Maun suresi 2. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿فَذٰلِكَ الَّذ۪ي يَدُعُّ الْيَت۪يمَۙ ﴾ [الماعون: 2]
ayet arapça & türkçe okunuşuFeżâlike-lleżî yedu’’u-lyetîm(e) [Maun: 2]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Öksüzü kakıştıran, yoksulu doyurmaya yanaşmayan kimse işte odur. [Maun: 2]
Maun Suresi 2. ayet tefsiri
Âhirete, ilâhî huzurdaki hesap ve cezaya iman, İslâm’ın önemle üzerinde durduğu bir esastır. Dolayısıyla burada geçen “ din ” kelimesinden maksat, dinin bizzat kendisi olabileceği gibi, daha ziyade “ hesap ve ceza ” mânası tercih edilir. Kur’an, insanın her türlü inanç, söz ve fiillerini oraya bağlar. Bir gün mutlaka bunların hesabının görüleceğini ısrarla tekrar eder.
İnsanın dünyadaki hal ve hareketleri, hesap ve cezaya inanıp inanmamasına göre şekillenir. Buna inanan kişi, hayatını Allah’ın dinine göre yaşamaya son derece dikkat gösterirken, inanmayan için bağlayıcı bir şey söz konusu değildir. O, kendisini bir kısım haramlardan kaçınmaya ve bir kısım buyrukları yapmaya mecbur tutan dini kabul etmez. Nefsinin istediği gibi yaşamayı arzu eder. Burada âhirete, hesap ve cezaya imanı olmayan kişinin, pek çok yanlışı arasından sadece örnek olması için iki mühim özelliği öne çıkarılır:
Birincisi; din, yetimlerin haklarını korumayı, onlara şefkat ve merhametle muameleyi emrederken, onun yetimlere olan muamelesi çok kötüdür. Yetimin hakkını yer. Babasından kalan mirasa el koyarak yetimi kovar. Yetim ona yardım için gelse merhamet etmez, hatta yanından defeder. Yetim çaresizlik dolayısıyla gitmeyip beklese bu kez iterek kovalar. Yetime zulmeder. Mesela bakmak üzere yetimi evine aldıysa evin bütün işlerini ona yaptırır. Yetim evde herkesin kahrını çekmek zorunda kalır. Böyle davranmak, artık o yalancının çirkin ahlâkı ve mezmûm karakteri olmuştur. Hep böyle davranır. Yaptığı işin kötü olduğunu bile düşünmez. Hiçbir şey hissetmeden bu tavrına devam eder. Yetimin yalnız olduğunu, yardım edeninin olmadığını zanneder. Onun için yetimin hakkını yemekte bir sakınca görmez.
Halbuki yetimlerin hakları konusunda Kur’an’ın beyânı çok keskin ve serttir:
“ Yetimlere mallarını verin. Helâli haram olanla değiştirmeyin; onların mallarını kendi malınıza katarak yemeyin. Çünkü böyle yapmanız, gerçekten çok büyük bir günahtır. ” ( Nisâ 4/2 )
“ Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, aslında karınlarına sadece ateş doldurmuş oluyorlar. Onlar pek yakında çılgın alevli bir ateşe gireceklerdir. ” ( Nisâ 4/10 )
Peygamber Efendimiz ( s.a.s. ) de, yetimlere zulmedenleri ikaz ederken, bir taraftan da onlara şefkatle muamele edenleri en büyük mükâfatla müjdeler. Nitekim birgün:
“ Yetimi koruyup kollayan kişi ile ben cennete şu ikisi gibiyiz ” buyurmuş, aralarını biraz açarak işaret ve orta parmağını göstermiştir. ( Buhârî, Edeb 24 )
Efendimiz ( s.a.s. ) yine, ümmetini toplumdaki kanadı kırıklarla meşgul olmaya teşvik ederek şöyle buyurmuştur:
“ müslümanlara ait en hayırlı ev; içinde yetime iyi muamele edilen evdir. müslümanlara ait en kötü ev de yetime kötü muamele edilen evdir. ” ( İbn Mâce, Edeb 6 )
“ Bir kimse, müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allah Teâlâ onu mutlaka cennete koyar. ” ( Tirmizî, Birr 14/1917 )
Hak dostlarından Dâvûd-i Tâî Hazretleri’nin şu hâli bu konuda pek güzel bir numûnedir:
Hizmetine bakan mürîdi birgün ona:
“ – Biraz et pişirdim; buyurmaz mısınız? ” dedi ve üstâdının sükût etmesi üzerine eti getirdi. Ancak Dâvûd-i Tâî ( k.s. ), önüne konan ete bakarak:
“ – Falanca yetimlerden ne haber var evlâdım? ” diye sordu. Mürîd, durumlarının yerinde olmadığını izhâr sadedinde içini çekip:
“ – Bildiğiniz gibi efendim! ” dedi. O büyük Hak dostu:
“ – O hâlde bu eti onlara götürüver! ” dedi. Hazırladığı ikrâmı üstâdının yemesini arzu eden samîmî mürîd:
“ – Efendim, siz de uzun zamandır et yemediniz!.. ” diye ısrar edecek oldu. Fakat Dâvûd-i Tâî Hazretleri kabul etmeyip şöyle buyurdu:
“ – Evlâdım! Bu eti ben yersem dışarı çıkar, fakat o yetimler yerse, arş-ı a‘lâya çıkar!.. ” ( el-Hadâiku’l-Verdiyye, s. 355 )
İkincisi; din, fakir ve yoksullara yardımı, onları doyurmayı ve ihtiyaçlarını karşılamayı en mühim bir içtimâî ibâdet sayarken, bu inançsız kişi, onları yedirmediği, doyurmadığı gibi başkasını da buna teşvik etmez. Kendi malını vermeye kıyamadığı gibi, başkasının malını da kıyamaz. Cimrilik ve mal hırsı bu kadar onun benliğini sarmıştır. Bu kadar bencil ve hodgâmdır. Âyette اِطْعَامُ الْمِسْك۪ينِ ( it‘âmu’l miskin ) değil, طَعَامُ الْمِسْك۪ينِ ( ta‘âmu’l miskin ) tâbiri kullanılır. Eğer "“ it’âmu’l miskîn ” denilseydi mâna, “ yoksullara yemek yedirmeye teşvik etmez ” olurdu. Halbuki “ ta’âmu’l miskîn ” tâbiri ise “ Miskinin kendi yemeğini, bizzat onun hakkı olan yemeği vermez ” mânasına gelir. O yemek, haddi zâtında yemeği verenlere değil, o yoksula aittir. Çünkü bu, imkânı olanların vermek mecburiyetinde bulundukları yoksulun hakkıdır. Veren, onu bir bahşiş olarak değil, aksine yoksulun hakkı olduğu için zorunlu olarak vermektedir. Bu hususta Hak dostlarından Ubeydullah Ahrar Hazretleri’nin şu örnek davranışı ne güzeldir. O şöyle anlatıyor:
“ Birgün pazara gitmiştim. Bir kişi yanıma geldi ve:
«−Açım, beni Allah rızâsı için doyurur musun!..» dedi.
O an, hiçbir imkânım yoktu. Sadece eski bir sarığım vardı. Bir aşhâneye girip aşçıya:
«−Şu sarığımı al. Eski, ama temizdir. Bulaşıklarını kurularsın. Ancak bunun mukâbilinde şu aç insanı doyurur musun?» dedim.
Aşçı, o fakire yemek verdi; sarığımı da bana iâde etmek istedi. Bütün ısrarlarına rağmen kabul etmedim. Kendim de aç olduğum hâlde o fakîr doyuncaya kadar bekledim. ”
Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“ Takvâ sahibi o kullar, mallarından hem yardım isteyen fakirlere, hem de muhtaç olduğu halde iffetinden dolayı dilenmekten çekinen yoksullara pay ayırırlardı. ” ( Zâriyât 51/19 )
Sûrede resmedilen ikinci tip insana gelince:
Ömer Çelik Tefsiri
Maun suresi 2 ayeti anlamı - okunuşu
İşte o yetîmi şiddetle iter kakar.
Mokhtasar tefsiri
İhtiyacından ötürü yetime kaba davranarak kovan da işte odur.
Ali Fikri Yavuz
İşte bu kimsedir ki, itib kakıyor yetimi
İngilizce - Sahih International
For that is the one who drives away the orphan
Maun suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
İşte budur o kimse ki horlar yetimi.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
O elə adamdır ki, yetimi itələyib qovar (haqqını verməz);
Kuran Araştırmaları Vakfı
İşte o, yetimi itip kakar;
Maun suresi (Al-Maun) 2 ayeti arapça okunuşu
﴿فَذَٰلِكَ الَّذِي يَدُعُّ الْيَتِيمَ﴾
[ الماعون: 2]
English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- Allah, "İki tanrı edinmeyin, O ancak bir tek Tanrı'dır. Yalnız Ben'den korkun" dedi.
- Arkalarında cılız çocuklar bıraktıkları takdirde, bundan endişe edecek olanlar, haksızlık yapmaktan korksunlar; dürüst söz söylesinler.
- Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüzer değnek vurun. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız,
- "Bana sadece vahyolunuyor; doğrusu ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."
- Yer dehşetle sarsıldıkça sarsıldığı, yeryüzü ağırlıklarını dışarıya çıkardığı ve insanın: "Buna ne oluyor?" dediği zaman;
- Ey İnsanlar! Rabbiniz'den size açık bir delil geldi, size apaçık bir nur, Kuran indirdik.
- O da: "O halde, bana uyacaksan, ben sana anlatmadıkça herhangi bir şey hakkında bana soru
- Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah'ındır. Dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Allah bağışlayandır, merhamet
- Ama şeytan ona vesvese verip: "Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı
- Rumlar en yakın bir yerde yenildiler. Onlar bu yenilgilerinden bir kaç yıl sonra galip geleceklerdir.
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Maun indirin:
Maun Suresi mp3 : Maun suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler