Şuara suresi 216. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.

  1. Ayet
  2. mp3
  3. Sayfada
Şuara suresi 216 ayeti okunuşu - Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Resmi Kur'an-ı Kerim Sayfasıdır , Abdulbaki Gölpınarlı meali, Kuran Araştırmaları Vakfı & ayet nasıl okunur : Şuara suresi - Ash-Shuara aya 216 (The Poets).
  
   

﴿فَاِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ اِنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِمَّا تَعْمَلُونَۚ ﴾ [الشعراء: 216]

ayet arapça & türkçe okunuşu

Fe-in ‘asavke fekul innî berî-un mimmâ ta’melûn(e) [Şuara: 216]


Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet

Sana başkaldırırlarsa: "Yaptıklarınızdan uzağım" de. [Şuara: 216]


Şuara Suresi 216. ayet tefsiri

Rabbimizin Resûlullah ( s.a.s. )’e telkin buyurduğu tebliğ usullerinden biri, tebliğe öncelikle yakın akrabalardan başlamaktır. Davetçi, tebliğini kademe kademe bütün insanlığa ulaştırabilmek ve cihânşumûl kılabilmek için hitap ettiği muhâtap katmanlarında da tedrîciliğe riâyet etmek, mesajını kendini ihâta eden davet halkalarına birer birer ulaştırarak ilerlemek mecbûriyetindedir. İnsanın içinde bulunduğu muhit ve akraba çevresi, onun anlattıklarını uzaktakilere nazaran daha çabuk kabul ederler. Daveti kabul edenlerin yakınları ve akrabaları da düşünüldüğünde, İslâm’ın topluma bu yolla daha kısa bir zamanda ulaşabileceği kolayca anlaşılır. Şâyet insanın yakınları davetçiyi desteklemeyip yardımcı olmazlarsa diğer muhâtaplar ona güvenip inanmakta, îtimâd gösterip bağlanmakta güçlük çekerler.

Âyet-i kerîmenin gösterdiği usulü en iyi tatbik eden şüphesiz Resûl-i Ekrem ( s.a.s. )’dir. Efendimiz’in bu husustaki bir tatbikatını Hz. Ali şöyle anlatır:

“ Sen, önce en yakın akrabanı uyar! ” ( Şu’arâ 26/214 ) âyeti nâzil olunca Resûlullah ( s.a.s. ) beni çağırdı:

“ – Ali! Yüce Allah en yakın akrabamı uyarmamı emretti. Bu bana çok kaygı veriyor. Biliyorum ki, ne zaman kavmime bu işi açmaya kalksam, muhakkak hoşuma gitmeyen şeylerle karşılaşacağım… Ali! Bize, bir kap yemek hazırla ve üzerine de koyun budundan koy. Bir kap da süt getir. Sonra, Abdulmuttalib oğullarını çağır da onlarla konuşayım ve bana emredilen şeyi kendilerine tebliğ edeyim ” buyurdu.

Hz. Ali, Peygamber Efendimiz’in emri ile hazırladığı şeyleri onlara ikrâm etti. Bir kişinin bile kendi başına yiyebileceği az bir yemeğin kırk kişiye yettiğini gören Ebû Leheb:

“ –Şaşılacak şey! Arkadaşınız sizi büyük bir sihirle büyüledi! Doğrusu biz, bugünkü gibi bir sihir hiç görmedik! ” diyerek Resûlullah’ın konuşmasına imkân vermedi.

Ebû Leheb’in sözleri, Resûlullah Efendimiz’in çok ağırına gitti. Sustu ve o mecliste hiç konuşmadı. Orada bulunanlar da bir müddet sonra dağılıp gittiler. ( Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 159; İbn Esîr, el-Kâmil fi’t-târih, II, 62 ) Lâkin Allah Resûlü ( s.a.s. ), bu uğurda karşılaştığı sıkıntılara aldırmadan vazîfesine devam etti. Ertesi gün akrabalarını tekrar topladı ve yine aynı sıkıntılarla yüz yüze geldi. Buna rağmen onları İslâm’a davet etti. ( Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 159; Heysemî, Mecma‘u’z-zevâid, VIII, 302 )

Fahr-i Kâinat ( s.a.s. ), yine bir gün Safâ tepesine çıkarak Kureyş kabîlesinin bütün kollarına tek tek seslendi. Onlar da bu davete icâbet ederek Safâ Tepesi’ne geldiler. Allah Resûlü ( s.a.s. ), yüksek bir kayanın üzerinden onlara şöyle hitâb etti:

“ –Ey Kureyş cemâati! Ben size, şu dağın eteğinde veya şu vâdide düşman atlıları var; hemen size saldıracak, mallarınızı gasbedecek desem, bana inanır mısınız? ”

Kureyşliler hiç düşünmeden:

“ –Evet inanırız! Çünkü şimdiye kadar senin hep doğru olduğunu gördük. Senin yalan söylediğini hiç duymadık! ” dediler. Karşısındaki insanlardan bu tasdîki alan Resûlullah ( s.a.s. ), onlara şu ilâhî hakîkati bildirdi:

“ –O halde ben şimdi size, önünüzde şiddetli bir azap günü bulunduğunu, Allah’a inanmayanların o çetin azâba uğrayacaklarını haber veriyorum. Ben sizi o çetin azaptan sakındırmak için gönderildim.

Ey Kureyşliler! Size karşı benim hâlim, düşmanı gören ve âilesine zarar vereceğin­den korkarak hemen haber vermeye koşan bir adamın hâli gibidir.

Ey Kureyş cemâati! Siz uykuya dalar gibi öleceksiniz. Uykudan uyanır gibi de diri­leceksiniz. Kabirden kalkıp Allah’ın huzûruna varmanız, dünyadaki her hareketinizin he­sâbını vermeniz muhakkaktır. Netîcede hayır ve ibâdetlerinizin mükâfâtını, kötü işlerinizin de ceza ve şiddetli azâbını göreceksiniz! Mükâfât ebedî bir cennet; mücâzât da ebedî bir cehennemdir. ” ( Bk. Buhârî, Tefsir 26; Müslim, İman 348-355; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 281-307 )

Allah Resûlü ( s.a.s. )’in bu konuşmasına, orada bulunanlardan umûmî bir îtiraz gelmedi. Yalnız amcası Ebû Leheb:

“ –Hay eli kuruyası! Bizi buraya bunun için mi çağırdın? ” diyerek münâsebetsiz ve ya­kışıksız sözler sarf etti. Hakâretleriyle Peygamber Efendimiz’in kalbini kırdı. Ebû Leheb’in bu tavrı üzerine, onu ve karısını kötüleyen ve cehennemlik olduklarını îlân eden “ Tebbet Sûresi ” nâzil oldu:

“ Ebu Leheb’in iki eli kurusun! Zaten kurudu ve kendisi helâk olup gitti. Ne malı bir fayda verdi ona, ne de kazandıkları. Yakında o, yanıp kavrulmak üzere alevli bir ateşe girecek. Karısı da beraber girecek. Hem de o ateşe odun taşıyıcı olarak. Boynunda sağlam bükülmüş bir ip olduğu halde. ” ( Tebbet, 111/1-5 ) ( Buhârî, Tefsir 26/2, 34/2, 111/1-2; Müslim, İman 355 )

Verilen örneklerden anlaşılacağı üzere, yakın akraba da olsa, yapılacak tebliğ mutlaka kabul görecek diye bir şart yoktur. Kabul edenler olabileceği gibi, reddedenler de olabilecektir. Bu durumda tebliğciye düşen, kendine inananlara şefkat ve merhametle kol kanat germek, tevazu içinde onların maddi ve mânevî dertleriyle alakadar olmaktır. Karşı gelenlere ise zaman ve zeminin gereğine göre, “ Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım ” demek, en azından verecekleri zarardan kendini ve tâbilerini korumaktır. Bunun için de sonsuz kudret sahibi Allah’a daima tevekkül halinde olmaktır:


Ömer Çelik Tefsiri
Şuara suresi Diyanet

Şuara'den 216 Ayeti'ni dinle


Şuara suresi 216 ayeti anlamı - okunuşu

Şâyet sana karşı gelirlerse, “Ben sizin yaptıklarınızdan beriyim” de.


Mokhtasar tefsiri

Eğer sana isyan edip, Allah`ı birlemez ve itaat etmezlerse, onlara şöyle de: "Muhakkak ki ben sizin yapmış olduğunuz şirkten ve isyanlardan uzağım."


Ali Fikri Yavuz

(Buna rağmen) sana isyan ve muhalefet ederlerse de ki: “- Ben sizin yaptıklarınızdan beriyim,”


İngilizce - Sahih International


And if they disobey you, then say, "Indeed, I am disassociated from what you are doing."

Şuara suresi oku

Abdulbaki Gölpınarlı meali


Sana isyan ederlerse de de ki: Şüphe yok ki ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım.


Azerice Bunyadov Memmedeliyev


Əgər (yaxın qohumların, əşirətin) sənə qarşı çıxsalar, onlara belə de: “Şübhəsiz ki, mən sizin əməllərinizdən uzağam!”


Kuran Araştırmaları Vakfı


Şayet sana karşı gelirlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım.

Şuara suresi (Ash-Shuara) 216 ayeti arapça okunuşu

﴿فَإِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ إِنِّي بَرِيءٌ مِّمَّا تَعْمَلُونَ﴾
[ الشعراء: 216]

fein asavke fekul inni beriüm mimma tamelun

فإن عصوك فقل إني بريء مما تعملون

سورة: الشعراء - آية: ( 216 )  - جزء: ( 19 )  -  صفحة: ( 376 )


English Türkçe Indonesia
Русский Français فارسی
تفسير انجليزي اعراب

Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler

  1. Sonra yeryüzünü iyice yarmakta ve orada taneli ekinler, üzümler, sebzeler, zeytin, hurma ağaçları ve bahçelerde
  2. "Ya Musa! Allah'ı apaçık görmedikçe sana inanmayacağız" demiştiniz de gözleriniz göre göre sizi yıldırım çarpmıştı.
  3. Kadınların kendisini yermesini işitince onları davet etti; koltuklar hazırladı; geldiklerinde her birine birer bıçak verdi.
  4. Rabbinin katından bir belgesi ve onun arkasından da bir şahidi olanlar, önlerinde de Musa'nın Kitap'ı
  5. Sakınan kimselere: "Rabbiniz ne indirdi?" denince, "İyilik" derler. Bu dünyada iyi davrananlara iyilik vardır. Ahiret
  6. İbrahim: "Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak
  7. Sen, Kitap verilenlere her türlü delili getirsen, yine de kıblene uymazlar; sen de onların kıblesine
  8. O gün Allah onlara seslenir: "Benim ortağım olduklarını iddia ettikleriniz nerededir?" der.
  9. Söyleyin; yaktığınız ateşin ağacını var eden sizler misiniz, yoksa onu Biz mi var ederiz?
  10. Biz onlara zulmetmedik, ama onlar zalim kimselerdi.

türkçe Kuran sureleri :

Bakara suresi Âl-i İmrân Nisâ suresi
Mâide suresi Yûsuf suresi İbrâhîm suresi
Hicr suresi Kehf suresi Meryem suresi
Hac suresi Kasas suresi Ankebût suresi
As-Sajdah Yâsîn suresi Duhân suresi
fetih suresi Hucurât suresi Kâf suresi
Necm suresi Rahmân suresi vakıa suresi
Haşr suresi Mülk suresi Hâkka suresi
İnşikâk suresi Alâ suresi Gâşiye suresi

En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Şuara indirin:

Şuara Suresi mp3 : Şuara suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Şuara Suresi Ahmed El Agamy
Ahmed Al Ajmy
Şuara Suresi Bandar Balila
Bandar Balila
Şuara Suresi Khalid Al Jalil
Khalid Al Jalil
Şuara Suresi Saad Al Ghamdi
Saad Al Ghamdi
Şuara Suresi Saud Al Shuraim
Saud Al Shuraim
Şuara Suresi Abdul Basit Abdul Samad
Abdul Basit
Şuara Suresi Abdul Rashid Sufi
Abdul Rashid Sufi
Şuara Suresi Abdullah Basfar
Abdullah Basfar
Şuara Suresi Abdullah Awwad Al Juhani
Abdullah Al Juhani
Şuara Suresi Fares Abbad
Fares Abbad
Şuara Suresi Maher Al Muaiqly
Maher Al Muaiqly
Şuara Suresi Muhammad Siddiq Al Minshawi
Al Minshawi
Şuara Suresi Al Hosary
Al Hosary
Şuara Suresi Al-afasi
Mishari Al-afasi
Şuara Suresi Yasser Al Dosari
Yasser Al Dosari


Wednesday, December 25, 2024

Bizim için dua et, teşekkürler