Nisa suresi 96. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿دَرَجَاتٍ مِنْهُ وَمَغْفِرَةً وَرَحْمَةًۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَح۪يمًا۟ ﴾ [النساء: 96]
ayet arapça & türkçe okunuşuDeracâtin minhu vemaġfiraten verahme(ten)(c) vekâna(A)llâhu ġafûran rahîmâ(n) [Nisa: 96]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
İnananlardan, özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlariyle cihad edenleri, mertebece, oturanlardan üstün kılmıştır. Allah hepsine de cenneti vadetmiştir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, büyük ecirler, dereceler, mağfiret ve rahmetle üstün kılmıştır. Allah bağışlar ve merhamet eder. [Nisa: 96]
Nisa Suresi 96. ayet tefsiri
İslâm dininin öğrenilmesi, yaşanması ve yayılması için Allah yolunda cihad çok mühim bir düstûrdur. Bu sebeple canı ve malıyla cihad eden mü’minlere Allah Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’in pek çok âyetinde büyük mükâfatlar va‘detmekte ve onları cennetle müjdelemektedir. ( bk. Tevbe 9/111-112; Saf 61/10-12 ) Fakat cihad hususunda bütün mü’minler aynı seviyede değildir. Maddi, mânevî ve bedenî imkânlar bakımından onların durumları birbirinden farklılık arzetmektedir. Dinimiz, her ferdi ancak imkânları ölçüsünde sorumlu tutar. Nitekim bu âyet-i kerîme, cihad etmek veya cihattan geri kalmak bakımından mü’minleri sınıflandırmakta, ancak “ mazeret sahibi olanları ” istisnâ etmektedir. Bunlar hastalık, körlük, topallık gibi cihada katılmalarını engelleyecek fizikî bir özrü bulunanlardır. Âyet-i kerîmede: “ Savaşa katılmama hususunda köre günah yoktur, topala günah yoktur, hastaya da günah yoktur… ” ( Fetih 48/17 ) Savaşa gidebilecek binit, elbise, silah gibi maddî imkânlardan mahrum olanlar da bu gruba dâhildirler. ( bk. Tevbe 9/91-92 )
Âyette geçen “ bir mazereti bulunmaksızın ” ( Nisâ 4/96 ) kaydıyla alakalı olarak Allah Resûlü’nün vahiy katiplerinden Zeyd b. Sabit, şu hâdiseyi nakleder: Resûlullah cihad edenlerle oturanların eşit olmadıklarını bildiren âyeti bana yazdırırken âmâ sahabî Ümmü Mektûm çıkageldi ve: “ Ey Allah’ın Rasûlü! Yemin ederim ki, eğer güç yetirebilseydim, gözlerim görüyor olsaydı ben de cihada katılırdım ” dedi. Bunun üzerine Resûlullah’ın dizi benim dizimin üzerinde iken vahiy gelmeye başladı, bacağıma öylesine bir ağırlık çöktü ki uyluk kemiğimin kırılacağını zannettim. Sonra Allah Resûlü’nün üzerinden bu hal giderildi ve “ bir mazereti bulunmaksızın ” kaydı geldi. ( Buhârî, Tefsir 4/18 )
Bu âyet, mazeret sahiplerinin ecir ve sevap bakımından mücâhitlerle eşit olduğuna delâlet etmektedir. Rivayete göre Resûlullah ( s.a.s. ) Tebük seferinden dönüp Medine’ye yaklaştığı zaman:
“ Medine’de öyle insanlar vardır ki siz nereye gittiyseniz, hangi vâdiyi geçtiyseniz muhakkak onlar da sizinle beraber oradaydı ” buyurdu. Orada bulunanlar:
“ - Yâ Rasûlallah! Onlar Medine’de idi. Nasıl bizimle beraber olabilirler? ” dediklerinde Allah Resûlü ( s.a.s. ):
“ Evet, onlar Medine’dedirler. Fakat onları orada alıkoyan mazeretleridir ” diye cevap verdi. ( Buhârî, Cihad 35; Müslim, İmâre 159; Ebû Dâvûd, Cihad 19 )
Ancak imkânları olduğu ve herhangi bir özrü bulunmadığı halde cihattan geri kalanların durumu ayrı mütalaa edilmektedir. Bunlar mü’min oldukları için kendilerine cennet vaat edilmekle beraber, derece ve mükâfat itibariyle mallarıyla canlarıyla cihad edenlerle eşit tutulmaları mümkün değildir. Şüphesiz Allah, mallarıyla canlarıyla kendi yolunda cihad edenleri katında yüksek derecelere erdirecek, onlara büyük mükâfatlar ikram edecek, bütün günahlarını bağışlayacak ve onlara merhametiyle muamele edecektir.
Nitekim Resûl-i Ekrem ( s.a.s. ) şöyle buyurmaktadır:
“ Cennette yüz derece vardır. Allah Teâlâ bu dereceleri kendi yolunda cihad edenler için hazırlamıştır. Her iki derece arasındaki mesâfe yerle gök arası kadardır. ” ( Buhârî, Cihad 4 )
İmam Kuşeyrî ( r.h. ) âyetle ilgili şu açıklamayı yapar: Bütün noksanlardan münezzeh olan Allah, evliyâsını kerâmetler husûsunda bir tutmuş, ancak ulaşacakları dereceler bakımından onları farklı kılmıştır. Bâzıları zengin, bâzıları daha zengin, bâzıları büyük, bâzıları daha büyüktür. Yıldızlar parlaktır. Fakat ayın parlaklığı onların üzerindedir. Güneş doğduğu zaman ise ışığıyla onların hepsine galip gelir. ( Kuşeyrî, Letâifu’l-işârât, I, 221 )
Belki cennet; Hakk’a vâsıl olanlar, özürleri sebebiyle yolda kalan tâlibler ve özürsüz olarak talep etmeden oturup kalan mü’minler arasında müşterektir. Ancak onlardan birinci grup bir vâdîde, diğerleri başka bir vâdîdedir. Bunlar, derece bakımından Allah Teâlâ katında eşit olmazlar.
İnsanlar içinde bir grup da vardır ki, kendilerine yazık edip cehennemlik olmuşlardır:
Ömer Çelik Tefsiri
Nisa suresi 96 ayeti anlamı - okunuşu
Onlar için Allah’ın yanında yüksek dereceler, bir bağışlanma ve bir rahmet vardır. Çünkü Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.
Mokhtasar tefsiri
Bu vaat olunan sevaplar, birbirinden üstün makamlardır. Bununla beraber günahları bağışlanacak ve onlara rahmet edilecektir. Allah kullarını bağışlar ve onlara merhamet eder.
Ali Fikri Yavuz
Mücahidler için Allah katından dereceler, mağfiret ve rahmet vardır. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir
İngilizce - Sahih International
Degrees [of high position] from Him and forgiveness and mercy. And Allah is ever Forgiving and Merciful.
Nisa suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
Kendi katından ihsan ettiği derecelerle, yarlıgamayla ve rahmetle ve Allah suçları örtüp yarlıgayan rahimdir.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
(Onları) Allah tərəfindən yüksək dərəcələr, bağışlanma və mərhəmət gözləyir. Allah bağışlayandır, rəhm edəndir.
Kuran Araştırmaları Vakfı
Kendinden dereceler, bağışlama ve rahmet vermiştir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
Nisa suresi (An-Nisa) 96 ayeti arapça okunuşu
﴿دَرَجَاتٍ مِّنْهُ وَمَغْفِرَةً وَرَحْمَةً ۚ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا﴾
[ النساء: 96]
English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- Meleklere, "Adem'e secde edin" demiştik, İblis müstesna hepsi secde ettiler, o ise kaçındı, büyüklük tasladı
- Kendilerinden önce olan Nuh, Ad, Semud milletlerinin, İbrahim milletinin, Medyen ve altüst olmuş şehirler halkının
- Allah'a yönelen her kula öğüt ve bir belge olarak yeryüzünü yaydık, oraya sabit dağlar yerleştirdik,
- Münafıklar: "Allah'a ve Peygamber'e inandık, itaat ettik" derler; sonra da bir takımı yüz çevirirler. İşte
- Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk bahşeden bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur.
- Büyüklük taslayanlar: "Doğrusu hepimiz onun içindeyiz. Allah kullar arasında şüphesiz hüküm vermiştir" derler.
- Karun, ihtişam içinde milletinin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler: "Karun'a verildiği gibi bizim de olsa;
- Biz de herşeyi yazıp saymışızdır.
- Tanrınız tek bir Tanrıdır. Ahirete inanmayanların kalbleri bunu inkar eder; onlar büyüklük taslarlar.
- "Allah ancak Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler and olsun ki kafir olmuşlardır. De ki: "Allah Meryem
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Nisa indirin:
Nisa Suresi mp3 : Nisa suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Ammar Al-Mulla
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler