Nahl suresi 90. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.

  1. Ayet
  2. mp3
  3. Sayfada
Nahl suresi 90 ayeti okunuşu - Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Resmi Kur'an-ı Kerim Sayfasıdır , Abdulbaki Gölpınarlı meali, Kuran Araştırmaları Vakfı & ayet nasıl okunur : Nahl suresi - An-Nahl aya 90 (The Bee).
  
   

﴿اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَا۪يتَٓائِ ذِي الْقُرْبٰى وَيَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ ﴾ [النحل: 90]

ayet arapça & türkçe okunuşu

İnna(A)llâhe ye/muru bil’adli vel-ihsâni ve-îtâ-i żî-lkurbâ veyenhâ ‘ani-lfahşâ-i velmunkeri velbaġy(i)(c) ya’izukum le’allekum teżekkerûn(e) [Nahl: 90]


Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet

Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Tutasınız diye size öğüt verir. [Nahl: 90]


Nahl Suresi 90. ayet tefsiri

Bu kısa âyet-i kerîme İslâm’ın tesis etmek istediği ictimâî nizamı sağlayacak; sağlıklı, dengeli ve âhenkli toplum yapısını oluşturacak en hayatî kaideleri beyân eder. Bunlar üçü yapılması, diğer üçü de terk edilmesi emredilen hususlardır. Yapılması emredilen hususlar şunlardır:

Birincisi; adâlet: Her şeyi layık olduğu yere koymak, hakkı yerine getirmek, her hususta ölçülü olmak demektir. Bu bakımdan adâlet azgınlığın, haksızlığın ve zulmün zıddıdır. Adâlet kelimesinde insaf, haklılık ve doğruluk mânaları da vardır. Bu bakımdan adâlet, terazinin dili gibi ifrat ve tefrit, aşırılık ve ihmalkârlık arasında bir birleştirme noktasını teşkil eder. Kâinatın nizamı adâletle ayakta durduğu gibi fert ve toplum hayatının nizamı da ancak bununla tesis edilebilecektir. Adâletin başı Allah’ın birliğine inanıp O’nun rablik ve ilâhlık hukukunu yerine getirmektir. Bunu mütâkiben ibâdet, ahlâk ve muâmelatta; beşerî münâsebetlerin her alanında adâletli olmaya çalışmaktır.

Ziyâ Paşa der ki:

“ Dursun kef-i hükmünde terâzû-yı adâlet,

Havfin var ise mahkeme-i rûz-i cezadan. ”

“ Eğer amellerin hesabının görülüp karşılığının verileceği kıyâmet günü mahkemesinden korkun varsa, herhangi bir konuda hüküm verirken adâlet terâzisi hiç elinden düşmesin. ”

Fudayl b. İyâz ( r.h. ) şöyle demiştir:

“ Bana, «Senin bir duan kabul edilecektir, her ne istersen onu dile!» diye bir haber gelse, ben bu dua hakkımı, hükümdarın âdil olması için kullanırım. Çünkü kendi iyiliğim için dua etsem, benim dirlik düzen içinde olmam münferid bir hâdisedir. Halbuki hükümdarların dirliği düzeni, bütün âlemin dirliği düzeni demektir. ” ( Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ, I, 120 )

İkincisi; ihsan: Bu kelimenin iki mühim mânası vardır ve her ikisini de âyetin tefsirinde düşünmek mümkündür. Birincisi bir şeyi en güzel şekilde yapmaya çalışmaktır.  Nitekim Allah Resûlü ( s.a.s. ) bu mânada ihsânı: “ Sanki görüyormuşçasına Allah’a kulluk yapmak ” ( Buhârî, İman 37; Müslim, İman 5-7 ) olarak tarif buyurur.  Buna göre ihsan, “ verilen vazifeyi, yapılacak işi en güzel şekilde yapmak ” demektir. İkinci mânası ise başkalarına iyilik yapmaktır. Bu mânada ihsan; iyi, cömert, müsamahalı, affedici, merhametli, nazik olmak ve bencil olmama gibi güzel anlamları da muhtevasına alır. Bu muhtevasıyla o adâlet prensibini tamamlar. Çünkü adâlet sağlıklı ve dengeli bir toplumun temeli ise ihsan onun daha mükemmele erişmesine yardımcı olur. Bir taraftan adâlet toplumun haklarını çiğnenmekten ve zulümden korurken, diğer taraftan ihsan toplumu zevkle ve güzel bir şekilde yaşanacak hale getirir. Nitekim Mâlik b. Dinâr ( k.s. )’un şu hâli her durumda af ve müsamaha ile davranmanın meydana getireceği iyi sonucu ne güzel misallendirir:

Mâlik b. Dinâr bir zamanlar îcarla bir ev tutmuştu. Ev komşusu bir yahudi idi. Mâlik’in evinin kıble tarafı, yahudinin evinden yana idi. Bu yahudi evinin önüne hela yapmış, pisliğini buraya yapıyor, sonra da bunu Mâlik’in evine atarak cephesini pisletiyordu. Bir gün yahudi, Mâlik’in evine geldi ve:

“ −Sen bu helâdan rahatsız olmuyor musun? ” dedi.

“ −Evet oluyorum, ama yıkıyor ve temizliyorum. ”

“ −Bu sıkıntıya niçin katlanıyorsun? ”

“ −Allah Teâlâ’nın rızâsı için. Zira Rabbim şöyle ferman buyurmuş: «Gerçek mü’minler, öfkelerini yutup insanları affederler» ( Âl-i İmrân 3/134 )

“ −Ne iyi bir din ki, bir Allah dostu Allah’ın düşmanının verdiği eziyete böylece katlanıyor, asla feryat etmiyor, sabredip kimseye de bir şikâyette bulunmuyor. ”

Yahudi bunları söyledikten sonra derhal İslâm’la şereflenmiştir. ( Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ, I, 79 )

Üçüncüsü; akrabaya yardım: Aslında bu, bir önceki “ ihsan ” prensibi içinde yer almakta iken, ehemmiyetine binâen ayrıca zikredilmiştir.  Akrabalara muhtaç oldukları hususlarda yardımda bulunmak, iyilik yapmak, ikramda bulunmak ve onlarla akrabalık münâsebetlerimizi sürdürmek İslâm’ın önemle üzerinde durduğu bir ahlâkî fazilettir. Resûl-i Ekrem ( s.a.v. ) şöyle buyurur: “ Sevabı en çabuk olan taat akrabaları gözetmektir. ” ( İbn Mâce, Zühd 23 )

Yerine getirilmesi istenen bu temel esaslara karşılık terk edilmesi istenen hususlar da şunlardır:

اَلْفَحْشَاۤءُ ( fahşâ ): Başta zinâ olmak üzere her türlü hayâ, iffet ve edep dışı bütün söz, fiil ve davranışlardır.

اَلْمُنْكَرُ ( münker ): Tüm ilâhî şeriatler tarafından yasaklanan ve adet olarak insanlar arasında da kötü kabul eden her şeydir.

اَلْبَغْيُ ( bağy ): Hakkı olmayan şeyi istemek ve başkasının hakkına tecavüz etmektir. Ahlâkî hudutları aşan ve başkalarının haklarını çiğneyen her türlü kötü davranış bunun içine girer. Allah Resûlü ( s.a.s. ): “ Birinin hakkına tecâvüzden daha çabuk cezası verilen hiçbir günah yoktur ” buyurur. ( Ebû Dâvûd, Edeb 43; Tirmizî, Kıyâmet 57 )

Bu âyet-i kerîmenin işaretiyle hakimiyet ve saltanatın kemâl, istikrâr ve devamının üç şey ile; yine bunun zarar görmesi, eriyip gitmesinin de o üç şeyi ondan alıkoymakla gerçekleşeceği söylenebilir. İyi ya da kötü onların her birinin bir meyvesi vardır: Adâletin güzel meyvesi yardım, ihsânın meyvesi övülme, sıla-i rahmin meyvesi ünsiyet ve ülfettir. Hayâsız işlerin feci neticesi dînin fesâda uğraması, kötülüğün neticesi düşmanları tahrik etmek ve azgınlığın neticesi de arzu ettiği şeyden mahrum kalmaktır.

Emrettiği üç husus ve yasakladığı üç hususla iyilik ve kötülüğün bütün çeşitlerini hülâsa ettiğinden dolayı, İbn Mesud ( r.a. ) bu âyet-i kerîmeyi, Kur’an’ın en şumüllü âyeti kabul eder. Bu sebeple hatipler, Cuma günü minberde hutbenin sonunda, bütün emir ve yasakları topluca hatırlatması bakımından bu âyeti seslice okurlar. Bu âyeti ilk defa hutbenin sonunda okuyan kişi de beşinci halife Ömer b. Abdülaziz ( k.s. ) olmuştur. Onun başlattığı bu sünnet-i hasene günümüzde bütün İslâm ülkelerinde devam ettirilmektedir.

İslâm toplumunun üzerine oturduğu temel yapı taşlarından biri de verilen sözlerin ve yapılan yeminlerin gereğini yerine getirmektir:


Ömer Çelik Tefsiri
Nahl suresi Diyanet

Nahl'den 90 Ayeti'ni dinle


Nahl suresi 90 ayeti anlamı - okunuşu

Şüphesiz ki Allah adâletli davranmayı, iyilik yapmayı ve akrabayı görüp gözetmeyi emreder. Her türlü hayâsızlığı, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Düşünüp ders almanız için size böyle öğüt verir.


Mokhtasar tefsiri

Şüphesiz Allah kullarına, Allah’ın ve kullarının haklarını yerine getirip, üstün tutmayı gerektiren durumlar dışında verilen hükümde hiç kimseyi diğerinden üstü tutmayarak adaletli olmayı emrediyor. Gönüllü olarak sadaka vermek, zalimi affetmek gibi, kul için zorunlu olmayan lütuflarda bulunarak ihsan etmeyi ve akrabalarının ihtiyaçlarını karşılamayı emrediyor. Ayrıca, hayâsızca söylenen sözleri söylemeyi, zina gibi, çirkin olan işleri, şeriatın kabul etmediği bütün günahları yasaklıyor. Haksızlık etmeyi ve insanlara karşı büyüklük taslamayı da yasaklıyor. Yüce Allah, size verdiği öğüde itibar etmenizi umarak, emrettikleri ve yasakladıklarıyla bu ayette size öğüt veriyor.


Ali Fikri Yavuz

Muhakkak ki Allah, adaleti, ihsanı ve akrabaya vermeyi emrediyor. Zinadan, fenalıklardan ve insanlara zulüm yapmaktan da nehyediyor. Size böyle öğüd veriyor ki, benimseyip tutasınız. (ADÂLET: Her şeyi yerli yerine koymak demektir. Zulmün zıddıdır. Her hakkın başı, Allah hakkı olduğundan ona ortak koşmamak, tevhide iman etmek esastır. Bundan sonra ilâhi ölçülere göre her şeyin hakkını vermek adalettir. İHSAN: Farzları yerine getirmek, Allah’ı görür gibi kendisine ibadet etmek, bir şeyi güzel ve iyi yapmak mânâlarına gelir)


İngilizce - Sahih International


Indeed, Allah orders justice and good conduct and giving to relatives and forbids immorality and bad conduct and oppression. He admonishes you that perhaps you will be reminded.

Nahl suresi oku

Abdulbaki Gölpınarlı meali


Şüphe yok ki Allah, adaleti, lütuf ve keremde bulunmayı ve yakınlara ihtiyaçları olan şeyleri vermeyi emreder ve çirkin olan, kötü görünen şeylerle haksızlığı nehyeder; öğüt alasınız diye de size öğüt vermededir.


Azerice Bunyadov Memmedeliyev


Həqiqətən, Allah (Qur’anda insanlara) ədalətli olmağı, yaxşılıq etməyi, qohumlara (haqqını) verməyi (kasıb qohum-əqrabaya şəriətin vacib bildiyi tərzdə əl tutmağı) buyurar, zina etməyi, pis işlər görməyi və zülm etməyi isə qadağan edir. (Allah) sizə düşünüb ibrət alasınız deyə, belə öyüd-nəsihət verir!


Kuran Araştırmaları Vakfı


Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.

Nahl suresi (An-Nahl) 90 ayeti arapça okunuşu

﴿۞ إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْإِحْسَانِ وَإِيتَاءِ ذِي الْقُرْبَىٰ وَيَنْهَىٰ عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ ۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
[ النحل: 90]

innel lahe ye'müru biladli vel'ihsani veitai zil kurba veyenha anil fahşai velmünkeri velbagy yeizuküm lealleküm tezekkerun

إن الله يأمر بالعدل والإحسان وإيتاء ذي القربى وينهى عن الفحشاء والمنكر والبغي يعظكم لعلكم تذكرون

سورة: النحل - آية: ( 90 )  - جزء: ( 14 )  -  صفحة: ( 277 )


English Türkçe Indonesia
Русский Français فارسی
تفسير انجليزي اعراب

Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler

  1. Rabbinin nimetlerine şükrederdi; Rabbi de onu seçti ve doğru yola eriştirdi.
  2. Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş
  3. Gece gündüz, açık gizli, mallarını sarfedenlerin mükafatlarını Rab'leri verecektir. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
  4. Ey İnananlar! Allah'a itaat edin, Peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin. Eğer bir
  5. Kitap kendilerine gelince, onlar, onu inkar etmişlerdir; oysa o, değerli bir Kitap'dır. Geçmişte ve gelecekte
  6. Elçilerimiz İbrahim'e müjde ile geldiklerinde: "Biz şu kent halkını yok edeceğiz, çünkü oranın halkı zalim
  7. Sonrakilerin beni güzel şekilde anmalarını sağla. Beni nimet cennetine varis olanlardan kıl. Babamı da bağışla,
  8. Eğer mümin kişilerdenseniz, Allah buna benzer bir şeye bir daha dönmemenizi tavsiye eder.
  9. "Babacığım! Şeytana tapma, çünkü şeytan Rahman'a baş kaldırmıştır"
  10. Onlar orada bir yorgunluk hissetmezler. Oradan çıkarılacak da değillerdir.

türkçe Kuran sureleri :

Bakara suresi Âl-i İmrân Nisâ suresi
Mâide suresi Yûsuf suresi İbrâhîm suresi
Hicr suresi Kehf suresi Meryem suresi
Hac suresi Kasas suresi Ankebût suresi
As-Sajdah Yâsîn suresi Duhân suresi
fetih suresi Hucurât suresi Kâf suresi
Necm suresi Rahmân suresi vakıa suresi
Haşr suresi Mülk suresi Hâkka suresi
İnşikâk suresi Alâ suresi Gâşiye suresi

En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Nahl indirin:

Nahl Suresi mp3 : Nahl suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Nahl Suresi Ahmed El Agamy
Ahmed Al Ajmy
Nahl Suresi Bandar Balila
Bandar Balila
Nahl Suresi Khalid Al Jalil
Khalid Al Jalil
Nahl Suresi Saad Al Ghamdi
Saad Al Ghamdi
Nahl Suresi Saud Al Shuraim
Saud Al Shuraim
Nahl Suresi Abdul Basit Abdul Samad
Abdul Basit
Nahl Suresi Abdul Rashid Sufi
Abdul Rashid Sufi
Nahl Suresi Abdullah Basfar
Abdullah Basfar
Nahl Suresi Abdullah Awwad Al Juhani
Abdullah Al Juhani
Nahl Suresi Fares Abbad
Fares Abbad
Nahl Suresi Maher Al Muaiqly
Maher Al Muaiqly
Nahl Suresi Muhammad Siddiq Al Minshawi
Al Minshawi
Nahl Suresi Al Hosary
Al Hosary
Nahl Suresi Al-afasi
Mishari Al-afasi
Nahl Suresi Yasser Al Dosari
Yasser Al Dosari


Tuesday, July 16, 2024

Bizim için dua et, teşekkürler