Nur suresi 18. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.

  1. Ayet
  2. mp3
  3. Sayfada
Nur suresi 18 ayeti okunuşu - Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Resmi Kur'an-ı Kerim Sayfasıdır , Abdulbaki Gölpınarlı meali, Kuran Araştırmaları Vakfı & ayet nasıl okunur : Nur suresi - An-Nur aya 18 (The Light).
  
   

﴿وَيُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمُ الْاٰيَاتِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ ﴾ [النور: 18]

ayet arapça & türkçe okunuşu

Veyubeyyinu(A)llâhu lekumu-l-âyât(i)(c) va(A)llâhu ‘alîmun hakîm(un) [Nur: 18]


Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet

Allah size ayetleri açıkça bildirir. Allah bilendir, Hakim'dir. [Nur: 18]


Nur Suresi 18. ayet tefsiri

İslâm; iffet, hayâ, namus ve faziletler üzerine binâ edilmiş bir aile ve toplum hayatı ister. Evlilikle alakalı düzenlemeleri, kadın erkek arasındaki ilişkileri ve tüm beşerî münâsebetleri bu nezâhet esasları üzerine kurar. Bu sebeple kurmak istediği bu nizamı ihlal edecek tüm yanlış hal ve hareketleri, tutum ve davranışları yasaklar. Zina ve iftira bunların başında gelir. Bu âyetlerde ise dünyanın en nezih, en iffetli, en temiz ailesi olan Resûlullah ( s.a.s. )’in ailesinden dikkat çekici bir misâl seçilerek, iffet ve naMûsâ çok değer verilen toplumlarda çokça rastlanan iftira hâdiseleri karşısında mü’minlerin nasıl bir tavır içinde olmaları gerektiği hususu tüm tafsilatıyla açıklanmakta ve böyle durumlarda nasıl davranılması gerektiği net bir şekilde ortaya konmaktadır.

Bu âyetlerin inmesine sebep olup, Efendimiz’in pâk zevcesi Hz. Aişe ile ilgili vuku bulan hâdise hülasa olarak şöyle gerçekleşmiştir:

  Resûl-i Muhterem ( s.a.s. ), çıktıkları her gazveye eşlerinden birini kur‘a ile götürürdü. Hicretin beşinci senesi yapılan Müreysî gazvesinde kur’a Hz. Âişe’ye çıkmış, beraberinde onu götürmüştü. Gazve dönüşünde Âişe ( r.a. ), ordunun konakladığı yerden, ihtiyaç için bi­raz uzaklaşmıştı. Döndüğünde ise ordu çoktan hareket etmiş bulunuyordu. Çünkü daha önce tesettür âyeti inmiş, mü’minlerin anneleri bir yere giderken devenin hörgücü üzerine konan ve hevdec adı verilen hücre içinde götürülmeye başlanmıştı. Bu sebeple ordu hareket ettiğinde Hz. Âişe’nin devenin üzerindeki hevdeçte olduğu zannedilmişti.

Âişe ( r.a. ), ordunun ardına düşüp kaybolmaktansa, bu­lunduğu yerde beklemeyi tercîh etti. Hafiften uykuya daldı. O sırada kâfileden geri kalanları toplamakla vazîfeli bulunan Safvân b. Muattal ( r.a. ) Hz. Âişe’yi fark etti: اِنَّا ِللّٰهِ وَاِناَّ اِلَيْهِ رَاجِعُونَ “ …Bizim bütün varlığımız Allah’ındır ve biz ancak O’na dönüyoruz ” ( Bakara 2/156 ) âyetini okuyarak kendisinin orada bulunduğunu duyurdu. Bu ses üzerine Hz. Âişe uyandı. Hz. Safvân tek kelime bile konuşmadan devesini çöktürdü; Âişe de deveye bindi. Öğle vakti orduya yetişmişlerdi. Bu durumu gören münafıklar, ellerine bulunmaz bir fırsat geçmiş gibi bu defâ da ağızlarını çirkin bir iftirâ için açtılar. Hz. Aişe’nin Saffan’la çirkin bir iş yaptığını söylediler.

Fitne bir anda bütün orduyu sardı. Hz. Ebûbekir duyduğu müthiş bir ıstırapla: “ Vallahi biz, böyle bir iftirâya câhiliye devrinde bile uğramadık!.. ” dedi. Safvân ( r.a. ) ise derin bir üzüntü içindeydi. Çünkü o, Allah Resûlü ( s.a.s. )’in: “ Hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum!.. ” buyurduğu güzîde bir sahâbî idi.

Resûl-i Ekrem ( s.a.s. )’in durumuna gelince; en büyük keder, hiç şüphesiz onun mübârek gönlüne düşmüştü. Çoğu kere evine kapanıyor, insanlarla pek fazla görüşmüyordu. Bu hususta küçük bir tahkîkat yaptırdı. Hz. Âişe’nin suçlu ol­duğuna dâir en ufak bir alâmet bile yoktu. Ancak münafıklar susmuyorlardı. Hâdiseyi en son duyan, Âişe annemiz oldu. Bu ağır iftirâyı işitir işitmez de müthiş bir üzüntüye ka­pıldı. Tarifsiz bir elemle, Peygamber Efendimiz’den izin alarak babasının evine, mesele hakkında bilgi edinmeye gitti. İşittiği dedikoduları bir de onlardan din­leyince, âdeta eridi, bir sonbahar yaprağı gibi sarardı soldu.

Bu sırada Efendimiz ( a.s. ), hâdiseyi Hz. Âişe’yle konuşmak istedi. Hz. Ebûbekir’in evine gidip sevgili eşini:

“ –Âişe! Hakkında bana birtakım sözler ulaştı. Eğer suçsuz isen Allah seni temize çıkaracaktır ” buyurdu. Âlemlerin Efendisi’nin de iftirâlar karşısında küçük bir tereddüt geçirdiğini hisse­den hassas ve ince rûhlu Âişe ( r.a. ), anne ve babasına baktı. Onların sustuğunu görünce, nemli gözlerle Allah Resûlü ( s.a.s. )’e şunları söyledi:

“ –Vallahi, iyice anladım ki, siz söylenilenleri duymuş, neredeyse inanmışsınız. Şimdi ben suçsuzum desem, ki Allah benim suçsuz olduğumu biliyor, inanmayabilirsiniz. Aksini söylesem hemen inanabilirsiniz. Fakat Allah suçsuz olduğumu biliyor. O hâlde ben, o söylenenlere karşı Allah’tan yardım istiyorum. ”

Artık işin anlaşılması ve iç yüzünün ortaya konması Sadece ilâhî vahye kalmıştı. Nitekim çok geçmeden Cenâb-ı Hak, hâdiseyle alâkalı bu âyet-i kerîmeleri indirdi. Söylenen sözlerin, münafıkların iftirâlarından ibâret olduğu âşikâr belli oldu. İlâhî beyânlar, hem Hz. Âişe’yi temize çıkarmakta hem münafıkların haksız ithamlarını yüzlerine vurup onlara azâbı haber vermekte hem de bu iftirâyı dillerine dolayan gâfilleri îkâz etmek­teydi.

Allah tarafından gelip gerçeği açıklayan bu âyet-i kerîmelerden sonra Resûlullah ( s.a.s. ), mütebessim bir şekilde Âişe ( r.a. )’ya:

“ –Müjde Âişe! Allah seni temize çıkardı! ” buyurdu. Hz. Âişe ise, âyet-i kerîmelerle temize çıkarıldıktan sonra:

“ –Benim gibi âciz bir kul hakkında âyet ineceğini hiç tahmin etmezdim. Zannederdim ki Resûlullah ( s.a.s. )’in kalbine bir ilham gelecek ve benim mâsum olduğum böylece ortaya çıkacak! ” diyerek Cenâb-ı Hakk’a hamd etti. Kendisini başından öperek Resûlullah’ın yanına gitmesini işaret eden babası Hz. Ebûbekir’e de:

“ –Ben, Allah’tan başka kimseye hamd ve teşekkür etmem. Benim beraatımı bildiren Allah’tır! ” diyerek biraz da naz ile kırgınlığını ifade etti. Bunun üzerine Allah Resûlü ( s.a.s. ), tebessüm buyurdu. Bir ay süren sıkıntı, Allah’ın lutuf ve merhameti sâyesinde nihâyete erdi.[ 1 ]

İftira atılan, Resûlullah ( s.a.s. )’in eşi, ümmetin annesi, en seçkin sahâbe Hz. Ebubekir’in  kızı ve aynı zamanda ümmetin en iffetli hanımlarından biri idi. Yalnız bu hâdise dahî, peygamberlerin iptilâ ve musîbetler karşısındaki tahammül gücünü göster­meye kâfîdir. Bu, kıyâmete kadar iftirâya uğrayan mazlumlara büyük bir tesellîdir.

Böyle durumlar karşısında Ebû Eyyûb el-Ensârî ve hanımının sergilediği şu davranış, kıyamete kadar gelecek bütün mü’minler için örnek olacak keyfiyettedir:

Rivayet olunduğuna göre Ebu Eyyûb el-Ensarî ( r.a. ), hanımına:

“ - Söyle bakalım, söylenenler hakkında ne dersin? ” dedi. Bunun üzerine o:

“ - Şayet sen, Safvan’ın yerinde olsaydın, Resûlullah ( s.a.s. )’in haremine, hanımına kötülük yapmayı aklından geçirir miydin? ” deyince Ebu Eyyûb:

“ - Hayır! ” cevabını verdi. Yine:

“ - Şayet ben, Âişe’nin yerinde olsaydım, hiç Allah’ın Rasulü’ne hıyânet eder miydim? Halbuki Âişe benden, Safvân da senden daha üstündür ” dedi. ( bk. İbn Hişâm, es-Sîre, III, 347; Vâkıdî, el-Meğâzî, II, 434 )

Kur’ân-ı Kerîm’de Allah Teâlâ’nın şu dört kişiyi temize çıkardığı haber verilmektedir:

    Hz. Yûsuf’u, kendisine iftirâ atan kadının ehlinden bir şâhidin dili ile, ( bk. Yûsuf 12/ 26-29 )

    Hz. Mûsâ’yı yahudilerin dedikodularından, ( bk. Ahzâb 33/69 )

    Hz Meryem’i, kucağındaki yeni doğmuş oğlunu konuşturmak sûretiyle, ( bk. Meryem 19/29-33 )

    Hz. Âişe’yi de kıyâmete kadar tilâvet edilecek olan Kur’ân-ı Kerîm’deki o azametli âyetlerle tebrie etmiştir ki, beraatin bu derece belâğatlisi görülmemiş olup Allah Teâlâ bunu Rasûlü’nün ne kadar yüce bir mertebeye sahip olduğunu göstermek için yapmıştır. ( Zemahşerî, el-Keşşâf, IV, 121 )

Bu zor ve meşakkatli dönemde vahyin hemen gelmeyip uzun süre gecikmesi, Efendimiz ( s.a.s. )’in peygamber olmakla birlikte beşeriyet vasfını tebârüz ettirmek, vahyin onun şuur ve nefsinden doğan bir hâl olmadığını göstermek ve müslümanların samîmiyetini imtihan etmek içindir.

İnsanların iffetlerine böyle taarruzda bulunanlar ve iffetsizliğin yapılmasını arzu edenler cezasız kalmayacaktır:

[ 1 ] bk. Buhârî, Şehâdât 15, 30; Cihâd 64; Meğâzî 11, 34; Müslim, Tevbe 56; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 60, 195.

 


Ömer Çelik Tefsiri
Nur suresi Diyanet

Nur'den 18 Ayeti'ni dinle


Nur suresi 18 ayeti anlamı - okunuşu

Allah size âyetlerini böyle açıklıyor. Allah her şeyi hakkiyle bilendir; her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır.


Mokhtasar tefsiri

Allah, hükümleri ve ibret içeren ayetleri size açıklıyor. Allah; sizin fiillerinizi hakkıyla bilendir. O hususta hiçbir şey O`na gizli kalmaz. Yapmış olduklarınızın karşılığını size verecektir. O, idare etmesinde ve dininde çok hikmet sahibidir.


Ali Fikri Yavuz

Allah size ayetlerini (emir ve yasaklarını) böyle açıklıyor. Allah Alîm’dir= her şeyi bilir, Hakîm’dir=hükmünde hikmet sahibidir


İngilizce - Sahih International


And Allah makes clear to you the verses, and Allah is Knowing and Wise.

Nur suresi oku

Abdulbaki Gölpınarlı meali


Ve Allah, size delillerini apaçık bildirmededir ve Allah, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir.


Azerice Bunyadov Memmedeliyev


Və Allah sizin üçün ayələrini (belə ətraflı, açıq-aydın) izah edir. Allah (hər şeyi) biləndir, hikmət sahibidir!


Kuran Araştırmaları Vakfı


Ve Allah ayetleri size açıklıyor. Allah, (işin iç yüzünü) çok iyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Nur suresi (An-Nur) 18 ayeti arapça okunuşu

﴿وَيُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ ۚ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
[ النور: 18]

veyübeyyinül lahü lekümül 'ayat Vallahü alimün hakim

ويبين الله لكم الآيات والله عليم حكيم

سورة: النور - آية: ( 18 )  - جزء: ( 18 )  -  صفحة: ( 351 )


English Türkçe Indonesia
Русский Français فارسی
تفسير انجليزي اعراب

Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler

  1. Süleyman'ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil olan ordusu toplandı. Hepsi toplu olarak gidiyorlardı.
  2. Ve nedamet çeken nefse yemin ederim.
  3. Kıyamet koptuğunda kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır.
  4. İşte, Allah'ın lanetledikleri onlardır. Allah'ın lanetlediği kişiye asla yardımcı bulamayacaksın.
  5. Milletine: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Biçim verenlerin en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, önceki
  6. İsrailoğullarına Kitap'da: "Doğrusu yeryüzünde iki defa bozgunculuk yapacak ve kibirlendikçe kibirleneceksiniz" diye bildirdik.
  7. "Ey Kitap ehli! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni gereğince uygulamadıkça bir temeliniz olmaz" de.
  8. Sonra, "Rabbimiz Allah'a and olsun ki bizler ortak koşanlar değildik" demekten başka çare bulamazlar.
  9. Aralarında sana bakan vardır. Sen körleri, görmezlerken doğru yola iletebilir misin?
  10. And olsun ki, o sizden nice nesilleri saptırmıştı, akletmez miydiniz?

türkçe Kuran sureleri :

Bakara suresi Âl-i İmrân Nisâ suresi
Mâide suresi Yûsuf suresi İbrâhîm suresi
Hicr suresi Kehf suresi Meryem suresi
Hac suresi Kasas suresi Ankebût suresi
As-Sajdah Yâsîn suresi Duhân suresi
fetih suresi Hucurât suresi Kâf suresi
Necm suresi Rahmân suresi vakıa suresi
Haşr suresi Mülk suresi Hâkka suresi
İnşikâk suresi Alâ suresi Gâşiye suresi

En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Nur indirin:

Nur Suresi mp3 : Nur suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Nur Suresi Ahmed El Agamy
Ahmed Al Ajmy
Nur Suresi Bandar Balila
Bandar Balila
Nur Suresi Khalid Al Jalil
Khalid Al Jalil
Nur Suresi Saad Al Ghamdi
Saad Al Ghamdi
Nur Suresi Saud Al Shuraim
Saud Al Shuraim
Nur Suresi Abdul Basit Abdul Samad
Abdul Basit
Nur Suresi Abdul Rashid Sufi
Abdul Rashid Sufi
Nur Suresi Abdullah Basfar
Abdullah Basfar
Nur Suresi Abdullah Awwad Al Juhani
Abdullah Al Juhani
Nur Suresi Fares Abbad
Fares Abbad
Nur Suresi Maher Al Muaiqly
Maher Al Muaiqly
Nur Suresi Muhammad Siddiq Al Minshawi
Al Minshawi
Nur Suresi Al Hosary
Al Hosary
Nur Suresi Al-afasi
Mishari Al-afasi
Nur Suresi Yasser Al Dosari
Yasser Al Dosari


Sunday, November 17, 2024

Bizim için dua et, teşekkürler