Araf suresi 95. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.

  1. Ayet
  2. mp3
  3. Sayfada
Araf suresi 95 ayeti okunuşu - Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Resmi Kur'an-ı Kerim Sayfasıdır , Abdulbaki Gölpınarlı meali, Kuran Araştırmaları Vakfı & ayet nasıl okunur : Araf suresi - Al-Araf aya 95 (The Heights).
  
   

﴿ثُمَّ بَدَّلْنَا مَكَانَ السَّيِّئَةِ الْحَسَنَةَ حَتّٰى عَفَوْا وَقَالُوا قَدْ مَسَّ اٰبَٓاءَنَا الضَّرَّٓاءُ وَالسَّرَّٓاءُ فَاَخَذْنَاهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ ﴾ [الأعراف: 95]

ayet arapça & türkçe okunuşu

Śümme beddelnâ mekâne-sseyyi-eti-lhasenete hattâ ‘afev ve kâlû kad messe âbâenâ-ddarrâu ve-sserrâu feeḣażnâhum baġteten vehum lâ yeş’urûn(e) [Araf: 95]


Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet

Sonra kötülüğün yerine iyiliği koyduk, öyle ki, çoğalıp, "babalarımız da darlığa uğramış, bolluğa kavuşmuşlardı" dediler. Bu yüzden onları haberleri olmadan, ansızın yakalayıverdik. [Araf: 95]


Araf Suresi 95. ayet tefsiri

Allah Teâlâ’nın toplumların hayatında câri olan kanunlarından biri de, peygamber gönderdiği ülke halklarını, kalplerini ilâhî hakîkatleri idrâke müsait hale getirmek için bir takım zorluklar ve felâketlerle sınamasıdır. Bu kanuna uygun olarak Allah, peygamber gönderdiği kavimlere fakirlik, kıtlık ve hastalıklar göndermiş, onları çeşitli iktisâdî sıkıntılara sokmuş, savaşlarda yenilgilere ve buna benzer felâketlere uğratmıştır. Bütün bunlar, az önce de ifade edildiği gibi onların kibir ve gururlarını kırmak, güç, kuvvet ve zenginliğe olan aşırı güvenlerini sarsmak içindir. Üzerlerinde, bütün mukadderatlarını kontrol eden sonsuz kudret sahibi Allah’ın olduğunu hatırlatmak ve bu sayede kalplerini, ilâhî ikazlardan ders çıkarabilecek bir hâle getirerek Rablerinin önünde huşû içinde boyun büküp O’nun emirlerine teslim olmalarını sağlamaktır. Fakat birinci sırada uygulamaya konan bu usul, eğer onları hakkı kabule yönlendirmede yeterli olamazsa, bu sefer de, o insanlar her türlü nimet, bolluk ve refah ile şımartılır. Bu durum, artık onların feci bir âkıbete doğru sürüklendiklerinin mühim bir işaretidir. Tecrübe edilmiş genel bir kâide olarak, sıkıntı ve felaketlere düçâr olan bir topluluk, büyüyüp zenginleşmeye başladıklarında, şükürlerini artıracak yerde, daha ziyade Rablerine minnet duymaktan ictinap ederler ve hatta eski günlerini sanki hiçbir sıkıntı olmamış gibi unutup giderler. Gördükleri sıkıntı ve refah hallerinin, Allah tarafından terbiyeye yönelik bir sebep ve hikmetle alakalı olduğunu düşünmezler. Hatta: “ Bunlarda öyle harikulâde sayılacak bir şey yok. Böyle darlık, boluk, fakirlik, zenginlik, hastalık, sağlık, kederli ve sürûrlu haller insan hayatının tabii bir gereği olarak öteden beri devam edegelen şeylerdir. Bunların, peygamberlerin davetini kabul edip etmeme, onların öğrettiği ahlâkî değerlere bağlı kalıp kalmamayla hiçbir ilgisi yoktur. Tarihin verdiği bilgilere göre, daha önce yaşayan atalarımızın başına da bu tür şeyler gelmiştir ” diyerek kendilerini kandırırlar. Neticede bu gaflet ve şaşkınlık içinde, hiç farkına varamadan başlarına gelen ilâhî kahır tecellileriyle yok olur giderler.

Allah Resûlü ( s.a.s. ), belâ ve musîbetler karşısında mü’minle münâfığın tavrını ne güzel beyân eder:

“ Mü’minin durumu gıbta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece mü’minde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur.  Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur. ” ( Müslim, Zühd 64 )

Hz. Âmir ( r.a. ) anlatıyor:

Birgün Resûlullah ( s.a.s. )’in yanına gittim. Bir ağacın altına kendisi için bir yaygı serilmiş, O da üzerine oturuyordu. Ashâbı etrafına toplanmışlardı. Ben de yanlarına oturdum. Bir ara Allah Resûlü hastalıklardan ve dertlerden bahsedip dedi ki:

“ Mü’mine bir hastalık gelir, sonra da Allah ona şifa verirse, bu hastalık onun geçmiş günahlarına kefâret, geri kalan hayatı için de bir öğüt olur. Şâyet münafık hastalanır, sonra da âfiyet verilirse o, sahibi tarafından bağlanıp sonra da salıverilen fakat niçin bağlandığını, niçin salıverildiğini bilmeyen bir deve gibidir. ” ( Ebû Dâvûd, Cenâiz 1/3089 )

Netice olarak eğer bir toplum musibet ve dertlere düçar olduğunda bile Allah’a yönelmiyorsa veya Allah rahmetini ve bereketini saçarken O’nu hatırlamıyor ya da halini düzeltmek için hiç mi hiç gayret göstermiyorsa, onun helâki artık yakın ve kaçınılmazdır.

Bu ayetler nâzil olduğu sırada Mekke’de Kureyş müşrikleri Peygamberimiz ( s.a.s. )’e aynı muhalefeti gösteriyorlardı. Sonunda şiddetli bir kıtlığa maruz kalıp açlıktan kıvranmaya başladılar. Hadise şöyle oldu: Kureyşliler Peygamberimiz ( s.a.s. )’in tebliğine karşı gelmeye başlayıp, müslümanlara olan işkence ve eziyetlerini had safhaya vardırınca, Resûlullah ( s.a.s. ), mübârek ellerini semâya kaldırdı ve Kureyş müşriklerine şöyle beddua etti:

“ −Yâ Rabbi! Şu zâlim kavme, Yûsuf ( a.s. ) zamânındaki gibi yedi sene kıtlık azâbı vererek bana yardım eyle! ”

Bunun üzerine, yağmurlar kesildi; Kureyş müşriklerini öyle bir kuraklık ve kıtlık yakaladı ki, her şeyi kökten kazıdı, silip süpürdü. Birçokları açlıktan öldüler. Yiyecek bir şey bulamayınca, ölü hayvanların etlerini, derilerini yemeye başladılar. Onlardan biri göğe baktığında, açlık sebebiyle ortalığı duman kaplamış gibi görürdü!

Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de bu hâdiseden şöyle bahseder: “ Öyleyse sen, göğün âşikâr bir duman çıkaracağı günü gözetle. Bütün insanları her yönden saracak bir duman! Bu, gerçekten can yakıcı bir azaptır. ” ( Duhân 44/10-11 )

Bu kuraklık son derece şiddetlenince Ebû Süfyân, Âlemlerin Efendisi’ne mürâcaat etti ve:

“ −Ey Muhammed! Sen rahmet olarak gönderildiğini söylüyor, Allah’a itaati, akrabâya yardımı emrediyorsun. Kavmin ise kıtlıktan yok olmak üzeredir! Onlardan bu felâketin kaldırılması için Allah’a dua ediver! Eğer senin duan vesîlesiyle Allah bu belâyı üzerimizden kaldıracak olursa, Allah’a iman edeceğiz! ” dedi. Ardından da yemin ederek söz verdi. Bunun üzerine Fahr-i Kâinat ( s.a.s. ) dua etti. Yağmur yağdı. Kıtlık nihâyete erdi. Rahata eren müşrikler ise tekrar şirke döndüler. ( Buhârî, Tefsir 30, 44; Müslim, Münafıkîn, 40; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 431, 441 )

Dolayısıyla bu ayetler, indikleri dönemde Peygamberimizin karşısında yer alan Kureyş’in o andaki durumu dikkate alındığında daha kolay ve güzel bir şekilde anlaşılacaktır.

Cenab-ı Hak, onlara ve tüm insanlığa kurtuluş, hayır ve bereket kapısını göstermek üzere buyruyor ki:


Ömer Çelik Tefsiri
Araf suresi Diyanet

Araf'den 95 Ayeti'ni dinle


Araf suresi 95 ayeti anlamı - okunuşu

Sonra kötülüğün yerini iyilikle, darlığın yerini bollukla değiştiriririz. Zamanla onların nüfusları ve servetleri artınca: “Atalarımız da bazan böyle darlık ve sıkıntılar, bazan de bolluk ve mutluluklar yaşamışlardı” der, olup bitenlerden hiç ders almazlar. Biz de onları, kendileri farkına bile varmadan ansızın yakalayıveririz.


Mokhtasar tefsiri

Sonra kötülüğü, fakirliği, darlığı ve hastalığı değiştirip yerine iyilik, hayır, bolluk ve güven verdik de halkın sayısı çoğaldı, malları bollaşıp arttı ve ardından şöyle dediler: "Bizim başımıza gelen şer ve hayırlar olağan bir döngüdür. Daha önce bizim atalarımız da böyle darlığa düşmüşler ve sonra bolluk görmüşlerdi." Başlarına gelen bu sıkıntılardan ibret almaları ve kendilerine verilen bu nimetlerin de istidrac olduğunu anlamaları istenmişti. Biz de kendilerini, hiç farkında olmadıkları ve beklemedikleri bir sırada ansızın yakalayıp cezalandırdık.


Ali Fikri Yavuz

Sonra bu sıkıntının yerine iyilik ve selâmet verdik. Derken çoğaldılar ve; “- Doğrusu atalarımıza da böyle sıkıntılı haller olmuş, sevinçli ve geniş haller de gelmiş” dediler. Tam o sırada, hatırlarından geçmezken, ansızın kendilerine azabla yakalayıverdik


İngilizce - Sahih International


Then We exchanged in place of the bad [condition], good, until they increased [and prospered] and said, "Our fathers [also] were touched with hardship and ease." So We seized them suddenly while they did not perceive.

Araf suresi oku

Abdulbaki Gölpınarlı meali


Sonra da kötülük yerine iyilik verdik, çoğaldılar ve atalarımız da malca zarara uğramışlardı, genişliğe kavuşmuşlardı, bu, böyledir dediler de ansızın onları azaba uğrattık, anlamadılar bile.


Azerice Bunyadov Memmedeliyev


Sonra sıxıntını (bəlanı, pisliyi) firəvanlıqla əvəz etdik. Beləliklə, onlar artıb çoxaldılar və dedilər: “Atalarımıza da belə yaxşı-yaman günlər üz vermişdi”. Elə bu an onları özləri də bilmədən, qəflətən (əzabla) yaxaladıq.


Kuran Araştırmaları Vakfı


Sonra kötülüğü (darlığı) değiştirip yerine iyilik (bolluk) getirdik. Nihayet çoğaldılar ve: "Atalarımız da böyle sıkıntı ve sevinç yaşamışlardı" dediler. Biz de onları, kendileri farkına varmadan ansızın yakaladık.

Araf suresi (Al-Araf) 95 ayeti arapça okunuşu

﴿ثُمَّ بَدَّلْنَا مَكَانَ السَّيِّئَةِ الْحَسَنَةَ حَتَّىٰ عَفَوا وَّقَالُوا قَدْ مَسَّ آبَاءَنَا الضَّرَّاءُ وَالسَّرَّاءُ فَأَخَذْنَاهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ﴾
[ الأعراف: 95]

sümme beddelna mekanes seyyietil hasenete hatta afev vekalu kad messe abaened darraü vesserraü feehaznahüm bagtetev vehüm la yeşurun

ثم بدلنا مكان السيئة الحسنة حتى عفوا وقالوا قد مس آباءنا الضراء والسراء فأخذناهم بغتة وهم لا يشعرون

سورة: الأعراف - آية: ( 95 )  - جزء: ( 9 )  -  صفحة: ( 162 )


English Türkçe Indonesia
Русский Français فارسی
تفسير انجليزي اعراب

Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler

  1. Bundan sonra yine yüz çevirdiniz; eğer Allah'ın size bol nimeti ve merhameti olmasaydı, muhakkak zarara
  2. Arınmış olan, Rabbinin adını anıp namaz kılan, saadete erişecektir.
  3. Sabret; şüphesiz Allah'ın verdiği söz gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını sana gösteririz veya
  4. Ayetlerimiz ona okunduğu zaman: "Öncekilerin masalları" der.
  5. Allah da: "Az sonra pişman olacaklar" buyurdu.
  6. Eğer kentlerin halkı inanmış ve Bize karşı gelmekten sakınmış olsalardı, onlara göğün ve yerin bolluklarını
  7. İşte bu adamı yakıcı bir ateşe yaslayacağım.
  8. İnananlar toptan savaşa çıkmamalıdır. Her topluluktan bir taifenin dini iyi öğrenmek ve milletlerini geri döndüklerinde
  9. Şüphesiz Allah, gizliliklerin ortaya çıkacağı gün, insanı tekrar yaratmaya Kadir'dir.
  10. Allah hepsini toplayacağı gün, "Ey cin topluluğu! İnsanların çoğunu yoldan çıkardınız" der, insanlardan onlara uymuş

türkçe Kuran sureleri :

Bakara suresi Âl-i İmrân Nisâ suresi
Mâide suresi Yûsuf suresi İbrâhîm suresi
Hicr suresi Kehf suresi Meryem suresi
Hac suresi Kasas suresi Ankebût suresi
As-Sajdah Yâsîn suresi Duhân suresi
fetih suresi Hucurât suresi Kâf suresi
Necm suresi Rahmân suresi vakıa suresi
Haşr suresi Mülk suresi Hâkka suresi
İnşikâk suresi Alâ suresi Gâşiye suresi

En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Araf indirin:

Araf Suresi mp3 : Araf suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Araf Suresi Ahmed El Agamy
Ahmed Al Ajmy
Araf Suresi Bandar Balila
Bandar Balila
Araf Suresi Khalid Al Jalil
Khalid Al Jalil
Araf Suresi Saad Al Ghamdi
Saad Al Ghamdi
Araf Suresi Saud Al Shuraim
Saud Al Shuraim
Araf Suresi Abdul Basit Abdul Samad
Abdul Basit
Araf Suresi Abdul Rashid Sufi
Abdul Rashid Sufi
Araf Suresi Abdullah Basfar
Abdullah Basfar
Araf Suresi Abdullah Awwad Al Juhani
Abdullah Al Juhani
Araf Suresi Fares Abbad
Fares Abbad
Araf Suresi Maher Al Muaiqly
Maher Al Muaiqly
Araf Suresi Muhammad Siddiq Al Minshawi
Al Minshawi
Araf Suresi Al Hosary
Al Hosary
Araf Suresi Al-afasi
Mishari Al-afasi
Araf Suresi Yasser Al Dosari
Yasser Al Dosari


Wednesday, December 18, 2024

Bizim için dua et, teşekkürler