Nisa suresi 102. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.

  1. Ayet
  2. mp3
  3. Sayfada
Nisa suresi 102 ayeti okunuşu - Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Resmi Kur'an-ı Kerim Sayfasıdır , Abdulbaki Gölpınarlı meali, Kuran Araştırmaları Vakfı & ayet nasıl okunur : Nisa suresi - An-Nisa aya 102 (The Women).
  
   

﴿وَاِذَا كُنْتَ ف۪يهِمْ فَاَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلٰوةَ فَلْتَقُمْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ مَعَكَ وَلْيَأْخُذُٓوا اَسْلِحَتَهُمْ۠ فَاِذَا سَجَدُوا فَلْيَكُونُوا مِنْ وَرَٓائِكُمْۖ وَلْتَأْتِ طَٓائِفَةٌ اُخْرٰى لَمْ يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ وَلْيَأْخُذُوا حِذْرَهُمْ وَاَسْلِحَتَهُمْۚ وَدَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ اَسْلِحَتِكُمْ وَاَمْتِعَتِكُمْ فَيَم۪يلُونَ عَلَيْكُمْ مَيْلَةً وَاحِدَةًۜ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اِنْ كَانَ بِكُمْ اَذًى مِنْ مَطَرٍ اَوْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَنْ تَضَعُٓوا اَسْلِحَتَكُمْۚ وَخُذُوا حِذْرَكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْكَافِر۪ينَ عَذَابًا مُه۪ينًا ﴾ [النساء: 102]

ayet arapça & türkçe okunuşu

Ve-iżâ kunte fîhim feekamte lehumu-ssalâte feltekum tâ-ifetun minhum me’ake velye/ḣużû eslihatehum fe-iżâ secedû felyekûnû min verâ-ikum velte/ti tâ-ifetun uḣrâ lem yusallû felyusallû me’ake velye/ḣużû hiżrahum veeslihatehum(k) vedde-lleżîne keferû lev taġfulûne ‘an eslihatikum veemti’atikum feyemîlûne ‘aleykum meyleten vâhide(ten)(c) velâ cunâha ‘aleykum in kâne bikum eżen min matarin ev kuntum merdâ en tada’û eslihatekum(s) veḣużû hiżrakum(k) inna(A)llâhe e’adde lilkâfirîne ‘ażâben muhînâ(n) [Nisa: 102]


Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet

Sen içlerinde olup da namazlarını kıldırdığın zaman, bir kısmı seninle beraber namaza dursun ve silahlarını da yanlarına alsınlar; secdeyi yaptıktan sonra onlar arkanıza geçsinler; kılmayan öbür kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar, tedbirli olsunlar, silahlarını alsınlar. Kafirler, size ansızın bir baskın vermek için, silah ve eşyanızdan ayrılmış bulunmanızı dilerler. Yağmurdan zarar görecekseniz veya hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanıza engel yoktur, fakat dikkatli olun. Allah kafirlere şüphesiz ağır bir azab hazırlamıştır. [Nisa: 102]


Nisa Suresi 102. ayet tefsiri

Burada düşman saldırısı gibi ciddî bir tehlike ânında, durumun müsaadesi ve gereğine göre, cemâatin iki gruba ayrılarak, imâmın arkasında farz bir namazı kısaltıp nöbetleşe nasıl kılacaklarının hususi bir şekli tarif edilmektedir: İki rekâtli namazın ilk rekâtini imamla birlikte kılan birinci grup, ikinci secdeden sonra cemâatten ayrılıp vazife başına gider. İkinci grup gelerek imamla birlikte kalan rekâtı tamamlar ve vazifeye döner. İmam kendi başına selam verir. Daha sonra da birinci grup “ lâhik ” hükmünde olduğu için kıraatsiz, ikinci grup ise “ mesbûk ” durumunda olduğu için kıraatli olarak yine nöbetleşe namazlarını tamamlar. ( bk. Muvatta, Salâtü’l-havf 1-3 ) Böylece namaz hem cemâatle îfâ edilmiş hem de düşman tarafından gelebilecek tehlikelerin önüne set çekilmiş olur.

Yaratılıştan maksat Allah’a kulluk etmek, en zor şartlarda bile O’nun emirlerini yerine getirmeye gayret göstermektir. Namaz, İslâm’ın esaslarından ve kulluğun en mühim şartlarından biridir. Onun cemaatle kılınması ise, hem âyet-i kerîmeler hem de hadis-i şeriflerde tavsiye edilmektedir. Savaş halinde ve düşman saldırısının muhtemel olduğu anda bile, namazın cemaatle nasıl kılınacağının tarif edilmesi ve bunun emredilmesi, Rabbimizin namaz ibâdetine ve onun cemaatle ifâsına ne seviyede ehemmiyet verdiğinin açık bir delili olarak kabul edilmelidir. Ancak âyet-i kerîmede de tekrar tekrar vurgulandığı gibi, herhangi bir ani baskın ve saldırının vuku bulması ihtimaline binâen silahların ve ihtiyat tedbirlerinin alınması emredilmektedir. Rivayete göre Resûlullah ( s.a.v. ) bir gazve esnasında ashâbı ile öğle namazını kılmış, müşrikler de bunu görmüştü. Sonradan “ Biz ne fenâ yaptık, niye o sırada saldırıvermedik ” dediler ve diğer bir namaz sırasında baskın yapmaya karar verdiler. Yüce Allah da bu âyetle Peygamberine onların sırlarını bildirdi. ( bk. Ebû Dâvûd, Salâtü’s-sefer 12/1236 )

Diğer taraftan yağmur veya hastalık gibi zor durumlarda silahların yere bırakılmasına müsaade edilirken, yine de ihtiyat tedbirlerinin alınması istenmektedir. Savaşta böyle bir eziyet ve zarar bulunmadıkça namazda bile silahı üzerinde bulundurmak vacip, elden bırakmak ise günahtır. Silahları bırakmak caiz olduğu zaman da her halde ihtiyatlı olmak, tetikte bulunmak, namaz kılarken de düşmana karşı dikkatli, uyanık ve temkinli bulunmak lazımdır. Düşmanın ani saldırısıyla karşı karşıya kalmamak ve gafil avlanmamak için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Çünkü kâfirler, müslümanların apaçık düşmanlarıdır; onları gafil avlayıp ansızın saldırmayı ve onları mağlup edebilmeyi çok isterler.

Âyetin sonunda yer alan, “ Şüphesiz ki Allah, kâfirler için pek alçaltıcı bir azap hazırlamıştır ” ( Nisâ 3/102 ) beyânıyla, düşmandan sakınmak emredilmekle beraber, bunu gerçekten düşmanın güç ve kuvvetine bağlamanın, bu yolla mü’minleri şüphe ve heyecana düşürmenin doğru olmadığı gösterilmekte, özellikle kalpleri sadece Allah’a bağlamanın ve bununla beraber sebeplere sarılmanın da mühim olduğu hatırlatılmaktadır. Bu şekilde, itikâdî yönden kâfir olanlar cehennem azabıyla korkutuldukları gibi, “ sünnetullâh ” denilen Allah Teâlâ’nın ictimâî hayatla alakalı kanunlarını görmezlikten gelip ihmal edenler de netice itibariyle mağlubiyet ve perişanlıkla tehdit edilmektedir.

Düşman karşısında ihtiyatlı ve temkinli olmanın, gerekli bütün tedbirleri almanın ehemmiyetini göstermesi açısından bir gaza esnâsında bizzat Resûl-i Ekrem ( s.a.s. )’in başından geçen ve bu âyetin inişine de sebep olan şu hâdise ne kadar dikkate şâyandır:

Resûlullah ( s.a.s. ) Enmâroğulları kabîlesiyle savaşmak üzere gazaya çıktı. Allah Teâlâ o kabîleyi hezîmete uğratmıştı. Resûlullah ( s.a.s. ) ve müslümanlar savaş yerine geldiklerinde düşmandan kimseyi göremediler ve silahlarını bıraktılar. Peygamber Efendimiz ( s.a.v. ) de silahını bırakarak bir ihtiyâcını görmek için çıkmıştı. Vâdinin öteki tarafına geçtiğinde yağmur serpiştiriyordu. Resûlullah ( s.a.s. ) ile ashâbı arasına vadi girmişti. Peygamberimiz bir ağaç altına oturmuştu ki Gavres b. el-Hâris adındaki düşman onu gördü. Yanında kılıcı bulunduğu halde dağın tepesinden indi. Arkadaşlarına da “ Muhammed’i öldürmezsem Allah canımı alsın ” diye söz vermişti. O gelip başının üzerine dikilmeden Resûlullah bunun farkına varamadı. Kılıcını kınından çıkartıp:

“ –Ya Muhammed, seni şimdi benden kim kurtaracak? ” dedi. Peygamber Efendimiz ( a.s. ) da:

“ –Aziz ve Celîl olan Allah! ” dedi. Sonra “ Allahım dilediğin yolla beni Gavres b. el-Hâris’den kurtar! ” diye dua etti. Gavres kılıcını Resûlullah ( s.a.s. )’e vurmaya yeltendi. Fakat âniden iki omuzu arasına bir sancı saplanıp yüzü üstüne yere kapandı, kılıcı da elinden düştü. Resûlullah ( s.a.s. ) hemen kalkıp kılıcı aldı ve:

“ –Ey Gavres, şimdi seni benden kim kurtaracak? ” buyurdu. O da:

–Hiç kimse” dedi. Resûlullah ( s.a.v. ) ona:

“ –Allah’dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve Rasûlü olduğuna şehâdet et, kılıcını sana vereyim ” buyurdu. Gavres:

“ –Hayır, bunu söyleyemem. Fakat ebedî olarak seninle savaşmayacağıma ve sana karşı kimseye yardım etmeyeceğime söz veririm ” dedi. Bunun üzerine Resûlullah ( s.a.s. ) ona kılıcını verdi. Gavres:

“ -Vallahi sen benden çok hayırlısın ” deyince Allah Resûlü:

“ –Ben hayırlı insan olmaya senden daha layığım ” buyurdu. Gavres arkadaşlarının yanına dönüp olanları anlattı. Bâzıları îmana geldi. Yağmur dinip vâdinin seli çekilince Resûlullah ( s.a.s. ) ashâbının yanına döndü ve hâdiseyi onlara anlattı. ( bk. Buhârî, Megâzî 31; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 390; Kurtubî, el-Câmi‘, V, 372-373 )

Şimdi de bu şekilde namaz tamamlandıktan sonra ve emniyete kavuştukları zaman müslümanların nasıl davranacakları açıklanmaktadır:


Ömer Çelik Tefsiri
Nisa suresi Diyanet

Nisa'den 102 Ayeti'ni dinle


Nisa suresi 102 ayeti anlamı - okunuşu

Rasûlüm! Savaşta mü’minler arasında bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir grup silahlarını da yanlarına alarak seninle beraber namaza dursunlar. Bu esnâda diğer grup düşmanı gözetlesin. Namaz kılan grup secde yapıp rekâtı tamamlayınca, düşmanı gözetlemek üzere arka tarafa geçsin. Sonra henüz namaz kılmamış olan diğer grup gelsin ve seninle beraber namazlarını kılsınlar. Hem yer değiştirirken hem de namaz esnâsında ihtiyat tedbirlerini alsınlar, silahlarını da yanlarında bulundursunlar. Çünkü kâfirler, silahlarınızı ve teçhîzâtınızı unutup bırakmanızı, böylece âni bir baskınla üzerinize saldırmayı çok arzu ederler. Ancak yağmur-çamurdan dolayı sıkıntıya düşerseniz, yahut hasta iseniz namaz kılarken silahlarınızı yere bırakmanızda size bir vebâl yoktur. Fakat yine de gelebilecek tehlikelere karşı tedbiri elden bırakmayın. Şüphesiz ki Allah, kâfirler için pek alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.


Mokhtasar tefsiri

-Ey Peygamber!- orduda askerlerle beraber düşmanla savaş zamanı onlara namaz kıldırmak istersen, orduyu iki cemaate ayır: Onlardan bir cemaat silahlarını namazlarında yanlarında bulundurarak seninle beraber namaza dursun. Diğer cemaat ise sizi korusun. Birinci cemaat imamla beraber ilk rekâtı kılınca namazın geri kalanını kendi başlarına tamamlasınlar. Namazı bitirince arkanızda düşmanın karşısına geçsinler ve bu defa koruyan namaz kılmamış olan cemaat gelsin. Onlarda imamla beraber bir rekât kılsın ve imam selam verdiği zaman namazlarından geri kalanını tamamlasınlar. Düşmanlarına karşı tedbir alarak, silahlarını yanlarında taşısınlar. O kâfirler siz namaz kılarken silahlarınızdan ve eşyalarınızdan gafil olduğunuz bir an hemen üzerinize tek bir saldırıyla saldırıp sizi gaflet halindeyken yakalamayı temenni ederler. Yağmur sebebiyle bir zorluk olur, hastaysanız veya bunlara benzer durumlarda silahlarınızı taşımayıp onları bir kenara bırakmanızda size bir günah yoktur. Yine de dikkatli olun ve gücünüz yettiğince düşmanlarınızın yapabileceği şeylerden sakının. Şüphesiz Allah kâfirler için küçük düşürücü bir azap hazırlamıştır.


Ali Fikri Yavuz

Sen onların (askerin) içinde olup (cephede) onlara namaz kıldıracağın zaman, (askerini iki kısım yap), bir kısmı seninle namazda, diğeri düşman karşısında dursun. Hepsi de silâhlarını yanlarına alsınlar. Seninle namazda olup bir rekât kılanlar düşman karşısına gitsinler. Düşman karşısında olup namaz kılmamış olanlar gelip, ikinci rekâtı seninle kılsınlar ve onlar da tedbirli bulunarak silâhlarını yanlarına alsınlar. (Sen selâm verip onlar selâm vermeden düşman karşısına gitsinler. Evvelce bir rekât kılmış olanlar geri gelip kendi başlarına bir rekât daha kılarak selâm versinler. Sonra yer değiştirerek ikinci rekâtı imamla kılmış olanlar gelip kendi başlarına birinci rekâtı kılarak teşehhüdden sonra selâm versinler. Bu gidiş ve dönüşlerde namaz bitinceye kadar namazı bozacak işlerde bulunulmaz.) Kâfirler arzu ederler ki, silâh ve eşyalarınızdan gafil bulunasınız da, size ansızın bir baskın yapsalar. Eğer yağmurdan dolayı size bir eziyet olursa, hasta bulunursanız, silâhlarınızı bırakmanızda üzerinize günah yoktur. Bununla beraber ihtiyat tedbirini alın. Allah kâfirlere hor ve rüsvay edici bir azab hazırlamıştır


İngilizce - Sahih International


And when you are among them and lead them in prayer, let a group of them stand [in prayer] with you and let them carry their arms. And when they have prostrated, let them be [in position] behind you and have the other group come forward which has not [yet] prayed and let them pray with you, taking precaution and carrying their arms. Those who disbelieve wish that you would neglect your weapons and your baggage so they could come down upon you in one [single] attack. But there is no blame upon you, if you are troubled by rain or are ill, for putting down your arms, but take precaution. Indeed, Allah has prepared for the disbelievers a humiliating punishment.

Nisa suresi oku

Abdulbaki Gölpınarlı meali


Onların içinde bulunur da namaz kıldırırsan onların bir kısmı seninle beraber ve silahları yanlarında olarak namaz kılsın, secde ettiler mi öbür kısmı, arkanızda dursun. Sonra namaz kılmayan takım gelsin, seninle namaz kılsın, kalkanlarını, silahlarını üstlerinde bulundursunlar. Kafirler, birdenbire üstünüze bir saldırışta bulunmak için sizin silahlarınızdan, eşyanızdan gafil olmanızı isterler. Ancak yağmurdan dolayı müşkülata uğrarsanız, yahut hastaysanız silahlarınızı çıkarmada vebal yok size, fakat ihtiyatlı davranın; şüphe yok ki Allah, kafirlere aşağılatıcı bir azap hazırlamıştır.


Azerice Bunyadov Memmedeliyev


(Ya Rəsulum!) Sən (əsgərlərin) içərisində olub onlara namaz qıldırdığın zaman onlardan bir dəstə sailahlarını (özlərilə) götürsünlər. (Namazlarını qılıb) səcdə edən kimi sizin arxanıza (düşmənin önünə) keçsinlər. (Və ya onlar namaz qılanda digər dəstə arxalarında olsun). Sonra (namaz qılmamış) o biri dəstə öz ehtiyat vasitələrini və silahlarını götürərək gəlib səninlə birlikdə namaz qılsın! Kafirlər istərdilər ki, sizin silahlarınızdan və mallarınızdan heç bir xəbəriniz olmayaydı və onlar da sizin üzərinizə birdəfəlik (qəfil bir hücumla) basqın edəydilər. Yağışdan əziyyət çəkdiyiniz, yaxud xəstə olduğunuz zaman silahlarınızı (namaz vaxtı) yerə qoymaq sizə günah deyildir, lakin ehtiyatınızı gözləyin! Şübhəsiz ki, Allah kafirlər üçün alçaldıcı əzab hazırlamışdır!


Kuran Araştırmaları Vakfı


Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir kısmı seninle beraber namaza dursunlar, silahlarını (yanlarına) alsınlar, böylece (namazı kılıp) secde ettiklerinde (diğerleri) arkanızda olsunlar. Sonra henüz namazını kılmamış olan (bu) diğer gurup gelip seninle beraber namazlarını kılsınlar ve onlar da ihtiyat tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. O kafirler arzu ederler ki siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olsanız da üstünüze birden baskın yapsalar. Eğer size yağmurdan bir eziyet olur yahut hasta bulunursanız silahlarınızı bırakmanızda size günah yoktur. Yine de tedbirinizi alın. Şüphesiz Allah, kafirler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.

Nisa suresi (An-Nisa) 102 ayeti arapça okunuşu

﴿وَإِذَا كُنتَ فِيهِمْ فَأَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلَاةَ فَلْتَقُمْ طَائِفَةٌ مِّنْهُم مَّعَكَ وَلْيَأْخُذُوا أَسْلِحَتَهُمْ فَإِذَا سَجَدُوا فَلْيَكُونُوا مِن وَرَائِكُمْ وَلْتَأْتِ طَائِفَةٌ أُخْرَىٰ لَمْ يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ وَلْيَأْخُذُوا حِذْرَهُمْ وَأَسْلِحَتَهُمْ ۗ وَدَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ أَسْلِحَتِكُمْ وَأَمْتِعَتِكُمْ فَيَمِيلُونَ عَلَيْكُم مَّيْلَةً وَاحِدَةً ۚ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِن كَانَ بِكُمْ أَذًى مِّن مَّطَرٍ أَوْ كُنتُم مَّرْضَىٰ أَن تَضَعُوا أَسْلِحَتَكُمْ ۖ وَخُذُوا حِذْرَكُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ أَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُّهِينًا
[ النساء: 102]

ve iza künte fihim feekamte lehümus salate feltekum taifetüm minhüm meake velye'huzu eslihatehüm feiza secedu felyekunu miv veraiküm velte'ti taifetün uhra lem yüsallu felyüsallu meake velye'huzu hizrahüm ve eslihatehüm veddel lezine keferu lev tagfülune an eslihatiküm ve emtiatiküm feyemilune aleyküm meyletev vahideten vela cünaha aleyküm in kane biküm ezem mim metarin ev küntüm merda en tedau eslihateküm vehuzu hizraküm innel lahe eadde lilkafirine azabem mühina

وإذا كنت فيهم فأقمت لهم الصلاة فلتقم طائفة منهم معك وليأخذوا أسلحتهم فإذا سجدوا فليكونوا من ورائكم ولتأت طائفة أخرى لم يصلوا فليصلوا معك وليأخذوا حذرهم وأسلحتهم ود الذين كفروا لو تغفلون عن أسلحتكم وأمتعتكم فيميلون عليكم ميلة واحدة ولا جناح عليكم إن كان بكم أذى من مطر أو كنتم مرضى أن تضعوا أسلحتكم وخذوا حذركم إن الله أعد للكافرين عذابا مهينا

سورة: النساء - آية: ( 102 )  - جزء: ( 5 )  -  صفحة: ( 95 )


English Türkçe Indonesia
Русский Français فارسی
تفسير انجليزي اعراب

Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler

  1. Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle; bu, can yakan bir
  2. "Oysa tehdit edildiğiniz şey ne kadar, hem de ne kadar uzak!"
  3. İnkar edenler, gönüllerindeki cahiliyye çağının asabiyet ateşini ateşlendirdiklerinde, Allah, Peygamberine ve inananlara huzur indirdi; onların
  4. Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter.
  5. Ey İnananlar! Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını sarfeden kimse gibi, sadakalarınızı
  6. Ayağa kalkacak güçleri kalmadı, yardım da görmediler.
  7. Merhametli olan Rab katından onlara selam vardır.
  8. Bazıları: "İbrahim denen bir gencin onları diline doladığını duymuştuk" deyince, "O halde bunların şahidlik edebilmeleri
  9. Eğer Allah'a, Peygambere ve ona indirilen Kuran'a inanmış olsalardı, onları dost edinmezlerdi, fakat onların çoğu
  10. Onlar: "Bize verdiği sözde duran ve bizi bu yere varis kılan Allah'a hamdolsun. Cennette istediğimiz

türkçe Kuran sureleri :

Bakara suresi Âl-i İmrân Nisâ suresi
Mâide suresi Yûsuf suresi İbrâhîm suresi
Hicr suresi Kehf suresi Meryem suresi
Hac suresi Kasas suresi Ankebût suresi
As-Sajdah Yâsîn suresi Duhân suresi
fetih suresi Hucurât suresi Kâf suresi
Necm suresi Rahmân suresi vakıa suresi
Haşr suresi Mülk suresi Hâkka suresi
İnşikâk suresi Alâ suresi Gâşiye suresi

En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Nisa indirin:

Nisa Suresi mp3 : Nisa suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Nisa Suresi Ahmed El Agamy
Ahmed Al Ajmy
Nisa Suresi Bandar Balila
Bandar Balila
Nisa Suresi Khalid Al Jalil
Khalid Al Jalil
Nisa Suresi Saad Al Ghamdi
Saad Al Ghamdi
Nisa Suresi Saud Al Shuraim
Saud Al Shuraim
Nisa Suresi Abdul Basit Abdul Samad
Abdul Basit
Nisa Suresi Abdul Rashid Sufi
Abdul Rashid Sufi
Nisa Suresi Abdullah Basfar
Abdullah Basfar
Nisa Suresi Abdullah Awwad Al Juhani
Abdullah Al Juhani
Nisa Suresi Fares Abbad
Fares Abbad
Nisa Suresi Maher Al Muaiqly
Maher Al Muaiqly
Nisa Suresi Muhammad Siddiq Al Minshawi
Al Minshawi
Nisa Suresi Al Hosary
Al Hosary
Nisa Suresi Al-afasi
Mishari Al-afasi
Nisa Suresi Yasser Al Dosari
Yasser Al Dosari


Tuesday, September 17, 2024

Bizim için dua et, teşekkürler