Maide suresi 117. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.

  1. Ayet
  2. mp3
  3. Sayfada
Maide suresi 117 ayeti okunuşu - Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Resmi Kur'an-ı Kerim Sayfasıdır , Abdulbaki Gölpınarlı meali, Kuran Araştırmaları Vakfı & ayet nasıl okunur : Maide suresi - Al-Maidah aya 117 (The Table).
  
   

﴿مَا قُلْتُ لَهُمْ اِلَّا مَٓا اَمَرْتَن۪ي بِه۪ٓ اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبَّكُمْۚ وَكُنْتُ عَلَيْهِمْ شَه۪يدًا مَا دُمْتُ ف۪يهِمْۚ فَلَمَّا تَوَفَّيْتَن۪ي كُنْتَ اَنْتَ الرَّق۪يبَ عَلَيْهِمْۜ وَاَنْتَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يدٌ ﴾ [المائدة: 117]

ayet arapça & türkçe okunuşu

Mâ kultu lehum illâ mâ emertenî bihi eni-’budû(A)llâhe rabbî verabbekum(c) vekuntu ‘aleyhim şehîden mâ dumtu fîhim(s) felemmâ teveffeytenî kunte ente-rrakîbe ‘aleyhim(c) veente ‘alâ kulli şey-in şehîd(un) [Maide: 117]


Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet

Allah, "Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara Beni ve annemi Allah'tan başka iki tanrı olarak benimseyin dedin?" demişti de, "Haşa, hak olmayan sözü söylemek bana yaraşmaz; eğer söylemişsem, şüphesiz Sen onu bilirsin; Sen, benim içimde olanı bilirsin; ben Senin içinde olanı bilmem; doğrusu görülmeyeni bilen ancak Sensin" demişti, "Ben onlara sadece 'Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin' diye bana emrettiğini söyledim. Aralarında bulunduğum müddetce onlar hakkında şahiddim, beni aralarından aldığında onları Sen gözlüyordun. Sen her şeye şahidsin." [Maide: 117]


Maide Suresi 117. ayet tefsiri

Burada yer alan azarlama hitabından, Hz. İsa’nın ulûhiyet makamına karşı nasıl bir acizlik ve kulluk mevkiinde bulunduğu anlaşılmaktadır. O, ilâh değil sadece bir kuldur. Bu azarlamanın asıl hedefi ise Hz. İsa değil, onu ilâh edinen kimselerdir. Dolayısıyla bu yanlış inanç sahiplerinin kıyamette nasıl dehşetli bir hesap ile karşılaşacakları haber verilmek istenmektedir. Bu âyetlerden anlaşıldığına göre, Hıristiyanlardan Hz. İsa’yı ilâh edinenler olduğu gibi, annesi Hz. Meryem’i de ilâh kabul edenler vardı. Nitekim tarihî bilgiler Arabistan’da Collyridienler ismiyle anılan sapık bir Hıristiyan grubunun Hz. Meryem’i tanrıça olarak kabul ettiğini göstermektedir. Ayrıca onlar, “ Meryem bir insan doğurmadı, o bir ilâh doğurdu ” dediklerine göre ve anne ile çocuk arasındaki mevcut münâsebet sebebiyle, annenin de doğurduğu kişi mesâbesinde olması gerektiğini kabul etmek zorundadırlar. Bunu kabul etmek zorunda oldukları takdirde ise, Hz. Meryem hakkında bu sözü bizzat söylemiş gibi olmaktadırlar.

Cenâb-ı Hakk’ın bu dehşete düşüren ve titreten azarına karşılık Hz. İsa’nın söyledikleri, kulun Allah karşısında takınması gereken edebi en ince noktalarıyla ortaya koyan bir güzellik ve keyfiyettedir:

İsâ ( a.s. ) ilk olarak Allah Teâlâ’yı, kendisinden başka ilâh olması, dengi ve ortağı bulunması, çocuk edinmesi gibi şânına yaraşmayan noksan sıfatlardan tenzih edip temiz ve pâk olduğunu belirterek söze başlıyor. “ Senden başka ilâh edinilmesini söylemiş olmamdan veya böyle bir sözün söylenmiş olmasından sana sığınır, seni sana layık bir şekilde tenzih ederim ” diyor. Allah’ın yüce izzeti ve sonsuz kudreti karşısında boyun eğerek O’nun azametinden korkuyor. Kendisinin hakkı olmayan, kul olmasının gereklerine uymayan bir sözü söylemesinin mümkün olmadığını belirtiyor. Fakat bu konuda da fazla ısrarcı olmuyor, nefsini temize çıkarmıyor. “ Eğer böyle bir şey söyledimse mutlaka sen onu bilmektesin. Çünkü sen benimle ilgili her şeyi bilirsin; gizlediğimi, açıkladığımı, ne istediğimi, gönlümden geçip benim farkında olmadığım şeyleri de bilirsin. Fakat ben seninle ilgili her şeyi, gizlediklerini ve sırlarını bilemem. Şu halde söylemediğimi bildiğim halde, bana bu soruyu sormaktaki ilâhî hikmetini de bilemem. Şüphesiz sen bütün gizlilikleri hakkiyle bilensin ” diyerek buna Cenâb-ı Hakk’ın ilmini şâhit getiriyor. Sonra kavmini, ilâhî emir gereği sadece Allah’a kulluğa davet ettiğini, aralarında bulunduğu müddetçe de onları murakabe ettiğini, durumlarını denetlediğini, onları ilâhî emirlere itaata teşvik yasaklarından men etmeye çalıştığını beyân ediyor. Fakat aralarından ayrıldıktan sonraki hallerini bilmediğini, bunu da en iyi yine Allah Teâlâ’nın bildiğini ikrar ederek işi yine O’na havale ediyor. Neticede sözünü bir niyaz makamında şöyle bağlıyor: “ Onlara azap edersen, şüphesiz onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan muhakkak ki sen kudreti dâima üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olansın! ” Yani sen her şeye kadirsin; cezalandırmaya da bağışlamaya da gücün yeter. Cezalandırman hikmet gereği olduğu gibi bağışlayıp mükafatlandırman da hikmet gereğidir. Günahkârı bağışlamanın güzel bir şey olduğu bellidir. Eğer azap edersen bu senin adâletin gereğidir; eğer bağışlayacak olursan bu da senin fazlu kereminden, ihsan ve cömertliğindendir. Şu da var ki ne azap etmende bir haksızlık, ne de bağışlamanda bir düşüklük, bir isabetsizlik düşünülebilir. Yaptığın her şey hikmetin ve doğrunun ta kendisidir. Hükmüne karışılmaz, hikmetine karşı gelinmez. Her korkunun kaynağı sen, her ümidin mercii de yine sensin. Hâsılı ilâhlık ve hükümranlık ancak senindir. Tek ilâh sensin, senden başka ilâh yoktur.

Hz. İsa’nın bu 118. âyette yer alan yakarışı Allah Resûlü ( s.a.s. )’i derinden etkiler ve dua olarak tekrar ederdi. Birgün Efendimiz, Hz. İbrâhim’in Rabbim! Bu putlar, insanların pek çoğunun yoldan çıkmasına sebep olmaktadır. Bundan böyle kim bana uyarsa şüphesiz o bendendir ( İbrâhim 14/36 ) sözünü ve Hz. İsa’nın da “ Onlara azap edersen, şüphesiz onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan muhakkak ki sen kudreti dâima üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olansın! ” ( Mâide 5/118 ) duasını okudu. Akabinde ellerini kaldırdı ve:

“ Allahım, ümmetimi koru, ümmetime merhamet et! ” diye yalvararak ağladı. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak:

“ – Ey Cebrâil! Rabbin herşeyi daha iyi bilir ya, git, Muhammed’e niçin ağladığını sor ” buyurdu. Cebrâil ( a.s. ) geldi. Resûlullah Efendimiz ona, ümmeti için duyduğu endişeden dolayı ağladığını söyledi. Cebrâil’in dönüp durumu haber vermesi üzerine Allah Teâlâ:

“ – Ey Cebrâil! Muhammed’e git ve ona: «Ümmetin konusunda seni râzı edeceğiz ve seni asla üzmeyeceğiz» müjdemizi ulaştır ” buyurdu. ( Müslim, İman 346 )

Mahşerde vuku bulacak bu sorgulamanın dehşetinden sarsılan gönüllere su serpmek, heyecanlarını teskin etmek ve doğruların kurtuluşa ereceklerini haber vermek üzere şöyle buyruluyor:


Ömer Çelik Tefsiri
Maide suresi Diyanet

Maide'den 117 Ayeti'ni dinle


Maide suresi 117 ayeti anlamı - okunuşu

“Ben onlara ancak bana emrettiğin şeyi söyledim: «Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin» dedim. Aralarında bulunduğum müddetçe onların hallerine, ne durumda olduklarına şâhit idim. Fakat beni vefat ettirip aralarından çıkardıktan sonra onları görüp gözetleyen sadece sen kaldın. Zâten sen her şeyi hakkiyle görensin.”


Mokhtasar tefsiri

İsa Rabbine şöyle dedi: "Rabbim ben insanlara sadece senin bana söylememi emrettiğin ibadette yalnız seni birlemelerinin dışında bir şey söylemedim. Ve ben onların arasında bulunduğum sürece onların söylediklerini gözeten idim. Benim onların arasındaki, süremi sona erdirip beni göğe diri olarak yükseltiğinde, ey Rabbim! Onların amellerini gözetleyen sadece Sen vardın. Sen her şeye şahitsin, sana hiçbir şey gizli kalmaz. Ne benim onlara söylediklerim ve ne de benden sonra onların söylemiş oldukları sana gizli kalmaz."


Ali Fikri Yavuz

Sen bana ne emrettinse, ben kendilerine ondan başkasını söylemedim. Hep, Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin, dedim ve aralarında bulunduğum müddet, üzerlerine gözcü idim. Ne zaman ki beni içlerinden aldın, üzerlerinde gözetleyici yalnız sen kaldın. Zaten sen her şeye şâhidsin


İngilizce - Sahih International


I said not to them except what You commanded me - to worship Allah, my Lord and your Lord. And I was a witness over them as long as I was among them; but when You took me up, You were the Observer over them, and You are, over all things, Witness.

Maide suresi oku

Abdulbaki Gölpınarlı meali


Onlara, ancak bana emrettiğini söyledim, Rabbime ve Rabbinize kulluk edin dedim. İçlerinde bulundukça gözetirdim, korurdum onları, fakat beni aldıktan sonra onların ne yaptıklarını sen gördün ve sen her şeye hakkıyla tanıksın.


Azerice Bunyadov Memmedeliyev


Mən onlara yalnız Sənin mənə etdiyin əmri çatdırıb belə demişəm: “Mənim də, sizin də Rəbbiniz olan Allaha ibadət edin!” Nə qədər ki, onların arasında idim, onlara şahid mən idim (onları belə nalayiq hərəkətlər etməyə qoymurdum). Sən məni (göyə qaldırıb dərgahına) qəbul etdikdən sonra onlara nəzarətçi Özün oldun. Yalnız Sən hər şeyə şahidsən!


Kuran Araştırmaları Vakfı


Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyle görensin.

Maide suresi (Al-Maidah) 117 ayeti arapça okunuşu

﴿مَا قُلْتُ لَهُمْ إِلَّا مَا أَمَرْتَنِي بِهِ أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ ۚ وَكُنتُ عَلَيْهِمْ شَهِيدًا مَّا دُمْتُ فِيهِمْ ۖ فَلَمَّا تَوَفَّيْتَنِي كُنتَ أَنتَ الرَّقِيبَ عَلَيْهِمْ ۚ وَأَنتَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ
[ المائدة: 117]

ma kultü lehüm illa ma emerteni bihi eni büdül lahe rabbi verabbeküm veküntü aleyhim şehidem ma dümtü fihim felemma teveffeyteni künte enter rakibe aleyhim ve ente ala külli şey'in şehid

ما قلت لهم إلا ما أمرتني به أن اعبدوا الله ربي وربكم وكنت عليهم شهيدا ما دمت فيهم فلما توفيتني كنت أنت الرقيب عليهم وأنت على كل شيء شهيد

سورة: المائدة - آية: ( 117 )  - جزء: ( 7 )  -  صفحة: ( 127 )


English Türkçe Indonesia
Русский Français فارسی
تفسير انجليزي اعراب

Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler

  1. Eğer, sapık yalancılardan ise,
  2. İşte gerçekten inanmış olanlar bunlardır. Onlara Rablerinin katında mertebeler, mağfiret ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır.
  3. Ey İnananlar! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi, -başlarınızı meshedip- topuk kemiklerine kadar ayaklarınızı yıkayın.
  4. Onlar hiçbir müminin yakınlık veya ahdini gözetmezler. İşte aşırı gidenler bunlardır.
  5. Ona "Cennete gir" denince, "Keşke milletim Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olanlardan kıldığını
  6. Demek kızlar Allah'ın, oğullar sizin öyle mi?
  7. Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
  8. Bu iki denizden de inci ve mercan çıkar.
  9. Araları iki yay aralığı kadar veya daha da yakın oldu.
  10. Musa: "Buluşma zamanımız sizin bayram gününüzde, insanların toplandığı kuşluk vaktidir" dedi.

türkçe Kuran sureleri :

Bakara suresi Âl-i İmrân Nisâ suresi
Mâide suresi Yûsuf suresi İbrâhîm suresi
Hicr suresi Kehf suresi Meryem suresi
Hac suresi Kasas suresi Ankebût suresi
As-Sajdah Yâsîn suresi Duhân suresi
fetih suresi Hucurât suresi Kâf suresi
Necm suresi Rahmân suresi vakıa suresi
Haşr suresi Mülk suresi Hâkka suresi
İnşikâk suresi Alâ suresi Gâşiye suresi

En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Maide indirin:

Maide Suresi mp3 : Maide suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Maide Suresi Ahmed El Agamy
Ahmed Al Ajmy
Maide Suresi Bandar Balila
Bandar Balila
Maide Suresi Khalid Al Jalil
Khalid Al Jalil
Maide Suresi Saad Al Ghamdi
Saad Al Ghamdi
Maide Suresi Saud Al Shuraim
Saud Al Shuraim
Maide Suresi Abdul Basit Abdul Samad
Abdul Basit
Maide Suresi Abdul Rashid Sufi
Abdul Rashid Sufi
Maide Suresi Abdullah Basfar
Abdullah Basfar
Maide Suresi Abdullah Awwad Al Juhani
Abdullah Al Juhani
Maide Suresi Fares Abbad
Fares Abbad
Maide Suresi Maher Al Muaiqly
Maher Al Muaiqly
Maide Suresi Muhammad Siddiq Al Minshawi
Al Minshawi
Maide Suresi Al Hosary
Al Hosary
Maide Suresi Al-afasi
Mishari Al-afasi
Maide Suresi Yasser Al Dosari
Yasser Al Dosari


Tuesday, July 16, 2024

Bizim için dua et, teşekkürler