Zariyat suresi 19. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.

  1. Ayet
  2. mp3
  3. Sayfada
Zariyat suresi 19 ayeti okunuşu - Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Resmi Kur'an-ı Kerim Sayfasıdır , Abdulbaki Gölpınarlı meali, Kuran Araştırmaları Vakfı & ayet nasıl okunur : Zariyat suresi - Adh-Dhariyat aya 19 (The Wind That Scatter).
  
   

﴿وَف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِ ﴾ [الذاريات: 19]

ayet arapça & türkçe okunuşu

Vefî emvâlihim hakkun lissâ-ili velmahrûm(i) [Zariyat: 19]


Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet

Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı, onu verirlerdi. [Zariyat: 19]


Zariyat Suresi 19. ayet tefsiri

Cennetlerde, pınar başlarında bulunup Rablerinin ihsan ettiği sayısız nimetleri hoşnutlukla kabul edip razı olacak kullar, şu hususiyetlere sahiptirler:

Birincisi; bunlar takvâ sahipleridir. Allah’tan korkan, O’na karşı muhabbete dayalı derin bir saygı duyan, bu sevgi ve saygının sevkiyle ilâhî emirleri yerine getirip yasaklardan titizlikle kaçınan kimselerdir. Onların yaşadıkları bu takvâ hayatından bir iki misal vermek gerekirse:

İkincisi; onlar dünyada iyilik ve ihsan sahibi idiler. Dâimâ sâlih ameller yapar ve yaptıklarını da en güzel şekilde yapmaya çalışırlardı. Bütün işlerini Allah’ı görürcesine yaparlardı. Bu sebeple en güzel mükafata ve sevaba layık olmuşlardır.

Üçüncüsü; geceleri pek az uyurlardı. “ Geceleyin kalk, az bir kısmı dışında geceyi ibâdetle geçir! ” ( Müzzemmil 73/2 ) âyetinin mânasına göre amel ederlerdi. Allah Teâlâ’ya olan şevk ve muhabbetleri, âhiretle alakalı korku ve endişeleri sebebiyle gözlerine uyku girmez, ibâdet eder, vazife yaparlardı. Âyette geçen اَلْهُجُوعُ ( hucû‘ ) kelimesi, az uyku, özellikle gece uykusu demektir. ما ( mâ ) edatının olumsuzluk için alınması durumunda âyet: “ Bazı gece biraz bile uyumazlar, hepsini ihya ederlerdi ”  ( Zâriyât 51/17 ) mânasını taşımaktadır. Seher vakitleri de onlar istiğfar ederlerdi. Geceleri ibâdet etmekle birlikte, sanki günah ile vakit geçirmiş gibi seher vakitleri de yatmaz, kusurları için af dilerlerdi.

Resûlullah ( s.a.s. ), gece ibâdetine teşvik ederek şöyle buyurur:

“ Ey insanlar! Birbirinize selam verin, yemek yedirin, akrabanızla ilginizi ve onlara yardımınızı devam ettirin. İnsanlar uyurken geceleyin namaz kılın. Böyle yaparsanız, selâmetle cennete girersiniz. ” ( Tirmizî, Et‘ime 45; İbn Mâce, İkâmet 174 )

Gecenin sükûn ve bediî manzarasının câzibesi ve sırları, onu ibâdet ve tefekkürde derinleşerek geçirenlere âittir. Bu sırra sahip olan kulların kalbî âlemleri, ulvî hasletlerle yerler ve gökler kadar genişleyip nice ilâhî tecellîlere ma‘kes olur ve mârifetullâh libâsına bürünür.

Hasan Basrî Hazretleri’ne: “ Gece namazı kılanların yüzleri niçin güzel ve nûrlu olur? ” diye sordular. Şöyle buyurdu:

“ Çünkü onlar, Rahmân ile başbaşa kalmışlardır... ”

Bu beraberlik dolayısıyla âşıklar, gecenin nasıl geçtiğini anlayamadan iştiyak ve muhabbetleri artmış bir vaziyette sabaha ulaşırlar.

Veysel Karanî Hazretleri hiç uyumazdı. Gecelerini üçe taksim etmişti. Bir gece kıyâm, bir gece rukû, bir gece de secde hâlinde sabahlardı. Sordular:

“ –Yâ Veysel! Geceleri aynı hâl üzere, meselâ secdede sabaha kadar bir hâl içinde nasıl geçirebiliyorsun? ”

Şöyle cevap verdi:

“ –Biliyorsunuz ki secdede üç defa «Sübhâne Rabbiye’l-a’lâ» demek sünnettir. Ben daha bir kere diyemeden sabah oluyor!.. ”

İmam Rabbani’nin torunu Şeyh Seyfüddin ( r.h. ), her gece iki rekat namazda bir hatim indirir ve:

“ Ya Rabbi! Geceler ne kadar da kısa. Düzgün bir şekilde iki rekat namaz kılamadan sabah oluyor ” derdi.

Mevlânâ’nın Dîvân-ı Kebîr’inden nazmen dilimize çevrilen şu ifadeler, âdetâ Hak âşıklarının bu hâline tercüman olmaktadır:

“ Doldur o şerâbdan, yine doldur, yine bir sun,

Dursun gece, ey dost onu durdur, ne olursun!..

Vur uykumu zincirlere vur, geçmesin ânlar.

Varmaz gecenin farkına, varmaz uyuyanlar... ”

Dördüncüsü; onların mallarında اَلسَّٓائِلُ ( sâil ) ve اَلْمَحْرُومُ ( mahrûm ) için ödemek mecburiyetinde oldukları bir hak vardır. “ Sâil ”, ihtiyacını dile getiren, isteyen ve dilenen kimsedir. “ Mahrum ” ise, iffetinden dolayı zengin zannedildiği için sadakadan dahi mahrum bulunan muhtaç demektir. Nebiyy-i Muhterem ( s.a.s. ) bu hususta şöyle buyurur:

“ Kapı kapı dolaşıp bir iki lokma, bir iki hurma ile savuşturulan kimse yoksul değildir. Asıl yoksul, kendisine yetecek malı bulunmayan, muhtaç olduğu bilinip de kendisine sadaka verilmeyen ve kimseden bir şey dilenmeyen kimsedir. ” ( Buhârî, Zekât 53; Müslim, Zekât 101 )

“ Sâil ”in ihtiyacını dile getiren insanlara, “ mahrum ”un ise ihtiyaç sahibi diğer canlılara işaret ettiği de söylenmiştir. Bu tefsir, insanların yanı sıra diğer canlıların, özellikle hayvanların haklarını koruma bakımından önem arz etmektedir. Nitekim Allah Resûlü ( s.a.s. ): “ Ciğer taşıyan her canlıdan ötürü, ona verilen rızık sebebiyle bir ecir vardır. ” ( Buhârî, Mûsâkât 9; Müslim, Selâm 153 )

“ Hak ” ifadesi zahiren verilecek miktarın vacip olduğunu ifade eder. Bu sebeple bir kısım âlimler bunun zekât olduğunu söylerler. Fakat bu sûrenin Mekkî olması, zekâtın ise Medine’de farz kılınmış olması dolayısıyla çokları tarafından bu nafile sadaka olarak anlaşılmıştır. Dolayısıyla bu, zekâttan ayrı olarak mal sahibi müttakîlerin vermeyi taahhüt ettikleri miktardır. Aslında bu ilâhî buyruğun özü şudur: Gerçekten takvâ sahibi bir insan hiçbir zaman: “ Zekâtımı vermek suretiyle fakirlerin benim malım içinde olan haklarını ödedim ve bu mesuliyetten tamamen kurtuldum. Artık her fakirin, aç olanın, felakete uğrayanın yardımına koşmaya mecbur değilim ” şeklinde yanlış bir düşünceye saplanamaz. Aksine o, her zaman gücünün yettiği her iyilik için can ü gönülden hazırdır. Hayırlı ve sevaplı bir iş için kendisine düşen fırsatları hiçbir zaman elden kaçırmaz. Yapacağı iyiliğe kendisinin daha çok muhtaç olduğunu düşünerek bütün imkânlarını bu yolda seferber eder. Böyle bir anlayışın, İslâm kardeşliğinin kuvvetlenmesi, içtimâî nizam ve ahengin sağlanıp toplumun yükselmesi açısından çok büyük ehemmiyet taşıdığında şüphe yoktur.

Bu gibi salih amellerin uhrevî âlemde de açılımları şüphesiz muhteşem olacaktır. Bu sebeple söz kıyamete getiriliyor; kıyâmetin, öldükten sonra dirilişin ve hesabın olacağına ve bunun da gerekli olduğuna dair üç alandan deliller arz ediliyor:
Ömer Çelik Tefsiri
Zariyat suresi Diyanet

Zariyat'den 19 Ayeti'ni dinle


Zariyat suresi 19 ayeti anlamı - okunuşu

Mallarından hem yardım isteyen fakirlere, hem de muhtaç olduğu halde iffetinden dolayı dilenmekten çekinen yoksullara pay ayırırlardı.


Mokhtasar tefsiri

Onların mallarında gönüllü olarak isteyenler ve istemeyenler için maddi imkanlar bulamayanlara bir hak vardır.


Ali Fikri Yavuz

Onların mallarında dilencinin ve (ihtiyacını açıklayamayan) mahrumun bir hakkı vardır


İngilizce - Sahih International


And from their properties was [given] the right of the [needy] petitioner and the deprived.

Zariyat suresi oku

Abdulbaki Gölpınarlı meali


Ve mallarında, dileyene ve mahrum olana bir hak vardı.


Azerice Bunyadov Memmedeliyev


Mallarında da dilənçinin və (abrına qısılıb dilənməyən) yoxsulun haqqı (payı) var idi.


Kuran Araştırmaları Vakfı


Mallarında, muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı.

Zariyat suresi (Adh-Dhariyat) 19 ayeti arapça okunuşu

﴿وَفِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِّلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ﴾
[ الذاريات: 19]

vefi emvalihim hakkul lissaili velmahrum

وفي أموالهم حق للسائل والمحروم

سورة: الذاريات - آية: ( 19 )  - جزء: ( 26 )  -  صفحة: ( 521 )


English Türkçe Indonesia
Русский Français فارسی
تفسير انجليزي اعراب

Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler

  1. Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?
  2. Doğrusu Rabbin hep gözetlemektedir.
  3. Ayağa kalkacak güçleri kalmadı, yardım da görmediler.
  4. Sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi, gerçek ortaya çıktıktan sonra bile seninle tartışıyorlardı.
  5. Rumlar en yakın bir yerde yenildiler. Onlar bu yenilgilerinden bir kaç yıl sonra galip geleceklerdir.
  6. Yoksa, darda kalana, kendisine yakardığı zaman karşılık veren, başındaki sıkıntıyı gideren ve sizi yeryüzünün sahipleri
  7. And olsun ki, daha önce İbrahim'e de akla uygun olanı göstermiştik. Biz onu biliyorduk.
  8. Müminler saadete ermişlerdir.
  9. Mescidler şüphesiz Allah'ındır, öyleyse oralarda Allah'a yalvarırken başkasını katmayın.
  10. Övülmek, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve alemlerin Rabbi olan Allah içindir.

türkçe Kuran sureleri :

Bakara suresi Âl-i İmrân Nisâ suresi
Mâide suresi Yûsuf suresi İbrâhîm suresi
Hicr suresi Kehf suresi Meryem suresi
Hac suresi Kasas suresi Ankebût suresi
As-Sajdah Yâsîn suresi Duhân suresi
fetih suresi Hucurât suresi Kâf suresi
Necm suresi Rahmân suresi vakıa suresi
Haşr suresi Mülk suresi Hâkka suresi
İnşikâk suresi Alâ suresi Gâşiye suresi

En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Zariyat indirin:

Zariyat Suresi mp3 : Zariyat suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Zariyat Suresi Ahmed El Agamy
Ahmed Al Ajmy
Zariyat Suresi Bandar Balila
Bandar Balila
Zariyat Suresi Khalid Al Jalil
Khalid Al Jalil
Zariyat Suresi Saad Al Ghamdi
Saad Al Ghamdi
Zariyat Suresi Saud Al Shuraim
Saud Al Shuraim
Zariyat Suresi Abdul Basit Abdul Samad
Abdul Basit
Zariyat Suresi Abdul Rashid Sufi
Abdul Rashid Sufi
Zariyat Suresi Abdullah Basfar
Abdullah Basfar
Zariyat Suresi Abdullah Awwad Al Juhani
Abdullah Al Juhani
Zariyat Suresi Fares Abbad
Fares Abbad
Zariyat Suresi Maher Al Muaiqly
Maher Al Muaiqly
Zariyat Suresi Muhammad Siddiq Al Minshawi
Al Minshawi
Zariyat Suresi Al Hosary
Al Hosary
Zariyat Suresi Al-afasi
Mishari Al-afasi
Zariyat Suresi Yasser Al Dosari
Yasser Al Dosari


Thursday, December 26, 2024

Bizim için dua et, teşekkürler