Araf suresi 173. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿اَوْ تَقُولُٓوا اِنَّمَٓا اَشْرَكَ اٰبَٓاؤُ۬نَا مِنْ قَبْلُ وَكُنَّا ذُرِّيَّةً مِنْ بَعْدِهِمْۚ اَفَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ الْمُبْطِلُونَ ﴾ [الأعراف: 173]
ayet arapça & türkçe okunuşuEv tekûlû innemâ eşrake âbâunâ min kablu vekunnâ żurriyyeten min ba’dihim(s) efetuhlikunâ bimâ fe’ale-lmubtilûn(e) [Araf: 173]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Rabbin, insanoğlunun sulbünden soyunu alıp devam ettirmiş, onlara: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim" demiş ve buna kendilerini şahit tutmuştu. Onlar da: "Evet şahidiz" demişlerdi. Bu, kıyamet günü, "Bizim bundan haberimiz yoktu" dersiniz veya "Daha önce babalarımız Allah'a ortak koşmuşlardı, biz de onlardan sonra gelen bir soyuz, bizi, boşa çalışanların yaptıklarından ötürü yok eder misin?" dersiniz diyedir. [Araf: 173]
Araf Suresi 173. ayet tefsiri
Allah Teâlâ ile Âdem oğulları arasında cereyan eden bu ahitleşmeyi ve Allah’ın onları rubûbiyetine şâhit tutmasını hem hakîki hem de temsilî mânada anlamak mümkündür.
Hakiki mânaya göre; Allah Teâlâ dünyayı yaratmadan önce dünyaya gelecek olan bütün insanların ruhlarını “ Elest Bezmi ” diye meşhur olan ruhlar âleminde bir araya getirerek onları kendi varlığına şâhit tutmuştur. “ Ben sizin Rabbiniz değil miyim? ” süaline “ Evet! ” cevabını alarak, kendisinin onların rabbi olduğunu yine onlara ikrar ettirmiştir. Böylece kendisi ile dünyaya gelecek bütün insanlar arasında Rab-kul ilişkisi bağlamında bir sözleşme yapmıştır. Ayrıca bu sözleşmeye bizzat kendilerini şâhit tutmuş veya bizzat kendisi ve melekleri bu sözleşmeye şâhit olmuşlardır. Nitekim, “ Allah, adâleti ayakta tutarak, kendisinden başka hiçbir ilâhın olmadığına bizzat şâhittir. Ayrıca bütün melekler ve kendilerine ilim verilmiş olanlar da tam bir doğruluk, adâlet ve hakkâniyet içinde aynı gerçeğe şâhittirler ” ( Âl-i İmran 3/18 ) âyeti bu şâhitliğe işaret etmektedir. Günümüzde genetik ilmi, bütün insanların aslını teşkil eden genlerin, babaları Hz. Âdem’in sulbüne rahatlıkla sığabileceğini söylemektedir. Dolayısıyla Allah Teâlâ’nın rûhlar âleminde bu ilk ahdi almasına ve bizlerin de “ kalû belâ ”dan beri müslüman olmamıza bir mâni gözükmemektedir.
Tasavvuf erbâbı âlimler de bu hakiki mâna üzerinden hareket ederek âyet-i kerîmede şu işaretlerin olduğunu söylemişlerdir:
“ Yaratılmışların alması, mevcut olan bir şeyden mevcut olan bir şeyi almak şeklindedir. Yaratanın alması ise bazan yok olan bir şeyi, yokluktan almak şeklinde olur. Nitekim “Daha önce de, sen hiçbir şey değilken, seni yoktan ben yaratmıştım ” ( Meryem 19/9 ) ayeti bu türlü bir almaya delâlet eder. Bazan de yok olan bir şeyi, yine yok olan bir şeyden almak şeklinde olur. Nitekim “ Rabbin Âdem oğullarının bellerinden zürriyetlerini almıştı ” ( A‘râf 7/172 ) ayeti sözü edilen ikinci almaya örnek verilebilir. Çünkü ayette bahsedilen “ alma ” zamanında Âdemoğulları, onların belleri ve zürriyetleri yoktu. Allah Teâlâ kemâl-i kudretiyle onların kıyamete kadar vücuda gelecek olan, fakat o anda yok bulunan zürriyetlerini, yok olan Âdem oğullarının yok olan bellerinden almış ve onları o anda var ederek içinde bulundukları duruma uygun bir vücut vermiştir.
Allah Teâlâ, Âdem ( a.s. )’ın belinden çocuklarının zerrelerini, çocukların bellerinden de kıyamete kadar gelmesi mukadder olan zürriyetlerinin zerrelerini çıkardığı zamanda ruhlar, üç saf halinde dizilmiş bir ordu gibiydi: Birinci saf, hayırda önde olanların ruhlarıdır. İkinci saf, amel defterini sağ taraftan alacakların ruhlarıdır. Üçüncü saf ise amel defterini sol taraftan alacakların ruhlarıdır. Babalarının bellerinden alınan zerreler, kendilerine ait ruhlar ile aydınlanıp rabbânî bir vücudla ruhânî vücud elbisesini giydiler. Kulaklar, gözler ve kalpler de ruhânî bir örtüye büründüler.
Sonra Hak Teâlâ onlara: “ Ben sizin Rabbiniz değil miyim? ” buyurdu. Hayırda önde olanlar, Allah Teâlâ’nın bu hitabını nûrânî ve ruhânî bir kulakla dinleyip nûrânî gözlerle O’nun cemâlini müşâhede ettiler. O’nu, O’na vuslat arzusuyla nurlanmış rabbânî ve ruhânî bir kalple sevdiler. Bu sevgi üzere O’nun: “ Ben sizin Rabbiniz değil miyim? ” sorusuna icâbet ederek: “ Evet, sen bizim mahbûbumuz ve mabûdumuz olan Rabbimizsin. Senin mahbûbiyetine ve rubûbiyetine şâhid olduk ” dediler. Bunun üzerine Allah Teâlâ onlardan, sadece kendisini sevip kulluk etmeleri hususunda söz aldı. Amel defterini sağ taraftan alanlar, Hak Teâlâ’nın hitabını ruhânî bir kulakla işitip ruhânî gözlerle O’nun celâlinin ruhâniyetini gördüler. İlâhî ve rabbânî bir kalple O’na inanıp kulluk üzere davetine icâbette bulunarak: “ Evet, sen bizim taptığımız, kulluk ettiğimiz Rabbimizsin. İşittik, itaat ettik ” dediler. Allah Teâlâ da onlardan, sadece kendisine kulluk etmeleri hususunda söz aldı. Amel defterini sol taraftan alanlar ise Hak Teâlâ’nın hitabını ruhânî bir kulakla izzet perdesinin arkasından işittiler. Kulaklarında gaflet ağırlığı, gözlerinde şekavet perdesi, kalplerinde ise mihnet mührü vardı. Hak Teâlâ’nın buyruğuna mecbûren icâbet edip: “ Evet, sen bizim Rabbimizsin. Fakat biz bunu istemeyerek işittik ” dediler. Allah Teâlâ da, kendisine kulluk etmeleri için onlardan söz aldı. Şimdi iman ve küfür bakımından insanlar arasında var olan farklılıklar, onlara verilen rabbânî ve ruhânî istîdatların farklılığından kaynaklanmaktadır.” ( Bursevî, Rûhu’l-Beyân, III, 351 )
Temsilî mânaya göre ise; Allah Teâlâ insanı fıtrat olarak Rabliğini kabul edecek şekilde yaratmıştır. Ona hissetme, düşünme, akletme, idrak ve iman etme özelliklerini vermiştir. Ayrıca hem insanın varlığına hem de kâinata pek çok deliller koyup, insanın bunlara bakarak kendi Rabliğini tanımasına imkân hazırlamıştır. İşte sözleşmeden murat budur. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de buna benzer temsilî anlatımlar vardır. Şu ayette yer alan: “ Bundan başka, gaz halinde olan göğe yöneldi. Hem ona, hem de yeryüzüne: «İsteseniz de istemeseniz de gelin!» buyurdu. İkisi de: «İsteyerek geldik» dediler ” ( Fussılet 41/11 ) şeklindeki konuşma bunlardan biridir.
İster hakiki ister temsilî olsun yapılan bu sözleşmenin ve alınan bu ahdin hikmeti, insana kulluk mesuliyetini hatırlatmak; kıyâmet günü, “ bizim böyle bir şeyden haberimiz yoktu ” veya “ bâtıl yola sapmış müşrik bir toplumun içinde dünyaya geldik, böyle dinî hakîkatlerin farkında bile olamadık ” şeklinde mazeretler ileri sürmesine mâni olmaktır. Allah Teâlâ’ya karşı samimi bir kulluk sorumluluğu olduğu ve hiçbir kimsenin diğerinin günahından sorumlu olmayacağı şuurunu, ilâhî kudret elinden kendine has müstesnâ bir güzellikle varlık sahasına çıkan her bir insanın aklına tek tek yerleştirmektir. Âyetlerin böyle açık ve anlaşılır bir şekilde beyân edilmesinin hedefi de yine insanın taklidi bırakıp tahkike ermesine, gittiği yanlış yolları terk edip doğru yola dönmesine ve Allah’a yönelmesine yardımcı olmaktır.
Ancak Allah’ın âyetlerine kulak verip doğru yolu bulanlar da, bu nimetin kıymetini bilmeli, var gücüyle buna şükretmeye çalışmalı ve tekrar küfre dönmek gibi kötü bir sonuçtan Allah’a sığınmalıdır. Anlatılan şu kıssa, bu konuda ne ibretli bir misâldir:
Ömer Çelik Tefsiri
Araf suresi 173 ayeti anlamı - okunuşu
Veya: “Çok önceden beri atalarımız Allah’a şirk koşmuşlardı; biz de onların ardından gelip yapabileceği başka bir şey olmayan bir nesil idik. Şimdi kalkıp, o bâtıl şirk yolunu başlatanların yaptıkları yüzünden bizi helâk mi edeceksin?” şeklinde bir mazerette bulunmayasınız.
Mokhtasar tefsiri
Veyahut Allah’a şirk koşarak ahdi bozanların babalarınız olduğunu, sizlerin de babalarınızı bulduğunuz şirk üzerine onları taklit ettiğinizi hüccet getirerek ‘’Ey Rabbimiz! Allah’a şirk koşarak amellerini iptal etmiş olan babalarımızın yaptıkları sebebiyle bizleri cezalandırıp azap mı edeceksin? Cehaletimiz ve babalarımızı taklit etmemiz sebebiyle bizim bir günahımız yoktur.’’ dememeniz içindir.
Ali Fikri Yavuz
Yahud: “-Doğrusu, atalarımız, önceden Allah’a ortak koşmuştu. Biz onlardan sonra gelen bir nesil bulunuyoruz. Şimdi o bâtıl yolu kuranların yaptıkları günahlarla bizi helâk mi edeceksin?” dersiniz. (İşte bunları dememeniz için sizi şahit tuttuk)
İngilizce - Sahih International
Or [lest] you say, "It was only that our fathers associated [others in worship] with Allah before, and we were but descendants after them. Then would You destroy us for what the falsifiers have done?"
Araf suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
Yahut da ancak atalarımız şirk koştu önce ve biz onlardan sonra gelmiş bir soyuz; bizi de o boş ve asılsız işlerde bulunanların amelleri yüzünden helak mı edeceksin gibi bir söz söylememeniz içindi.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
Və ya: “Atalarımız daha əvvəl (Allaha) şərik qoşmuşdular, bis də onlardan sonra gələn bir nəsil idik (onların izi ilə getdik). Məgər biz batilə uyanların (haqq yoldan sapanların) törətdikləri əməllərə görə məhv edəcəksən?” – deməməniz üçündür.
Kuran Araştırmaları Vakfı
Yahut "Daha önce babalarımız Allah'a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onların izinden gittik). Batıl işleyenlerin yüzünden bizi helak edecek misin?" dememeniz için (böyle yaptık).
Araf suresi (Al-Araf) 173 ayeti arapça okunuşu
﴿أَوْ تَقُولُوا إِنَّمَا أَشْرَكَ آبَاؤُنَا مِن قَبْلُ وَكُنَّا ذُرِّيَّةً مِّن بَعْدِهِمْ ۖ أَفَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ الْمُبْطِلُونَ﴾
[ الأعراف: 173]
أو تقولوا إنما أشرك آباؤنا من قبل وكنا ذرية من بعدهم أفتهلكنا بما فعل المبطلون
سورة: الأعراف - آية: ( 173 ) - جزء: ( 9 ) - صفحة: ( 173 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- Yeryüzünde gezip, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Onlar, kendilerinden daha kuvvetliydiler. Göklerde ve
- O da onların tanrılarına gizlice yönelip: "Sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o, konuşmuyor musunuz?" dedi.
- Şeytan onlara işlediklerini güzel gösterdi ve "Bugün insanlardan sizi yenecek kimse yoktur; doğrusu ben de
- Ey İnananlar! Allah yolunda yürüdüğünüz vakit, her şeyi iyice anlayın. Size, müslüman olduğunu bildirene, dünya
- Bir çağırıcının yakın bir yerden çağıracağı güne kulak ver.
- Allah'a kim güzel bir ödünç takdiminde bulunursa, Allah karşılığını kat kat verir, ona cömertçe verilecek
- Allah ve Peygamberiyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuğa uğraşanların cezası öldürülmek veya asılmak yahut çapraz olarak
- And olsun ki, sizi yarattık, sonra şekil verdik, sonra meleklere, "Adem'e secde edin" dedik; İblis'ten
- Gece gündüz, açık gizli, mallarını sarfedenlerin mükafatlarını Rab'leri verecektir. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
- Onlara "Müslümanların inandığı gibi siz de inanın" denilince de, "Beyinsizlerin inandığı gibi mi inanalım?" derler;
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Araf indirin:
Araf Suresi mp3 : Araf suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler