Kerim Sayfasıdır , Abdulbaki Gölpınarlı meali, Kuran Araştırmaları Vakfı & ayet nasıl okunur : Maun suresi - Al-Maun aya 1 (The Neighbourly Assistance).
  
   

﴿اَرَاَيْتَ الَّذ۪ي يُكَذِّبُ بِالدّ۪ينِۜ ﴾ [الماعون: 1]

ayet arapça & türkçe okunuşu

Era-eyte-lleżî yukeżżibu bi-ddîn(i) [Maun: 1]


Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet

Dini yalan sayanı gördün mü? [Maun: 1]


Maun Suresi 1. ayet tefsiri

Âhirete, ilâhî huzurdaki hesap ve cezaya iman, İslâm’ın önemle üzerinde durduğu bir esastır. Dolayısıyla burada geçen “ din ” kelimesinden maksat, dinin bizzat kendisi olabileceği gibi, daha ziyade “ hesap ve ceza ” mânası tercih edilir. Kur’an, insanın her türlü inanç, söz ve fiillerini oraya bağlar. Bir gün mutlaka bunların hesabının görüleceğini ısrarla tekrar eder.

İnsanın dünyadaki hal ve hareketleri, hesap ve cezaya inanıp inanmamasına göre şekillenir. Buna inanan kişi, hayatını Allah’ın dinine göre yaşamaya son derece dikkat gösterirken, inanmayan için bağlayıcı bir şey söz konusu değildir. O, kendisini bir kısım haramlardan kaçınmaya ve bir kısım buyrukları yapmaya mecbur tutan dini kabul etmez. Nefsinin istediği gibi yaşamayı arzu eder. Burada âhirete, hesap ve cezaya imanı olmayan kişinin, pek çok yanlışı arasından sadece örnek olması için iki mühim özelliği öne çıkarılır:

Birincisi; din, yetimlerin haklarını korumayı, onlara şefkat ve merhametle muameleyi emrederken, onun yetimlere olan muamelesi çok kötüdür. Yetimin hakkını yer. Babasından kalan mirasa el koyarak yetimi kovar. Yetim ona yardım için gelse merhamet etmez, hatta yanından defeder. Yetim çaresizlik dolayısıyla gitmeyip beklese bu kez iterek kovalar. Yetime zulmeder. Mesela bakmak üzere yetimi evine aldıysa evin bütün işlerini ona yaptırır. Yetim evde herkesin kahrını çekmek zorunda kalır. Böyle davranmak, artık o yalancının çirkin ahlâkı ve mezmûm karakteri olmuştur. Hep böyle davranır. Yaptığı işin kötü olduğunu bile düşünmez. Hiçbir şey hissetmeden bu tavrına devam eder. Yetimin yalnız olduğunu, yardım edeninin olmadığını zanneder. Onun için yetimin hakkını yemekte bir sakınca görmez.

Halbuki yetimlerin hakları konusunda Kur’an’ın beyânı çok keskin ve serttir:

“ Yetimlere mallarını verin. Helâli haram olanla değiştirmeyin; onların mallarını kendi malınıza katarak yemeyin. Çünkü böyle yapmanız, gerçekten çok büyük bir günahtır. ” ( Nisâ 4/2 )

“ Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, aslında karınlarına sadece ateş doldurmuş oluyorlar. Onlar pek yakında çılgın alevli bir ateşe gireceklerdir. ” ( Nisâ 4/10 )

Peygamber Efendimiz ( s.a.s. ) de, yetimlere zulmedenleri ikaz ederken, bir taraftan da onlara şefkatle muamele edenleri en büyük mükâfatla müjdeler. Nitekim birgün:

“ Yetimi koruyup kollayan kişi ile ben cennete şu ikisi gibiyiz ” buyurmuş, aralarını biraz açarak işaret ve orta parmağını göstermiştir. ( Buhârî, Edeb 24 )

Efendimiz ( s.a.s. ) yine, ümmetini toplumdaki kanadı kırıklarla meşgul olmaya teşvik ederek şöyle buyurmuştur:

“ müslümanlara ait en hayırlı ev; içinde yetime iyi muamele edilen evdir. müslümanlara ait en kötü ev de yetime kötü muamele edilen evdir. ” ( İbn Mâce, Edeb 6 )

“ Bir kimse, müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allah Teâlâ onu mutlaka cennete koyar. ” ( Tirmizî, Birr 14/1917 )

Hak dostlarından Dâ­vûd-i Tâî Haz­ret­le­ri’nin şu hâli bu konuda pek güzel bir numûnedir:

Hiz­me­ti­ne ba­kan mü­rî­di bir­gün ona:

“ – Bi­raz et pi­şir­dim; bu­yur­maz mı­sı­nız? ” de­di ve üs­tâ­dı­nın sü­kût et­me­si üze­ri­ne eti ge­tir­di. An­cak Dâ­vûd-i Tâî ( k.s. ), önü­ne ko­nan ete ba­ka­rak:

“ – Fa­lan­ca ye­tim­ler­den ne ha­ber var ev­lâ­dım? ” di­ye sor­du. Mü­rîd, du­rum­la­rı­nın ye­rin­de ol­ma­dı­ğı­nı iz­hâr sa­de­din­de içi­ni çe­kip:

“ – Bil­di­ği­niz gi­bi efen­dim! ” de­di. O bü­yük Hak dos­tu:

“ – O hâl­de bu eti on­la­ra gö­tü­rü­ver! ” de­di. Ha­zır­la­dı­ğı ik­râ­mı üs­tâ­dı­nın ye­me­si­ni ar­zu eden sa­mî­mî mü­rîd:

“ – Efen­dim, siz de uzun za­man­dır et ye­me­di­niz!.. ” di­ye ıs­rar ede­cek ol­du. Fa­kat Dâ­vûd-i Tâî Haz­ret­le­ri ka­bul et­me­yip şöy­le bu­yur­du:

“ – Ev­lâ­dım! Bu eti ben yer­sem dı­şa­rı çı­kar, fa­kat o ye­tim­ler yer­se, arş-ı a‘lâ­ya çı­kar!.. ” ( el-Hadâiku’l-Verdiyye, s. 355 )

İkincisi; din, fakir ve yoksullara yardımı, onları doyurmayı ve ihtiyaçlarını karşılamayı en mühim bir içtimâî ibâdet sayarken, bu inançsız kişi, onları yedirmediği, doyurmadığı gibi başkasını da buna teşvik etmez. Kendi malını vermeye kıyamadığı gibi, başkasının malını da kıyamaz. Cimrilik ve mal hırsı bu kadar onun benliğini sarmıştır. Bu kadar bencil ve hodgâmdır. Âyette اِطْعَامُ الْمِسْك۪ينِ ( it‘âmu’l miskin ) değil, طَعَامُ الْمِسْك۪ينِ ( ta‘âmu’l miskin ) tâbiri kullanılır. Eğer "“ it’âmu’l miskîn ”  denilseydi mâna, “ yoksullara yemek yedirmeye teşvik etmez ” olurdu. Halbuki “ ta’âmu’l miskîn ” tâbiri ise “ Miskinin kendi yemeğini, bizzat onun hakkı olan yemeği vermez ” mânasına gelir. O yemek, haddi zâtında yemeği verenlere değil, o yoksula aittir. Çünkü bu, imkânı olanların vermek mecburiyetinde bulundukları yoksulun hakkıdır. Veren, onu bir bahşiş olarak değil, aksine yoksulun hakkı olduğu için zorunlu olarak vermektedir. Bu hususta Hak dostlarından Ubeydullah Ahrar Hazretleri’nin şu örnek davranışı ne güzeldir. O şöyle anlatıyor:

“ Birgün pazara gitmiştim. Bir kişi yanıma geldi ve:

«−Açım, beni Allah rızâsı için doyurur musun!..» dedi.

O an, hiçbir imkâ­nım yoktu. Sadece eski bir sarığım vardı. Bir aşhâneye girip aşçıya:

«−Şu sarığımı al. Eski, ama temizdir. Bulaşıklarını kurularsın. Ancak bu­nun mukâbilinde şu aç insanı doyurur musun?» dedim.

Aşçı, o fakire yemek verdi; sarığımı da bana iâde etmek istedi. Bütün ısrarlarına rağmen kabul etmedim. Kendim de aç olduğum hâlde o fakîr doyuncaya kadar bekledim. ”

Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“ Takvâ sahibi o kullar, mallarından hem yardım isteyen fakirlere, hem de muhtaç olduğu halde iffetinden dolayı dilenmekten çekinen yoksullara pay ayırırlardı. ” ( Zâriyât 51/19 )

Sûrede resmedilen ikinci tip insana gelince:


Ömer Çelik Tefsiri
Maun suresi Diyanet

Maun'den 1 Ayeti'ni dinle


Maun suresi 1 ayeti anlamı - okunuşu

Dini, hesap ve cezayı yalanlayanı gördün mü?


Mokhtasar tefsiri

Kıyamet gününde karşılıkların verileceğini inkâr edeni bildin mi?


Ali Fikri Yavuz

Gördün mü, o hesab gününü inkâr edeni!... (Ebu Cehîl’i)


İngilizce - Sahih International


Have you seen the one who denies the Recompense?

Maun suresi oku

Abdulbaki Gölpınarlı meali


Gördüm mü yalanlayanı dini?


Azerice Bunyadov Memmedeliyev


(Ya Peyğəmbər!) Dini (haqq-hesab gününü) yalan hesab edəni (Əbu Cəhli) gördünmü?


Kuran Araştırmaları Vakfı


Dini yalanlayanı gördün mü?

Maun suresi (Al-Maun) 1 ayeti arapça okunuşu

﴿أَرَأَيْتَ الَّذِي يُكَذِّبُ بِالدِّينِ﴾
[ الماعون: 1]

era'eytellezi yükezzibü biddin

أرأيت الذي يكذب بالدين

سورة: الماعون - آية: ( 1 )  - جزء: ( 30 )  -  صفحة: ( 602 )


English Türkçe Indonesia
Русский Français فارسی
تفسير انجليزي اعراب

Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler

  1. Allah'a ve ahiret gününe inananlar, mallariyle, canlariyle savaşmak istediklerinden ötürü geri kalmak için senden izin
  2. "Ey dağlar ve kuşlar! Davud tesbih ettikçe siz de onu tekrarlayın" diyerek and olsun ki,
  3. Sonra baktı;
  4. Doğrusu Rablerinin azabından kimse güvende değildir.
  5. Ellerini ona uzatmadıklarını görünce, durumlarını beğenmedi ve içine korku düştü. Onlar, "Korkma, biz Lut milletine
  6. Mal toplayarak onu tekrar tekrar sayan, diliyle çekiştirip alay eden kimsenin vay haline!
  7. (Peygamber'in eşi hakkında) o yalanı uyduranlar içinizden bir güruhtur. Bunu kendiniz için kötü sanmayın, o
  8. Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah'ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın
  9. Bunlar cehennem ateşinde kızdırıldığı gün, alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacak, "Bu, kendiniz için biriktirdiğinizdir;
  10. And olsun ki, Musa ve Harun'a eğriyi doğrudan ayıran Kitap'ı sakınanlar için ışık ve öğüt

türkçe Kuran sureleri :

Bakara suresi Âl-i İmrân Nisâ suresi
Mâide suresi Yûsuf suresi İbrâhîm suresi
Hicr suresi Kehf suresi Meryem suresi
Hac suresi Kasas suresi Ankebût suresi
As-Sajdah Yâsîn suresi Duhân suresi
fetih suresi Hucurât suresi Kâf suresi
Necm suresi Rahmân suresi vakıa suresi
Haşr suresi Mülk suresi Hâkka suresi
İnşikâk suresi Alâ suresi Gâşiye suresi

En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Maun indirin:

Maun Suresi mp3 : Maun suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Maun Suresi Ahmed El Agamy
Ahmed Al Ajmy
Maun Suresi Bandar Balila
Bandar Balila
Maun Suresi Khalid Al Jalil
Khalid Al Jalil
Maun Suresi Saad Al Ghamdi
Saad Al Ghamdi
Maun Suresi Saud Al Shuraim
Saud Al Shuraim
Maun Suresi Abdul Basit Abdul Samad
Abdul Basit
Maun Suresi Abdul Rashid Sufi
Abdul Rashid Sufi
Maun Suresi Abdullah Basfar
Abdullah Basfar
Maun Suresi Abdullah Awwad Al Juhani
Abdullah Al Juhani
Maun Suresi Fares Abbad
Fares Abbad
Maun Suresi Maher Al Muaiqly
Maher Al Muaiqly
Maun Suresi Muhammad Siddiq Al Minshawi
Al Minshawi
Maun Suresi Al Hosary
Al Hosary
Maun Suresi Al-afasi
Mishari Al-afasi
Maun Suresi Yasser Al Dosari
Yasser Al Dosari


Wednesday, August 14, 2024

Bizim için dua et, teşekkürler