Bakara suresi 252. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿تِلْكَ اٰيَاتُ اللّٰهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّۜ وَاِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَ ﴾ [البقرة: 252]
ayet arapça & türkçe okunuşuTilke âyâtu(A)llâhi netlûhâ ‘aleyke bilhakk(i)(c) ve-inneke lemine-lmurselîn(e) [Bakara: 252]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
İşte bunlar Allah'ın ayetleridir. Biz onları sana doğru olarak okuyoruz. Şüphesiz sen peygamberlerden birisin. [Bakara: 252]
Bakara Suresi 252. ayet tefsiri
Âyet- kerîmelerden anlaşılacağı üzere Allah yolunda savaşacak asker:
› Korkulu ve dehşetli manzaraları gördüğünde çok sabırlı olmalıdır. Bu, savaşacak kimseler için gerekli birinci esastır. Çünkü korkak askerlerden beklenen fayda elde edilemez.
› Savaş için gerekli olan silahlar ve aletler olmalı; insanın sebat edip durmasını sağlayacak ve kaçmaya yeltenmesini engelleyecek güzel bir birlikle beraber bulunulmalıdır.
› Düşmanı yenebilmeleri için, düşmandan daha çok yiyecek ve içeceğe sahip olmalıdırlar.
› İlâhî yardımın geleceğine inanıp Cenâb-ı Hakk’a tazarrû hâlinde bulunmalıdırlar. ( Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, VI, 158 )
İki ordu karşılaştığında, Câlût, kendisiyle mübârezeye çıkacak, yâni ordusunu temsîlen kendisiyle vuruşacak bir er diledi. Karşısına Dâvûd ( a.s. ) çıktı, sapanını çıkardı ve taşını yerleştirerek Câlût’a fırlattı. Taş, Câlût’un tam alnına isâbet etti ve atından düşerek öldü. Bu hâdise, insanların nazarında kuvvetli görünenin, hakîkatte zayıf, zayıf görünenin de Allah’ın yardımıyla kuvvetli olabileceğini göstermektedir.
Bu zaferden sonra Allah Teâlâ, Dâvûd ( a.s. )’a hükümdarlık ve hikmet yâni peygamberlik verdi. “ Hikmet ”, işleri en doğru ve en uygun biçimde yapmak, yerli yerine koymaktır. Bu mânanın kemâli ve zirvesi ise, ancak nübüvvet ile gerçekleşir. Bu sebeple buradaki “ hikmet ”ten maksadın nübüvvet olduğu da söylenmiştir. Yine Allah ona, dilediği şeyleri öğretmiştir. Demiri yumuşatarak zırh yapması, kuşların dilini bilmesi ve dağlarla beraber zikretmesi buna misal verilebilir.
Âyet-i kerîmenin devamında, “ Eğer Allah bu şekilde insanların bir kısmı eliyle diğer bir kısmını bertaraf etmeseydi, hiç şüphesiz yeryüzü fesâda uğrar, dirlik ve düzen kalmazdı. Fakat Allah, bütün varlıklara çok büyük lutuf ve inâyet sahibidir ” ( Bakara 2/251 ) buyrularak toplum hayatında cârî olan ilâhî nizamın bir ölçüde izahı yapılmaktadır. Şâyet Allah Teâlâ savaşı meşrû kılarak haksızlık, bozgunculuk ve saldırganlık taraftarlarını, yeryüzünün ıslahı, düzeni ve imârı için gayret gösteren mücahitlerle defetmeseydi böylece iyilik yanlılarını, çocukları ve kadınları korumasaydı, her taraf bozguna uğrar, düzen dağılır, çoluk çocuktan, ilim ve sanattan, din ve imandan eser kalmazdı. İnsanlar devamlı olarak bozguncuların ve saldırganların hücumuna uğrar, çiğnenir ve mahvolurlardı. Sosyal adâlet ve eşitlik kaybolur, nihayet fıtrat-ı selîmesi bozulan herkes saldırganlaşır, karşı koyacak bir güç bulunmayınca da hepsi mahvolurdu.
Diğer taraftan, Allah Teâlâ insanlar arasında ictimâî dengenin kurulmasını birtakım sebeplere bağlamıştır. Bu itibarla insanların bir kısmı zengin bir kısmı fakir, bir kısmı güçlü bir kısmı zayıf, bir kısmı sıhhatli bir kısmı hasta, bir kısmı mü’min bir kısmı münkir olarak imtihan sahnesinde yerini almıştır. İnsanların cemiyet hâlinde yaşayabilmeleri, bu gruplar arasında kurulacak sıhhatli münâsebetlere bağlıdır. Bu açıdan bakıldığında tıpkı elektrik yüklü artı ve eksi kutuplar arasında kıvılcım ve enerji meydana gelmesi gibi, ıslah edici ve ifsat edici insanlar arasında vuku bulan mücâdele ve savaşlarda da pek çok hikmetler bulunmaktadır. Çünkü Allah, bütün varlıklara ve bu arada özellikle akıl sahibi olan insanlık âlemine sonsuz bir lutuf ve rahmet sahibidir. O, asla fesada razı olmayacağı gibi, yeryüzünün imar edilmesini, üzerinde insanların lutuf ve ikramıyla yaşamasını, ebedî mutluluklara, yüksek mertebelere ulaşmalarını istemektedir. Bu bakımdan fesadın ortadan kalkıp düzenin tesisi için; salah ve hayır sahiplerinin, bozgunculuk yapanları defetmesi lazımdır. İşte Allah, savaşı bu hikmetle meşrû kılmıştır.
Bütün bunlar, Allah’ın ibret alınacak, üzerinde düşünülüp gereği yapılacak âyetleridir. Bu âyetleri Cenâb-ı Hak, Peygamber Efendimiz’e her türlü şüphe ve hatadan, bozulup değiştirilmeden uzak bir şekilde sırf hak ve gerçek olarak vahyetmiştir. Zira Hz. Muhammed ( s.a.s. ), şüphesiz ilâhî vahye muhatap olan peygamberlerden biridir. O halde peygamber olarak vazife ve sorumluluğunu harfiyen yerine getirmelidir.
Fakat Allah’ın seçkin kulları olan peygamberlerin de fazilet ve makam itibariyle birbirinden fark eden yönleri vardır. Gelen âyet bu hakikati beyân etmektedir:
Ömer Çelik Tefsiri
Bakara suresi 252 ayeti anlamı - okunuşu
İşte bunlar Allah’ın âyetleridir ki, Rasûlüm, onları sana dosdoğru bir şekilde okuyoruz. Çünkü sen de, hiç şüphesiz o peygamberlerden birisin.
Mokhtasar tefsiri
Ey Peygamber! İşte bu sana okuduğumuz, verdiği haberlerde doğruluk, koyduğu hükümlerde adalet içeren, apaçık beyan edilmiş Allah`ın ayetleridir. Hiç şüphesiz sen de âlemlerin Rabbinin gönderdiği peygamberlerdensin.
Ali Fikri Yavuz
İşte bunlar (anlatılan kıssalar) Allah’ın âyetleridir ki, onları ey (Rasûlüm) sana hak olarak okuyoruz; ve muhakkak ki sen gönderilen peygamberlerdensin
İngilizce - Sahih International
These are the verses of Allah which We recite to you, [O Muhammad], in truth. And indeed, you are from among the messengers.
Bakara suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
İşte bunlar, Allah'ın delilleridir. Onları sana hakkıyla okumadayız ve muhakkak ki sen, gönderilenlerdensin, peygamberlerdensin.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
(Ya Rəsulum!) Bunlar (bu söylənilənlər) Allahın ayələridir (qüdrət nişanələridir) ki, onları sənə doğru-düzgün bildiririk. Sən, həqiqətən, (Allah tərəfindən seçilərək insanlara) göndərilən (mürsəl) peyğəmbərlərdənsən.
Kuran Araştırmaları Vakfı
İşte bunlar Allah'ın ayetleridir. Biz onları sana doğru olarak anlatıyoruz. Şüphesiz sen, Allah tarafından gönderilmiş peygamberlerdensin.
Bakara suresi (Al-Baqarah) 252 ayeti arapça okunuşu
﴿تِلْكَ آيَاتُ اللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ ۚ وَإِنَّكَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ﴾
[ البقرة: 252]
تلك آيات الله نتلوها عليك بالحق وإنك لمن المرسلين
سورة: البقرة - آية: ( 252 ) - جزء: ( 2 ) - صفحة: ( 41 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- Onlar ki, "Rabbimiz! Biz şüphesiz inandık, bunun için günahlarımızı bize bağışla ve bizi ateşin azabından
- Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz
- İnsanların hangisinin daha iyi iş işlediğini ortaya koyalım diye, yeryüzünde olan şeyleri, yeryüzünün süsü yaptık.
- İnananlara en şiddetli düşman olarak, insanlardan yahudileri ve Allah'a eş koşanları bulursun. Onlardan, inananlara sevgice
- Onların söylediklerine sabret, yanlarından güzellikle ayrıl.
- Onları az bir süre geçindiririz, sonra da ağır bir azaba sürükleriz.
- Verdiklerinin kabul olunmasına engel olan, Allah'ı ve Peygamberini inkar etmeleri, namaza tembel tembel gelmeleri, istemeye
- Musa: "Siz koyun" dedi. Hemen, değnekleri ve ipleri, sihirleri yüzünden, Musa'ya sanki yürüyorlarmış gibi geldi.
- Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar; ama Allah onları karaya çıkararak
- And olsun ki, çevrenizde bulunan birçok kentleri yok etmişizdir. Belki doğru yola dönerler diye ayetleri
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Bakara indirin:
Bakara Suresi mp3 : Bakara suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler