Tur suresi 44. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.

  1. Ayet
  2. mp3
  3. Sayfada
Tur suresi 44 ayeti okunuşu - Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Resmi Kur'an-ı Kerim Sayfasıdır , Abdulbaki Gölpınarlı meali, Kuran Araştırmaları Vakfı & ayet nasıl okunur : Tur suresi - At-Tur aya 44 (The Mount).
  
   

﴿وَاِنْ يَرَوْا كِسْفًا مِنَ السَّمَٓاءِ سَاقِطًا يَقُولُوا سَحَابٌ مَرْكُومٌ ﴾ [الطور: 44]

ayet arapça & türkçe okunuşu

Ve-in yerav kisfen mine-ssemâ-i sâkitan yekûlû sehâbun merkûm(un) [Tur: 44]


Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet

Gökten azap olarak düşen bir parça görseler: "Bulut kümesidir" derler. [Tur: 44]


Tur Suresi 44. ayet tefsiri

Cenâb-ı Hak peş peşe ferman buyurduğu bu suallerle müşrikleri Allah’ın varlığını, birliğini, Hz. Muhammed ( s.a.s. )’in peygamberliğini ve Kur’an’ın gerçekliğini kabule yönlendirmektedir. Çünkü bu sualler muhatabı her yönden kuşatmakta, ona kaçıp kurtulabileceği en küçük bir delik bırakmamakta ve onu gerçeği itirafa mecbur kılmaktadır. Kısaca özetlemek gerekirse:

Öncelikle kendi yaratılışlarına dikkat çeker. Bu kadar mükemmel ve ölçülü bir yaratılış, bir yaratıcı olmaksızın tesadüfen kendiliğinden mi ortaya çıktı? Bunu belli bir takdir ve ölçüye göre var eden bir Rab, bir Yaratıcı yok mudur? Önceleri yokken sonradan yaratıldıklarına göre, şayet akılları varsa, kendilerini bir yaratanın olabileceğini düşünmeleri gerekmez mi? Yoksa onları bir yaratıcı yarattı da başıboş mu bıraktı? Yoksa onlar Allah’a kulluktan başka bir maksat için mi yaratıldılar? Yoksa yaratıcı onlar da, kendilerini ve eşyayı yine kendileri mi yarattı? Yoksa Yaratan’ı hiçbir şey yerine koymadıkları için mi O’nun kudretini hesaba katmıyor, cezasından korkmuyor ve imansızlık ediyorlar?

İkinci olarak, göklerin ve yerin yaratılışına ibretle bakmayı ister. Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır onlar yaratmadılar. Çünkü onlar, kendilerine sorulduğu zaman “ Gökleri ve yeri yaratan Allah’tır ” derlerdi. Fakat yine de şüphe içinde dolaşır, O’nun mantıklı sonuçlarını tatbik edecek kesin bir kanaat ile hareket etmez, emir yasak tanımaz, mûcizelere inanıp, peygamberi tasdik etmek istemezler. Hakikati anlayıp ona teslim olmak işlerine gelmez. Sadece peygamberin, zamanın felaketlerine çarpılmasını bekler dururlar.

Üçüncü olarak, Allah Teâlâ’nın maddi manevî hazineleri söz konusu edilir. Yoksa Rabbin hazineleri onların yanında mıdır? Nimetleri onlar mı dağıtıyorlar? Böyle bir hakları varsa peygamberliği istediklerine verebilir, o yüce rütbenin Hz. Muhammed ( s.a.s. )’e verilmesini engelleyebilirler. Fakat onların böyle bir hak ve salahiyete sahip olmadıkları açık bir gerçektir

Dördüncü olarak, hâkimiyete dikkat çekilir. Yoksa her şeyi hâkimiyetleri altına alan onlar mıdır? Bu hâkimiyetle -hâşâ- Allah’a bile galip gelmişler, hazinelerini ele geçirmişler de onun vermek istediğini verdirmek istemiyor; yahut da Allah’ın verdiğini zorla geri almak istiyorlar, öyle mi?

Beşinci olarak, vahyi ve ilâhî bilgileri alma yollarına bakılması istenir. Yoksa onların bir merdivenleri var; Allah’ın Mele-i A’la’ya gönderdiği emirleri, vahiyleri ve diğer bütün ilâhî sözleri o merdivenle göğe yükselip dinliyorlar; böylece kimin kimden önce öleceğini ve Kur’ân’ın Allah tarafından gönderilmeyip uydurularak O’na isnat edildiğini biliyorlar, öyle mi? Öyleyse bu bilgileri dinleyenlerin açıklayıcı, kuvvetli bir delil getirmeleri, dinlediklerini ispat etmeleri gerekmez mi?

Altıncı olarak, Kur’an ve Peygamber’in getirdiği tâlimatlara uygun davranmadıkları için içine düştükleri itikadî yanlışlara yer verilir. Bunların başında Allah Teâlâ’ya çocuk isnat etmeleri gelir. Çocuklardan da, kendileri için yüz karası ve utanç sebebi saydıkları kızları Allah’a tahsis ediyorlar. Meselâ onlar, meleklerin Allah’ın kızları olduğunu ileri sürüyorlar ve onların adına bir takım putlar yapıp, Lât, Uzza, Menât gibi dişi isimler vererek tapıyorlar, sonra da, “ Biz bunları Allah’a ortak koşmuyoruz, Allah’ın kızları oldukları için bize şefaat etsinler diye onlara tapıyoruz ” diyorlardı. Ancak kendilerine gelince kız evladını hor görüyor ve oğlan istiyorlardı. Bundan daha gülünç inanç ne olabilir? Bu çeşit açık cehalet karanlıklarında yuvarlanıyorlar da, Allah tarafından ilim ışığını kendilerine getiren kimseye can düşmanı oluyorlar.

Yedinci olarak, tebliğe karşılık ücret meselesine dikkat çekilir. Yoksa Peygamber ( s.a.s. ) onlardan bir ücret istiyor da bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar? Âyette geçen اَلْمُغْرَمُ ( mağrem ) kelimesi esasen “ suçsuz bir insanın malından vermesi gereken zarar karşılığı ” anlamına gelir. Bu yüzden kefil olmak gibi açık yahut yardımlaşma gibi zımnen bir söz verme ya da cebri bir sorumluluk neticesi meydana gelen zarara da “ mağrem ” denilir. Yani onlar, zorba hükümetlerin baskıları altında ağır vergilerle ezilmekte olan halk gibi midirler ki Peygamber ( s.a.s. )’in davetinden yüz çeviriyor, onun için felaketler bekliyorlar?

Sekizinci olarak, gayb konusu gündeme getirilir. Yoksa gayb onların yanında da, onlar istediklerini yazıyor, istediği kararı veriyor; mutlak mânada neyin faydalı neyin zararlı olduğunu biliyor, insanların faydasına olacak şekilde uymaları gereken kanun ve kaideleri belirliyor; kimin önce öleceğini Levh-i Mahfuz’dan alıp halka onlar haber veriyorlar, öyle mi?

Dokuzuncu olarak, müşriklerin Resûlullah ( s.a.s. ) ve mü’minler için kurdukları tuzaklar söz konusu edilir. Onlar Peygamberimiz ve müminlere kötü bir plan hazırlamak istiyorlardı. Bu âyet müşriklerin Dârü’n-Nedve’de tertip etmek istedikleri su-i kastı haber vermektedir. Fakat âyetin verdiği habere göre o küfredenlerin kendileri aldanacak, kurdukları tuzağa kendileri düşeceklerdi. Nitekim öyle olmuş; Allah Resûlü ( s.a.s. ) sağ sâlim hicret ederken Ebû Cehiller Bedir’de yakalanıp öldürülmüşlerdir. Böylece söz konusu âyet, gaybı önceden haber vermiş ve bunu onların değil, Allah’ın bilip peygamberine haber verdiğini gözler önüne sermiştir.

Son olarak müşriklerin Allah’tan başka taptıkları putlara dikkat çekilir. Onların Allah’tan başka ilâhları vardı. Bunların kendilerini Allah’ın azabından kurtaracaklarını zannediyorlardı. Halbuki Allah onların koştukları ortaklardan uzaktır. Daha doğrusu Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur.

Bütün bu sualler gerçeği açık olarak ortaya koyacak kuvvette ve netliktedir. Nitekim Cübeyr b. Mut‘im, Bedir savaşından sonra Kureyşli esirlerin serbest bırakılmaları için Mekkeli müşrikler tarafından konuşmak üzere Medine’ye gönderilmişti. Medine’ye geldiklerinde Peygamberimiz ( s.a.s. ) akşam namazını kıldırıyor, namazda da Tûr sûresini okuyordu. Cübeyr’in kendisi şöyle anlatıyor: “ Resûlullah ( s.a.s. ) sûrenin bu bölümüne geldiğinde, heyecandan kalbim göğsümden dışarı fırlayacak zannettim. ” ( Buhârî, Tefsir 52 ) O gün bu ayetleri işitmesiyle İslâm onun kalbine kök saldı, daha sonra müslüman olmasının önemli sebeplerinden biri oldu. Fakat umûmen kâfirler bu gerçeklere inanmak istememişler, Peygamber ( s.a.s. )’den ısrarla mûcize talep etmişlerdir. Meselâ onlar “ Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi üzerimize göğü parça parça düşür! ” ( Şuarâ 26/187 ) diye istekte bulunuyorlardı. Bu isteklerine binâen o kâfirler, o kadar inatçı bir hâle gelmişlerdi ki, gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler, artık azabın tepelerine inmekte olduğuna şâhit olsalar bile yine inanmayacak, bunun hakkında “ üst üste kümelenmiş bir bulut yığını ” diyecek kadar büyük bir gafletin içinde idiler. Fiilen başlarına gelmedikçe kabul etmezlerdi. Onların bu inkâr hâllerini anlatmak üzere âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

 “ Şu bir gerçek ki, haklarında Rabbinin azap sözü kesinleşmiş olanlar iman etmezler. Kendilerine her türlü delil ve mûcize gelmiş olsa bile inkârda diretirler. Ta o can yakıcı azabı gözleriyle görünceye kadar! ” ( Yûnus 10/96-97 )

“ Eğer onlara istedikleri gibi melekleri indirseydik, ölüler dile gelip kendileriyle konuşsaydı ve her şeyi toplayıp şâhit olarak karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe yine de onlar iman edecek değillerdi; fakat onların çoğu bilmezler. ” ( En‘âm 6/111 )

Öyleyse:
Ömer Çelik Tefsiri
Tur suresi Diyanet

Tur'den 44 Ayeti'ni dinle


Tur suresi 44 ayeti anlamı - okunuşu

Onlar, kendilerini helâk etmek üzere gökten bir parçanın üzerlerine düşmekte olduğunu görseler bile inatlarından: “Bu, üst üste kümelenmiş bir bulut yığını!” derler.


Mokhtasar tefsiri

Eğer gökten bir parça düştüğünü görseler; “Bunlar her zaman olduğu gibi üst üste yığılmış bulutlardır.” derler. Bundan öğüt almaz ve iman da etmezler.


Ali Fikri Yavuz

Eğer gökten bir parça düşerken görseler, birbiri üzerine yığılıb yoğunlaşmış bir bulutdur, derler


İngilizce - Sahih International


And if they were to see a fragment from the sky falling, they would say, "[It is merely] clouds heaped up."

Tur suresi oku

Abdulbaki Gölpınarlı meali


Gökten bir parçanın düştüğünü görseler, birbiri üstüne yığılmış bulut derler.


Azerice Bunyadov Memmedeliyev


Əgər onlar göyün bir parçasının (başlarına) düşdüyünü görsələr: “Bulud topasıdır!” – deyərlər (özlərinə əzab gəldiyinə inanmazlar).


Kuran Araştırmaları Vakfı


Gökten düşen bir kütle görseler "Üst üste yığılmış bulutlardır" derler.

Tur suresi (At-Tur) 44 ayeti arapça okunuşu

﴿وَإِن يَرَوْا كِسْفًا مِّنَ السَّمَاءِ سَاقِطًا يَقُولُوا سَحَابٌ مَّرْكُومٌ﴾
[ الطور: 44]

veiy yerav kisfem mines semai sakitay yekulu sehabüm merkum

وإن يروا كسفا من السماء ساقطا يقولوا سحاب مركوم

سورة: الطور - آية: ( 44 )  - جزء: ( 27 )  -  صفحة: ( 525 )


English Türkçe Indonesia
Русский Français فارسی
تفسير انجليزي اعراب

Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler

  1. Gözleri bizim öğüdümüze karşı kapalı olan ve öfkelerinden onu dinlemeye tahammül edemeyen kafirlere o gün
  2. "Benim taptığıma da sizler tapmazsınız."
  3. Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde dolaşamayanlara, hayalarından dolayı, kendilerini tanımayanların zengin saydıkları yoksullara verin.
  4. İşte böylece, inkarlarından ötürü onları cezalandırdık. Biz nankörden başkasına ceza mı veririz?
  5. Hepsi hemen bir düzlüğe dökülecektir.
  6. İşte bunlarin kalblerinde olanı Allah bilir. Onlardan yüz çevir, onlara öğüt ver, kendilerine tesirli sözler
  7. İnsanlardan, inanmadıkları halde, "Allah'a ve ahiret gününe inandık" diyenler vardır.
  8. Hor görülen yahudileri, bereketlendirdiğimiz yerin doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz,
  9. İnanıp yararlı iş işleyenlerin ve Muhammed'e, Rablerinden bir gerçek olarak indirilene inananların kötülüklerini Allah örter
  10. Doğrusu Rabbin güçlüdür, merhametlidir.

türkçe Kuran sureleri :

Bakara suresi Âl-i İmrân Nisâ suresi
Mâide suresi Yûsuf suresi İbrâhîm suresi
Hicr suresi Kehf suresi Meryem suresi
Hac suresi Kasas suresi Ankebût suresi
As-Sajdah Yâsîn suresi Duhân suresi
fetih suresi Hucurât suresi Kâf suresi
Necm suresi Rahmân suresi vakıa suresi
Haşr suresi Mülk suresi Hâkka suresi
İnşikâk suresi Alâ suresi Gâşiye suresi

En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Tur indirin:

Tur Suresi mp3 : Tur suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Tur Suresi Ahmed El Agamy
Ahmed Al Ajmy
Tur Suresi Bandar Balila
Bandar Balila
Tur Suresi Khalid Al Jalil
Khalid Al Jalil
Tur Suresi Saad Al Ghamdi
Saad Al Ghamdi
Tur Suresi Saud Al Shuraim
Saud Al Shuraim
Tur Suresi Abdul Basit Abdul Samad
Abdul Basit
Tur Suresi Abdul Rashid Sufi
Abdul Rashid Sufi
Tur Suresi Abdullah Basfar
Abdullah Basfar
Tur Suresi Abdullah Awwad Al Juhani
Abdullah Al Juhani
Tur Suresi Fares Abbad
Fares Abbad
Tur Suresi Maher Al Muaiqly
Maher Al Muaiqly
Tur Suresi Muhammad Siddiq Al Minshawi
Al Minshawi
Tur Suresi Al Hosary
Al Hosary
Tur Suresi Al-afasi
Mishari Al-afasi
Tur Suresi Yasser Al Dosari
Yasser Al Dosari


Tuesday, July 16, 2024

Bizim için dua et, teşekkürler