Hud suresi 105. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿يَوْمَ يَأْتِ لَا تَكَلَّمُ نَفْسٌ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۚ فَمِنْهُمْ شَقِيٌّ وَسَع۪يدٌ ﴾ [هود: 105]
ayet arapça & türkçe okunuşuYevme ye/ti lâ tekellemu nefsun illâ bi-iżnih(i)(c) feminhum şakiyyun vese’îd(in) [Hud: 105]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
O gün gelince, Allah'ın izni olmaksızın hiç kimse konuşamaz: İçlerinde bedbaht olanlar da, mesut olanlar da vardır. [Hud: 105]
Hud Suresi 105. ayet tefsiri
Kıyamet gününün farklı yerleri ve merhaleleri vardır. Orada öyle yerler var ki herkesin nutku tutulur, hiç kimse konuşamaz. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “ Bugün, onların tek bir kelime bile edemeyecekleri bir gündür. Kendilerine izin verilmez ki, özür dileyebilsinler. ” ( Mürselât 77/35-36 ) Öyle yerler var ki, orada ancak Allah Teâlâ’nın izin verdiği kimseler konuşacak, konuştuğunda da ancak doğruyu söyleyecektir. Âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur: “ O gün Rahmân’ın izin verdiklerinden başkası konuşamaz. Konuşan da ancak doğru ve uygun olanı söyler ” ( Nebe’ 78/38 ); “ İzni olmadan O’nun huzurunda kim kalkıp da şefaat edebilir? ” ( Bakara 2/255 ) Orada öyle devreler olacak ki, orada herkes kendini savunabilmek için mücadele edecektir: “ Mahşer günü herkes gelip sadece kendisini kurtarmaya çalışacaktır ” ( Nahl 16/111 ); “ Derken birbirlerine dönüp, karşılıklı söz düellosuna başlarlar. ” ( Sâffât 37/27 ) Bu devrelerin bazısında da insanların ağızlarına mühür vurulacak; onların elleri konuşacak ve ayakları şâhitlik edecektir. ( bk. Yâsîn 36/65 )
Mahşer halkının bir kısmı bedbaht olacak, bir kısmı da bahtiyar olacaktır. Bedbaht olanlar cehenneme atılacaktır. Cehennemde duydukları ıstırap ve çektikleri acı sebebiyle çok fecî bir nefes alış verişleri olacaktır. Solurken göğüs geçirip hıçkıracaklar; görülmemiş bir şekilde nefes alıp vereceklerdir. Acıdan inleyip feryat edeceklerdir. Aslında اَلزَّف۪يرُ ( zefir ) “ nefesi güçlükle ve sıkıntılı bir şekilde vermek ”, اَلشَّه۪يقُ ( şehîk ) ise aynı tarzda geri almak demektir. Bu iki kelime Arapçada esasen merkeplerin ilk anırma anları ile anırmalarını bitirirken çıkardıkları sesi anlatmak için kullanılır. Dolayısıyla maksat bedbahtların bağırmalarını merkep anırmasına benzetmektir. Bunların cehennemde çıkardıkları sesler, merkeplerin çıkardığı çirkin sesler gibi olacaktır. Nitekim bu durum dünyada bile özellikle boğulma, asılma, başının vurulması gibi belâlara maruz kalan kimselerde görülür. Bu esnâda bazı suçluların sığır böğürtüsü gibi böğürdükleri ve seslerinin çok tuhaflaştığı müşâhede edilir. Âhiretin ise dünyadan kat be kat daha sıkıntılı olduğu bir hakikattir.
Gökler ve yer ayakta durdukça o bedbahtlar cehennemde ebedi duracaklardır. “ Göklerle yerin ayakta durması ” sözü, diğer Kur’an âyetlerinin açıkça haber verdiği gibi ( bk. Cin 72/23 ) ebediliği beyân eder. Çünkü burada bahsedilen “ gökler ve yer ”, şu an mevcut olan gökler ve yer değil, “ Kıyamet günü yer başka bir yerle, gökler de başka göklerle değiştirilir ” ( İbrâhim 14/48 ) âyetinde belirtildiği üzere, âhiret âlemine mahsus yaratılacak olan “ gökler ve yer ” olacaktır. Âhiret âlemi ebedi olduğu gibi, o âlemin gökleri ve yeri de ebedi olacaktır. Dolayısıyla bu ifade, hakiki mânada bir ebedilikten bahseder. Nitekim, cennetliklerle alakalı gelen “ kesintisi olmayan bir ihsan ” kaydı da bunu destekler. “ Rabbinin dilediği müstesnâ ” kaydına gelince, Allah Teâlâ’yı bağlayan, O’nu bazı şeyleri yapmaya mecbur eden hiçbir güç, hiçbir kanun yoktur. Her şey O’nun dilemesine bağlıdır. Cehennemin ve cehennemliklerin durumu da öyledir. Cenâb-ı Hak dilediğini ebedi olarak ateşte bırakır; dilediğini affedip oradan çıkarabilir. Dilediğini başka azaplara düçar kılabilir. Ancak Kur’ân-ı Kerîm, Allah Teâlâ’nın cehennemin ebediliğini ve oraya kâfir olarak girenlerin de orada ebedî kalacağını dilediğini haber vermektedir. Bununla birlikte günahkâr mü’minler cehennemde ebedi olarak kalmayacak, oradan çıkarılacaklardır.
Bahtiyarlar ise cennette olacaklar ve âhiret gökleri ve yerleri ayakta durdukça orada ebedi kalacaklardır. Manevî derecelerine göre nimetlere nâil olacaklar, ilâhî rızâ ve cemâlullah lutuflarına erişeceklerdir. Onlar için bitmeyen nimetler, kesintisiz ihsanlar, sonsuz bir Allah vergisi olarak ikram edilecektir. “ Cennetin yiyecekleri de, gölgesi de devamlıdır. ” ( Ra‘d 13/35 ) İlâhî rızâ nimeti de ebedîdir. Nitekim Resûlullah ( s.a.s. ) şöyle buyurdu:
“ Allah Teâlâ cennetliklere:
«- Ey cennet sâkinleri! diye seslenir.» Onlar da:
«- Buyur Rabbimiz! Emret! Bütün hayır ve iyilikler senin elindedir» derler. Allah Teâlâ:
«- Halinizden memnun musunuz?» diye sorar. Onlar:
«- Nasıl memnun olmayalım, Rabbimiz. Sen bize, hiç kimseye vermediğin bunca nimetler ihsan ettin» derler. Allah Teâlâ:
«- Size bunlardan daha değerlisini vereyim mi?» buyurur. Cennetlikler:
«- Bunlardan daha değerlisi ne olabilir, Rabbimiz!» derler. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak:
«- Üzerinize rızâmı indiriyorum; bundan sonra size hiç gazap etmeyeceğim» buyurur. ” ( Buhârî, Rikak 5; Müslim, Cennet 9 )
Zaten pek çok âyette de cennetin ebedî olduğu kaydı açıkça yer almaktadır. ( bk. Nisâ 4/122; Beyine 98/8 )
O halde:
Ömer Çelik Tefsiri
Hud suresi 105 ayeti anlamı - okunuşu
O gün gelince, Allah’ın izni olmadan hiç kimse konuşamaz. Onlardan kimileri bedbaht olacak, kimileri bahtiyâr.
Mokhtasar tefsiri
O gün geldiğinde Allah`ın izni olmadan hiç kimse bir delil yahut bir şefaat için konuşamaz. Orada insanlar iki türdür: cehenneme girecek olan bedbahtlar ve cennete girecek olan mutlu kimselerdir.
Ali Fikri Yavuz
O gün gelince, Allah’ın izni olmadıkça, hiç kimse konuşamaz. Artık insanlardan bir kısmı muazzebdir; bir kısmı da bahtiyardır
İngilizce - Sahih International
The Day it comes no soul will speak except by His permission. And among them will be the wretched and the prosperous.
Hud suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
O gün geldi mi hiçbir kimse, Rabbinin izni olmaksızın konuşamaz; onların bir kısmı kutsuzdur, bir kısmı kutlu.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
(Qiyamət) gəldiyi gün (Allahın) izni olmadan heç kəs danışa bilməz. (O gün) insanların bir qismi bədbəxt, bir qismi isə xoşbəxt olacaqdır!
Kuran Araştırmaları Vakfı
O geldiği gün Allah'ın izni olmadan hiç kimse konuşamaz. Onlardan kimi bedbahttır, kimi mutlu.
Hud suresi (Hud) 105 ayeti arapça okunuşu
﴿يَوْمَ يَأْتِ لَا تَكَلَّمُ نَفْسٌ إِلَّا بِإِذْنِهِ ۚ فَمِنْهُمْ شَقِيٌّ وَسَعِيدٌ﴾
[ هود: 105]
يوم يأت لا تكلم نفس إلا بإذنه فمنهم شقي وسعيد
سورة: هود - آية: ( 105 ) - جزء: ( 12 ) - صفحة: ( 233 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- Kabirlerden çabuk çabuk çıkacakları gün, gözleri dönmüş, yüzlerini zillet bürümüş olarak sanki dikili taşlara doğru
- And olsun ki, İsrailoğullarını, azgın bir zorba olan Firavun'un alçaltıcı azabından kurtardık.
- Orada sizin için bol yemiş vardır, onlardan yersiniz.
- Allah onların geçmişlerini de, geleceklerini de bilir. Onların hiçbirinin ilmi ise O'nu kuşatamaz.
- İnsanlara doğruluk rehberi geldiği zaman, inanmalarına engel olan, sadece: "Allah peygamber olarak bir insan mı
- O gün, insanoğluna önde ve sonda yaptığı ne varsa bildirilir.
- Ayetlerimizi yalanlayıp onlara karşı büyüklük taslayanlara gelince, işte onlar cehennemliklerdir, orada temelli kalacaklardır.
- Biz Kuran'ı Allah'a karşı gelmekten sakınanları müjdelemen ve inatçı milleti uyarman için senin dilinde indirerek
- O gün, herkesin kendine yeter derdi vardır.
- Yalanlayanların o gün vay haline!
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Hud indirin:
Hud Suresi mp3 : Hud suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler