Araf suresi 174. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.

  1. Ayet
  2. mp3
  3. Sayfada
Araf suresi 174 ayeti okunuşu - Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Resmi Kur'an-ı Kerim Sayfasıdır , Abdulbaki Gölpınarlı meali, Kuran Araştırmaları Vakfı & ayet nasıl okunur : Araf suresi - Al-Araf aya 174 (The Heights).
  
   

﴿وَكَذٰلِكَ نُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ وَلَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ ﴾ [الأعراف: 174]

ayet arapça & türkçe okunuşu

Vekeżâlike nufassilu-l-âyâti vele’allehum yerci’ûn(e) [Araf: 174]


Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet

Belki doğru yola dönerler diye ayetleri böylece uzun uzadıya açıklıyoruz. [Araf: 174]


Araf Suresi 174. ayet tefsiri

 Allah Teâlâ ile Âdem oğulları arasında cereyan eden bu ahitleşmeyi ve Allah’ın onları rubûbiyetine şâhit tutmasını hem hakîki hem de temsilî mânada anlamak mümkündür.

Hakiki mânaya göre; Allah Teâlâ dünyayı yaratmadan önce dünyaya gelecek olan bütün in­sanların ruhlarını “ Elest Bezmi ” diye meşhur olan ruhlar âleminde bir araya getirerek onları kendi varlığına şâhit tutmuştur. “ Ben sizin Rabbiniz değil miyim? ” süaline “ Evet! ” cevabını alarak, kendisinin onların rabbi olduğunu yine onlara ikrar ettirmiştir. Böylece kendisi ile dünyaya gele­cek bütün insanlar arasında Rab-kul ilişkisi bağlamında bir sözleşme yapmıştır. Ayrıca bu sözleşmeye bizzat kendilerini şâhit tutmuş veya bizzat kendisi ve melekleri bu sözleşmeye şâhit olmuşlardır. Nitekim, “ Allah, adâleti ayakta tutarak, kendisinden başka hiçbir ilâhın olmadığına bizzat şâhittir. Ayrıca bütün melekler ve kendilerine ilim verilmiş olanlar da tam bir doğruluk, adâlet ve hakkâniyet içinde aynı gerçeğe şâhittirler ” ( Âl-i İmran 3/18 ) âyeti bu şâhitliğe işaret etmektedir. Günümüzde genetik ilmi, bütün insanların aslını teşkil eden genlerin, babaları Hz. Âdem’in sulbüne rahatlıkla sığabileceğini söylemektedir. Dolayısıyla Allah Teâlâ’nın rûhlar âleminde bu ilk ahdi almasına ve bizlerin de “ kalû belâ ”dan beri müslüman olmamıza bir mâni gözükmemektedir.

Tasavvuf erbâbı âlimler de bu hakiki mâna üzerinden hareket ederek âyet-i kerîmede şu işaretlerin olduğunu söylemişlerdir:

“ Yaratılmışların alması, mevcut olan bir şeyden mevcut olan bir şeyi almak şeklindedir. Yaratanın alması ise bazan yok olan bir şeyi, yokluktan almak şeklinde olur. Nitekim “Daha önce de, sen hiçbir şey değilken, seni yoktan ben yaratmıştım ” ( Meryem 19/9 ) ayeti bu türlü bir almaya delâlet eder. Bazan de yok olan bir şeyi, yine yok olan bir şeyden almak şeklinde olur. Nitekim “ Rabbin Âdem oğullarının bellerinden zürriyetlerini almıştı ” ( A‘râf  7/172 ) ayeti sözü edilen ikinci almaya örnek verilebilir. Çünkü ayette bahsedilen “ alma ” zamanında Âdemoğulları, onların belleri ve zürriyetleri yoktu. Allah Teâlâ kemâl-i kudretiyle onların kıyamete kadar vücuda gelecek olan, fakat o anda yok bulunan zürriyetlerini, yok olan Âdem oğullarının yok olan bellerinden almış ve onları o anda var ederek içinde bulundukları duruma uygun bir vücut vermiştir.

Allah Teâlâ, Âdem ( a.s. )’ın belinden çocuklarının zerrelerini, çocukların bellerinden de kıyamete kadar gelmesi mukadder olan zürriyetlerinin zerrelerini çıkardığı zamanda ruhlar, üç saf halinde dizilmiş bir ordu gibiydi: Birinci saf, hayırda önde olanların ruhlarıdır. İkinci saf, amel defterini sağ taraftan alacakların ruhlarıdır. Üçüncü saf ise amel defterini sol taraftan alacakların ruhlarıdır. Babalarının bellerinden alınan zerreler, kendilerine ait ruhlar ile aydınlanıp rabbânî bir vücudla ruhânî vücud elbisesini giydiler. Kulaklar, gözler ve kalpler de ruhânî bir örtüye büründüler.

Sonra Hak Teâlâ onlara: “ Ben sizin Rabbiniz değil miyim? ” buyurdu. Hayırda önde olanlar, Allah Teâlâ’nın bu hitabını nûrânî ve ruhânî bir kulakla dinleyip nûrânî gözlerle O’nun cemâlini müşâhede ettiler. O’nu, O’na vuslat arzusuyla nurlanmış rabbânî ve ruhânî bir kalple sevdiler. Bu sevgi üzere O’nun: “ Ben sizin Rabbiniz değil miyim? ” sorusuna icâbet ederek: “ Evet, sen bizim mahbûbumuz ve mabûdumuz olan Rabbimizsin. Senin mahbûbiyetine ve rubûbiyetine şâhid olduk ” dediler. Bunun üzerine Allah Teâlâ onlardan, sadece kendisini sevip kulluk etmeleri hususunda söz aldı. Amel defterini sağ taraftan alanlar, Hak Teâlâ’nın hitabını ruhânî bir kulakla işitip ruhânî gözlerle O’nun celâlinin ruhâniyetini gördüler. İlâhî ve rabbânî bir kalple O’na inanıp kulluk üzere davetine icâbette bulunarak: “ Evet, sen bizim taptığımız, kulluk ettiğimiz Rabbimizsin. İşittik, itaat ettik ” dediler. Allah Teâlâ da onlardan, sadece kendisine kulluk etmeleri hususunda söz aldı. Amel defterini sol taraftan alanlar ise Hak Teâlâ’nın hitabını ruhânî bir kulakla izzet perdesinin arkasından işittiler. Kulaklarında gaflet ağırlığı, gözlerinde şekavet perdesi, kalplerinde ise mihnet mührü vardı. Hak Teâlâ’nın buyruğuna mecbûren icâbet edip: “ Evet, sen bizim Rabbimizsin. Fakat biz bunu istemeyerek işittik ” dediler. Allah Teâlâ da, kendisine kulluk etmeleri için onlardan söz aldı. Şimdi iman ve küfür bakımından insanlar arasında var olan farklılıklar, onlara verilen rabbânî ve ruhânî istîdatların farklılığından kaynaklanmaktadır.” ( Bursevî, Rûhu’l-Beyân, III, 351 )

Temsilî mânaya göre ise; Allah Teâlâ insanı fıtrat olarak Rabliğini kabul edecek şekilde yaratmıştır. Ona hissetme, düşünme, akletme, idrak ve iman etme özelliklerini vermiştir. Ayrıca hem insanın varlığına hem de kâinata pek çok deliller koyup, insanın bunlara bakarak kendi Rabliğini tanımasına imkân hazırlamıştır. İşte sözleşmeden murat budur. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de buna benzer temsilî anlatımlar vardır. Şu ayette yer alan: “ Bundan başka, gaz halinde olan göğe yöneldi. Hem ona, hem de yeryüzüne: «İsteseniz de istemeseniz de gelin!» buyurdu. İkisi de: «İsteyerek geldik» dediler ” ( Fussılet 41/11 ) şeklindeki konuşma bunlardan biridir.

İster hakiki ister temsilî olsun yapılan bu sözleşmenin ve alınan bu ahdin hikmeti, insana kulluk mesuliyetini hatırlatmak; kıyâmet günü, “ bizim böyle bir şeyden haberimiz yoktu ” veya “ bâtıl yola sapmış müşrik bir toplumun içinde dünyaya geldik, böyle dinî hakîkatlerin farkında bile olamadık ” şeklinde mazeretler ileri sürmesine mâni olmaktır. Allah Teâlâ’ya karşı samimi bir kulluk sorumluluğu olduğu ve hiçbir kimsenin diğerinin günahından sorumlu olmayacağı şuurunu, ilâhî kudret elinden kendine has müstesnâ bir güzellikle varlık sahasına çıkan her bir insanın aklına tek tek yerleştirmektir. Âyetlerin böyle açık ve anlaşılır bir şekilde beyân edilmesinin hedefi de yine insanın taklidi bırakıp tahkike ermesine, gittiği yanlış yolları terk edip doğru yola dönmesine ve Allah’a yönelmesine yardımcı olmaktır.

Ancak Allah’ın âyetlerine kulak verip doğru yolu bulanlar da, bu nimetin kıymetini bilmeli, var gücüyle buna şükretmeye çalışmalı ve tekrar küfre dönmek gibi kötü bir sonuçtan Allah’a sığınmalıdır. Anlatılan şu kıssa, bu konuda ne ibretli bir misâldir:


Ömer Çelik Tefsiri
Araf suresi Diyanet

Araf'den 174 Ayeti'ni dinle


Araf suresi 174 ayeti anlamı - okunuşu

İşte biz âyetleri böyle detaylı bir şekilde açıklıyoruz ki, belki onlar doğru yola dönerler.


Mokhtasar tefsiri

Yalanlayan ümmetlerin gidişatları ile ilgili ayetleri açıkladığımız gibi, bunlara da açıklıyoruz. Umulur ki daha önceden Allah`a vermiş oldukları sözde olduğu gibi üzerinde bulundukları şirkten yalnız Allah`ın tevhidine ve ibadetine dönerler.


Ali Fikri Yavuz

İşte biz, âyetleri böyle açıklarız. Olur ki, küfürden tevhide dönerler


İngilizce - Sahih International


And thus do We [explain in] detail the verses, and perhaps they will return.

Araf suresi oku

Abdulbaki Gölpınarlı meali


Belki doğru yola dönersiniz diye ayetlerimizi işte böyle açıklamadayız.


Azerice Bunyadov Memmedeliyev


Biz ayələrimizi belə ətraflı izah edirik ki, onlar, bəlkə, (batildən haqqa, küfrdən imana) dönələr!


Kuran Araştırmaları Vakfı


Belki inkardan dönerler diye ayetleri böyle ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz.

Araf suresi (Al-Araf) 174 ayeti arapça okunuşu

﴿وَكَذَٰلِكَ نُفَصِّلُ الْآيَاتِ وَلَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ﴾
[ الأعراف: 174]

ve kezalike nüfessilül 'ayati veleallehüm yerciun

وكذلك نفصل الآيات ولعلهم يرجعون

سورة: الأعراف - آية: ( 174 )  - جزء: ( 9 )  -  صفحة: ( 173 )


English Türkçe Indonesia
Русский Français فارسی
تفسير انجليزي اعراب

Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler

  1. Allah, ancak sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanıza yardım edenleri dost edinmenizi
  2. Allah: "Defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Din (kıyamet/ceza) gününe kadar lanetim senin üzerinedir" dedi.
  3. O gürültü koparacak olanın ne olduğunu sen bilir misin?
  4. Suçluların kalblerine Kuran'ı böylece sokarız da, can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmazlar. Bu azap onlara
  5. Orada boş ve yalan söz işitmezler.
  6. İnsanlara darlık geldikten sonra onlara bolluğu taddırdığımızda, hemen ayetlerimize dil uzatmağa kalkışırlar; onlara de ki:
  7. Ancak, yüce ve cömert olan Rabbinin varlığı bakidir.
  8. Ey insanlar! Allah'a ve Peygamberine inanın; sizi varis kıldığı şeylerden sarfedin; aranızdan, inanıp da sarfeden
  9. Musa, ikisinin de düşmanı olan kimseyi yakalamak isteyince: "Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi
  10. Bu, sizin kuruntularınıza ve Kitap ehlinin kuruntularına göre değildir. Kim fenalık yaparsa cezasını görür, kendisine

türkçe Kuran sureleri :

Bakara suresi Âl-i İmrân Nisâ suresi
Mâide suresi Yûsuf suresi İbrâhîm suresi
Hicr suresi Kehf suresi Meryem suresi
Hac suresi Kasas suresi Ankebût suresi
As-Sajdah Yâsîn suresi Duhân suresi
fetih suresi Hucurât suresi Kâf suresi
Necm suresi Rahmân suresi vakıa suresi
Haşr suresi Mülk suresi Hâkka suresi
İnşikâk suresi Alâ suresi Gâşiye suresi

En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Araf indirin:

Araf Suresi mp3 : Araf suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Araf Suresi Ahmed El Agamy
Ahmed Al Ajmy
Araf Suresi Bandar Balila
Bandar Balila
Araf Suresi Khalid Al Jalil
Khalid Al Jalil
Araf Suresi Saad Al Ghamdi
Saad Al Ghamdi
Araf Suresi Saud Al Shuraim
Saud Al Shuraim
Araf Suresi Abdul Basit Abdul Samad
Abdul Basit
Araf Suresi Abdul Rashid Sufi
Abdul Rashid Sufi
Araf Suresi Abdullah Basfar
Abdullah Basfar
Araf Suresi Abdullah Awwad Al Juhani
Abdullah Al Juhani
Araf Suresi Fares Abbad
Fares Abbad
Araf Suresi Maher Al Muaiqly
Maher Al Muaiqly
Araf Suresi Muhammad Siddiq Al Minshawi
Al Minshawi
Araf Suresi Al Hosary
Al Hosary
Araf Suresi Al-afasi
Mishari Al-afasi
Araf Suresi Yasser Al Dosari
Yasser Al Dosari


Tuesday, September 17, 2024

Bizim için dua et, teşekkürler