Necm suresi 10. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.

  1. Ayet
  2. mp3
  3. Sayfada
Necm suresi 10 ayeti okunuşu - Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Resmi Kur'an-ı Kerim Sayfasıdır , Abdulbaki Gölpınarlı meali, Kuran Araştırmaları Vakfı & ayet nasıl okunur : Necm suresi - An-Najm aya 10 (The Star).
  
   

﴿فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِه۪ مَٓا اَوْحٰىۜ ﴾ [النجم: 10]

ayet arapça & türkçe okunuşu

Fe-evhâ ilâ ‘abdihi mâ evhâ [Necm: 10]


Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet

Allah o anda kuluna vahyedeceğini etti. [Necm: 10]


Necm Suresi 10. ayet tefsiri

Kur’ân-ı Kerîm’i Peygamberimiz ( s.a.s. )’e müşriklerin iddia ettikleri gibi bir beşer değil, beşer üstü bir varlık olan melek Cebrâil ( a.s. ) öğretmiştir. Burada Cebrâil ( a.s. )’ın bir kısım hususiyetleri beyân edilir:

  Son derece güçlü ve kuvvetli,

  İlim ve amel bakımından fevkalade kuvvetleri olan,

  Akıl ve görüşünde sağlam,

  Sağlam yapılı,

  Nüfûz sahibi ve cesur,

  Güzel ve şahâne manzaralı.

Nitekim Tekvîr sûresinin 19-21. âyetlerinde de Cebrâil’in şu vasıflarına dikkat çekilir:

“ Şüphesiz Kur’an, çok şerefli bir Elçi’nin getirdiği sözdür. Bir Elçi ki pek kuvvetli, arşın sahibi yanında çok itibarlı. Orada sözü dinlenir, kendisine son derece güvenilir. ”

Cebrâil ( a.s. )’ın getirdiği vahyin bütün yönlerden doğru, sağlam ve itimada şayan olduğuna işaret için bu üstün vasıflarla vasıflandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla söylenen sözün doğru ve sağlamlığına medar olan idrak gücünün sağlamlığı, ezberleme, anlayış ve kavrayış kuvvetinin ve diğer kuvvelerin güçlü olmasına bağlıdır. Çünkü idrak gücü zayıf olursa anlayışı kısa olur; hafızası zayıf olursa duyduğunu ezberleyemez ve belleme kuvveti zayıf olursa işittiğini anlayamaz. Bu bakımdan sözüne itimat olunacak kimsede bu kuvvetlerin bulunması gerektiğinden vahye memur olan Cibrîl-i Emîn’in kuvvetlerinin tam ve her yönden sağlam ve güvenilir olduğuna işaret edilmiştir. Üstadın sağlam ve güvenilir olması, talebenin de sağlam ve güvenilir olmasını gerekli kıldığından bu ayetlerde Cebrâil ( a.s. ) ile birlikte aslında Resûlullah ( s.a.s. ) övülmektedir.

Cebrâil ( a.s. ) Hira dağında ilk vahyi getirdiği zaman göğün doğu tarafında en yüce ufukta kendî aslî sûretinde görünmüş, Resûlullah ( s.a.s. ) de onu bu haliyle görmüştü. İlk defa rastladığı bu muazzam ve müthiş manzara karşısında baygın yere düşmüştü. Nitekim bu husus Tekvîr sûresinde şöyle haber verilir: “ Yemin olsun ki Peygamber, vahyi getiren Elçi’yi apaçık bir ufukta gördü. ” ( Tekvîr 81/23 ) Sonra Cibrîl ( a.s. ) Efendimiz ( s.a.s. )’e yaklaştı, onun üzerine doğru iyice sarktı. Öyle ki araları, iyice kıvrılmış ve karşı karşıya getirilmiş yayın iki ucu kadar yahut bundan da daha yakın bir hâle geldi.[ 1 ] Bu noktada Cebrâil ( a.s. ) Allah’tan getirmiş olduğu vahyi O’nun en seçkin kulu Hz. Muhammed ( s.a.s. )’e bildirdi. Resûlullah ( s.a.s. ), vahyi getiren meleği aslî sûretiyle görmüş, kendisine emanet edilen nübüvvet vazifesinin ehemmiyetini tam olarak kavramış ve insanlığa tebliğ edeceği hakikatin mâhiyetine âşinâ olmuştu. Gözleriyle gördüğü şeyleri kalbi yalanlamamıştı. Gördüğü bu şeyler bir hayal değil, kalp ve vicdanın yalancı çıkarmayıp görerek tasdik ettiği birer hakikatti. Bu sebepledir ki Peygamberimiz ( s.a.s. ), bundan böyle Cebrâil ( a.s. )’ı hangi surette görse mutlaka tanırdı.

Âyet-i kerîmede bahsedilen “ yayın iki ucu arası kadar veya daha az mesâfe ” yakınlaşmanın Miraç gecesi Allah Teâlâ ile Peygamberimiz ( s.a.s. ) arasında vuku bulduğu şeklinde bir tefsir de yapılabilir. Şöyle ki:

Miraç gecesi Resûl-i Ekrem ( s.a.s. ) Cebrâil ( a.s. ) ile birlikte göklere yükseldi. Yedi kat semayı geçti, Sidre-i Müntehâ’nın yanına ulaştı. Cebrâil ( a.s. ) orada kaldı, Efendimiz ( s.a.s. ) ise daha ötelere gitti. İlâhî bir cezbe ve çekilme ile Allah Teâlâ’ya doğru yaklaştı. “ Kulum bana nafile ibâdetlerle yaklaşmaya devam eder… ” ( Buhârî, Rikâk 38 ) sözünün mânası kendisinde zâhir oldu. Birdenbire bir çekim kuvvetiyle yüce ufkun ötelerine fırlayıverdi. Mânen öyle yakınlaştı ki, Allah Teâlâ ile arasındaki mesafe yayın iki ucu kadar veya daha az kaldı.

Ancak şunu dikkatten uzak tutmamak gerekir ki, Allah Teâlâ’ya izafe edilen yaklaşmak ve ya­kınlık herhangi bir şekilde mekan yaklaşması ya da mesafe yakınlığı değildir. Peygamberimiz ( s.a.s. )’in Rabbine yaklaşıp yakınlaşması, onun mevkiinin büyüklü­ğünü açığa çıkarmak, şerefini yüceltmek, mârifet nurlarının aydın­lığını etrafa göstermek, gayb âleminin ve ilâhî kudretin sırlarını müşahede etmesini sağ­lamaktır. Cenâb-ı Hakk’ın ona yakınlaşması ona bir lutuftur, ünsiyettir, huzur vermektir ve en büyük bir ikramdır. Bu hakîkat, Resûl-i Ekrem ( s.a.s. )’in Hak katındaki makbûliyetini, onun nasıl korunup gözetildiğini, isteklerinin kabule şayan olup yerine getirildiğini, ona ihsan edilen ilâhî lutufların büyüklüğünü ve makamının yüceliğini gösterir. Bu yakınlaşmada: “ Kim bana bir karış yak­laşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım. Bana yürüyerek gelene ben koşarak ge­lirim ” ( Tirmizî, Da‘avat  131/3603 ) kudsî hadisinin mânasının tecelli ettiği görülmektedir.

O halde:

[ 1 ] “ Öyle ki araları yayın iki ucu arası kadar veya daha az kaldı ” ( Necm 53/9 ) ifadesini şöyle izah etmek mümkündür: Birincisi; o dönemde Araplar bir anlaş­ma yaparlarken iki yay çıkarıp üst üste koyarak tek bir yay görünümü verirler, sonra ikisini birlikte çekip bir ok atarlar böylece tam ola­rak ahitleştiklerini simgelerlerdi. Buna göre قَابَ قَوْسَيْنِ ( kābe kavseyn ) hem maddî anlamda fevkalade yakın olmayı hem de manevî bir yakınlığı ifade eder. İkincisi; Hicaz dilinde قَوْسٌ ( kavs ) kelimesi bir uzunluk ölçüsü olan “ zira/arşın ” ( 68 cm civarında uzunluk ölçüsü ) anlamında kullanılırdı. Buna göre iki ar­şın ( ortalama 136 cm ) uzunluğunda bir mesafenin kastedildiği söylenebilir. Üçüncüsü; قَابَ قَوْسَيْنِ  ( kābe kavseyn )  ifade­sini “ bir yayın iki ucu arasındaki mesafe kadar ” şeklinde anlamak da mümkündür. Âyet “ hatta daha yakın oldu ” şeklinde tamam­lanmakta, böylece “ adetâ elini uzatsa değecek kadar yakındı ” mânasına gelen maddî bir yakınlık tasviri yapılarak, -manevî anlamda- Resûlullah’ın vahyi aldığı kaynağın sağlamlığına ve vahye hiçbir şeyin karışma ihtimalinin bulunmadığı­na dikkat çekmenin hedeflendiği anlaşılmaktadır.

 


Ömer Çelik Tefsiri
Necm suresi Diyanet

Necm'den 10 Ayeti'ni dinle


Necm suresi 10 ayeti anlamı - okunuşu

Böylece kuluna vahyetmeyi dilediği her şeyi vahyetti.


Mokhtasar tefsiri

Cebrail, Allah`ın kulu Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-`e vahyedilmesi gerekeni vahyetti.


Ali Fikri Yavuz

(Cebrâil) vahy etti Allah’ın kuluna vahy ettiğini


İngilizce - Sahih International


And he revealed to His Servant what he revealed.

Necm suresi oku

Abdulbaki Gölpınarlı meali


Derken kuluna vahyetti, ne vahyettiyse.


Azerice Bunyadov Memmedeliyev


Sonra (Cəbrail Allahın Öz) bəndəsinə (Mühəmmədə) vəhy buyurduğunu vəhy etdi.


Kuran Araştırmaları Vakfı


Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi.

Necm suresi (An-Najm) 10 ayeti arapça okunuşu

﴿فَأَوْحَىٰ إِلَىٰ عَبْدِهِ مَا أَوْحَىٰ﴾
[ النجم: 10]

feevha ila abdihi ma evha

فأوحى إلى عبده ما أوحى

سورة: النجم - آية: ( 10 )  - جزء: ( 27 )  -  صفحة: ( 526 )


English Türkçe Indonesia
Русский Français فارسی
تفسير انجليزي اعراب

Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler

  1. O, inanmış kullarımızdandı.
  2. Karşılaştığınızda, olacak işi oldurmak için, onları gözlerinize az gösteriyor ve sizi de onların gözünde azaltıyordu.
  3. Ancak namaz kılıp namazlarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, Rablerinin
  4. Bunlar Rabbinin katından, hesabları karşılığı verilenlerdir.
  5. İnanan kullarıma söyle, namazı kılsınlar; alışveriş ve dostluğun olmayacağı günün gelmesinden önce, kendilerine verdiğimiz rızıktan
  6. Her sınıf varlığı yaratan O'dur. Gemiler ve hayvanlardan binesiniz diye size binekler var etmiştir. Bütün
  7. Yıldızların ışığı giderildiği zaman,
  8. Musa ile Harun'u göstererek: "Bu iki sihirbaz, sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak, sizin en üstün dininizi
  9. Kendilerine Kitapdan bir pay verilenleri, görmedin mi? Onlar aralarında hüküm vermek için Allah'ın Kitabına çağırılmışlar,
  10. İnanıp yararlı işler işleyenlerin, namaz kılıp, zekat verenlerin Rab'leri katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur

türkçe Kuran sureleri :

Bakara suresi Âl-i İmrân Nisâ suresi
Mâide suresi Yûsuf suresi İbrâhîm suresi
Hicr suresi Kehf suresi Meryem suresi
Hac suresi Kasas suresi Ankebût suresi
As-Sajdah Yâsîn suresi Duhân suresi
fetih suresi Hucurât suresi Kâf suresi
Necm suresi Rahmân suresi vakıa suresi
Haşr suresi Mülk suresi Hâkka suresi
İnşikâk suresi Alâ suresi Gâşiye suresi

En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Necm indirin:

Necm Suresi mp3 : Necm suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Necm Suresi Ahmed El Agamy
Ahmed Al Ajmy
Necm Suresi Bandar Balila
Bandar Balila
Necm Suresi Khalid Al Jalil
Khalid Al Jalil
Necm Suresi Saad Al Ghamdi
Saad Al Ghamdi
Necm Suresi Saud Al Shuraim
Saud Al Shuraim
Necm Suresi Abdul Basit Abdul Samad
Abdul Basit
Necm Suresi Abdul Rashid Sufi
Abdul Rashid Sufi
Necm Suresi Abdullah Basfar
Abdullah Basfar
Necm Suresi Abdullah Awwad Al Juhani
Abdullah Al Juhani
Necm Suresi Fares Abbad
Fares Abbad
Necm Suresi Maher Al Muaiqly
Maher Al Muaiqly
Necm Suresi Muhammad Siddiq Al Minshawi
Al Minshawi
Necm Suresi Al Hosary
Al Hosary
Necm Suresi Al-afasi
Mishari Al-afasi
Necm Suresi Yasser Al Dosari
Yasser Al Dosari


Tuesday, July 16, 2024

Bizim için dua et, teşekkürler