Tevbe suresi 17. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿مَا كَانَ لِلْمُشْرِك۪ينَ اَنْ يَعْمُرُوا مَسَاجِدَ اللّٰهِ شَاهِد۪ينَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ بِالْكُفْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْۚ وَفِي النَّارِ هُمْ خَالِدُونَ ﴾ [التوبة: 17]
ayet arapça & türkçe okunuşuMâ kâne lilmuşrikîne en ya’murû mesâcida(A)llâhi şâhidîne ‘alâ enfusihim bilkufr(i)(c) ulâ-ike habitat a’mâluhum vefî-nnâri hum ḣâlidûn(e) [Tevbe: 17]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Puta tapanların kendilerinin inkarcı olduklarını itiraf edip dururken Allah'ın mescidlerini onarmaları gerekmez. Onların işledikleri boşa gitmiştir, cehennemde temelli kalacaklardır. [Tevbe: 17]
Tevbe Suresi 17. ayet tefsiri
“ Allah’ın mescitlerini imar ” maddî ve manevî olmak üzere iki yönlüdür:
Maddî imar; mescitlerin fizikî olarak binâlarını inşa etmek, sonra da onların bakım, onarım ve temizliğini sağlamaktır. Harap olup kullanılmayacak hale gelmelerini engelleyecek tüm faaliyetleri devam ettirmektir. Resûl-i Ekrem ( s.a.s. ) şöyle buyurur:
“ Kim Allah için bir mescit binâ ederse, Allah da onun için cennette bir köşk binâ eder. ” ( Buhârî, Salât 65; Müslim, Mesâcid 24 )
Resûlullah ( s.a.s. ) büyük bir tevâzû ile Allah için yapılabilecek her işe koşmuştur. Bir devlet başkanı olduğu hâlde Mescid-i Nebevî’nin inşâsında ashâbıyla birlikte kerpiç taşımıştır. O bir taraftan kerpiçleri taşırken, bir yandan da:
هذَا الْحِمَالُ لاَ حِمَالَ خَيْبَرْ هـذَا أَبَـرُّ رَبـَّنَا وَأَطْهَرْ
“ Bu yük Hayber yükü değildir. Ey Rabbimiz! Bu, senin katında daha kalıcı, daha iyi ve daha temiz bir iştir. ” buyurmuştur. ( Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr 45 )
Bir diğer rivayete göre mescidin inşâsı esnâsında, toprak taşıyan bir adam, Âlemlerin Efendisi’ne rastlayınca O’na:
“ −Ey Allah’ın Rasûlü! Müsaade buyurun, kerpicinizi ben taşıyayım! ” dedi. Efendimiz ise cevâben:
“ −Sen git, başka bir tane al! Zira sen Allah’a benden daha çok muhtaç değilsin! ” buyurdu. ( Semhûdî, Vefâü’l-Vefâ, Beyrut 1997, I, 333 )
Mescid-i Nebevî yapılırken, herkes kerpiçleri birer birer taşıyor, Ammar b. Yâsir ( r.a. ) ise, biri kendisi, diğeri de Peygamber Efendimiz için olmak üzere ikişer ikişer taşıyordu. Allah Resûlü ( s.a.s. ) onu gördü, tozlarını silkeledi ve:
“ −Ey Ammar! Sen kerpiçleri niçin arkadaşların gibi birer birer taşımıyorsun? ” diye sordu. O da:
“ −Allah’tan, bunun ecrini bekliyorum! ” dedi. Bunun üzerine, Peygamber Efendimiz ( a.s. ) onun sırtını sıvazladı ve:
“ −Ey Sümeyye’nin oğlu! Diğer insanlar için bir ecir var, senin için ise iki ecir var! ” buyurdu. ( Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 91; İbn Kesîr, el-Bidâye, III, 256 )
Manevî imar ise onların içinde Allah rızâsı için ibâdet edilmesi; namaz kılmak, zikretmek, Kur’an okumak, ilim öğrenmek gibi hayırlı ve faziletli amellerin yapılması; orada bu hizmetleri yürütecek liyakatli hocaların yetiştirilmesi ve mescitlerin, yapılış gayelerine uygun olmayan her türlü faaliyetten uzak tutulmasıdır. Nitekim Beytullâh’ı ziyaret etmeye “ imâr ”la aynı kökten gelen “ umre ” adı verilir. Gönlü mescitlere bağlı olan, oraya çokça gidip gelenlere de عُمَّارُ الْمَسَاجِدِ ( ummâru’l-mesâcid ) denilir.
Allah Resûlü ( s.a.s. ), mescitleri manen imâra teşvik eden hadis-i şeriflerinden birinde şöyle buyurur:
“ Bir adamı mescitlere devam ediyor gördünüz mü onun mü’min olduğuna şâhitlik edin. ” ( Tirmizî, Tefsir 9/8; İbn Mâce, Mesâcid 19 )
Bir kudsî hadiste de Rabbimiz şöyle buyurur:
“ Yeryüzünde benim evlerim mescitlerdir ve oralardaki benim ziyaretçilerim de onları mamur edenlerdir. Ne mutlu o kula ki, evinde temizlenir ve iyice temizlendikten sonra gelir beni evimde ziyaret eder. Ziyaretçisine ikramda bulunmak ise ziyaret edilen üzerine bir vazîfedir. ” ( Ali el-Mütteki, Kenzü’l-Ummâl, VII, 20740 )
Buna göre Allah’ın birliğine inanmayan, âhiretin varlığını kabul etmeyen, bütün hal ve hareketleri kâfir olduklarını açıkça gösteren müşriklerin, sadece Allah’a kulluk için yapılması gereken mescitleri imar etmeleri, akıl ve mantık itibariyle de olacak şey değildir. O mübârek mekanları boş lakırdılardan bile korumak gerekirken, bir mescide herhangi bir küfür ve şirk şöyle dursun, en küçük bir günahın yaklaştırılması bile o mescidin manevî imarına indirilen bir darbe sayılırken, müşriklerin imar adına yaptıkları şeylerin imar olarak vasıflandırılması mümkün değildir. Küfür ve şirkten tevbe etmedikleri müddetçe bu yaptıklarından hiçbir fayda göremeyecek ve ebedî kalmak üzere cehenneme gireceklerdir.
O halde Allah’ın mescitlerini hangi vasıftaki insanlar imar edeceklerdir? Bu süâlin cevâbı bir sonraki âyette verilmektedir:
Ömer Çelik Tefsiri
Tevbe suresi 17 ayeti anlamı - okunuşu
O müşrikler, küfür içinde bulunduklarına söz ve eylemleriyle bizzat kendileri şâhit olup dururken, Allah’ın mescitlerini îmâr etmeleri tasavvur olunamaz. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir. Onlar cehennem ateşinin içinde ebedî kalacaklardır.
Mokhtasar tefsiri
Müşriklerin, ibadet ve taat türleri ile Allah`ın mescitlerini imar etmeleri olacak iş değildir. Zira onlar, apaçık bir şekilde ortaya koydukları küfrü ikrar edip, kabul etmektedirler. İşte amellerin kabul edilmesinin şartı olan imanı kaybetmiş olmaları sebebi ile onların amelleri boşa çıkmıştır. Ölmeden önce şirkten tövbe etmeleri durumu hariç, kıyamet günü, cehenneme girecek ve orada ebedî kalacak olanlar da bunlardır.
Ali Fikri Yavuz
Müşriklerin küfürlerine kendileri şahid olurlarken, Allah’ın mescidlerini imar etmeye onların ehliyeti yoktur. Onların, hayır diye, bütün yaptıkları boşa gitmiştir; ve onlar, ebedî olarak ateşte kalıcıdırlar
İngilizce - Sahih International
It is not for the polytheists to maintain the mosques of Allah [while] witnessing against themselves with disbelief. [For] those, their deeds have become worthless, and in the Fire they will abide eternally.
Tevbe suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
Kendileri kendi kafirliklerine tanık olup dururlarken müşriklerin Allah'a secde edilen yerleri imara hakları yoktur. Onlar, bütün yaptıkları boşa gidenlerdir ve onlar, ateşte ebedi olarak kalırlar.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
Müşriklər küfr etdikləri barədə öz-özlərinə şahid olduqları halda, Allahın məscidlərini tə’mir etmək onlara layiq olmaz. Onların əməlləri puça çıxmışdır. Onlar Cəhənnəmdə (atəşdə əbədi qalacaqlar!)
Kuran Araştırmaları Vakfı
Allah'a ortak koşanlar, kendilerinin kafirliğine bizzat kendileri şahitlik ederlerken, Allah'ın mescitlerini imar etme selahiyetleri yoktur. Onların bütün işleri boşa gitmiştir. Ve onlar ateşte ebedi kalacaklardır.
Tevbe suresi (At-Tawbah) 17 ayeti arapça okunuşu
﴿مَا كَانَ لِلْمُشْرِكِينَ أَن يَعْمُرُوا مَسَاجِدَ اللَّهِ شَاهِدِينَ عَلَىٰ أَنفُسِهِم بِالْكُفْرِ ۚ أُولَٰئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ وَفِي النَّارِ هُمْ خَالِدُونَ﴾
[ التوبة: 17]
ما كان للمشركين أن يعمروا مساجد الله شاهدين على أنفسهم بالكفر أولئك حبطت أعمالهم وفي النار هم خالدون
سورة: التوبة - آية: ( 17 ) - جزء: ( 10 ) - صفحة: ( 189 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- Parlak ışık veren güneşi varettik;
- Firavun memleketin başına geçti ve halkını fırkalara ayırdı. İçlerinden bir topluluğu güçsüz bularak onların oğullarını
- Canlarının istediği meyveler arasındadırlar.
- Ey Adem oğulları! Size aranızdan ayetlerimizi okuyan peygamberler geldiğinde, onların bildirdiklerine karşı gelmekten sakınan ve
- Sabır ve namazla Allah'a sığınıp yardım isteyin; Rablerine kavuşacaklarını ve Ona döneceklerini umanlar ve huşu
- İşte haddi aşanları, Rabbinin ayetlerine inanmayanları böylece cezalandıracağız. Hem, ahiretin azabı bu dünya azabından daha
- Onlara: "And olsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi size verdiklerimizi ardınızda bırakarak bize birer
- Allah'ın ayetlerine inanmayanları Allah doğru yola eriştirmez. Onlara can yakıcı azap vardır.
- Eğer yüz çevirirlerse, sana düşenin sadece açıkça tebliğ olduğunu bil.
- Kendilerine bir mucize gösterilirse, mutlaka ona inanacaklarına dair bütün güçleriyle Allah'a yemin ederler. De ki:
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Tevbe indirin:
Tevbe Suresi mp3 : Tevbe suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler