Fatır suresi 35. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿اَلَّذ۪ٓي اَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِنْ فَضْلِه۪ۚ لَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا لُغُوبٌ ﴾ [فاطر: 35]
ayet arapça & türkçe okunuşuElleżî ehallenâ dâra-lmukâmeti min fadlihi lâ yemessunâ fîhâ nesabun velâ yemessunâ fîhâ luġûb(un) [Fatır: 35]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
"Bizi lütfuyla, temelli kalınacak cennete O yerleştirdi. Orada bize ne bir yorgunluk gelecek ve ne de usanç gelecektir." [Fatır: 35]
Fatır Suresi 35. ayet tefsiri
Kur’ân-ı Kerîm, kendinden önceki ilâhî kitapları tasdik eden; onların tahrif ve tebdile uğrayan kısımlarını tashih eden gerçek ilâhî kelâmdır. Allah’tan Peygamberimiz ( s.a.s. )’e vahiy yoluyla gelmiştir. Cenâb-ı Hak bu Kitâb’ı Muhammed ( s.a.s ) ümmetine miras bırakmıştır. Resûlullah ( s.a.s. ) Efendimiz bu konuda şöyle buyurur:
“ Bir kimse, ilim elde etmek arzusuyla bir yola girerse, Allah o kişiyi cennetin yollarından birine sevkeder. Melekler yaptığından hoşnut oldukları için ilim öğrenmek isteyen kimsenin üzerine kanatlarını gererler. Göklerde ve yerde bulunan her şey, hatta suyun altındaki balıklar bile âlim için Allah’a istiğfar ederler. Âlimin âbide üstünlüğü, dolunayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler, mîras olarak altın ve gümüş bırakmazlar; onlar ilmi miras bırakırlar. Kim bu mîrâsı alırsa, büyük bir nasip almış olur. ” ( Ebû Dâvûd, İlim 1/3641; Tirmizî, İlim 19/2682 )
Kur’ân-ı Kerîm’e mirasçı olan Muhammed ümmeti, Allah Teâlâ’nın kulları arasından seçtiği bir ümmettir. Nitekim, “ Böylece sizi, bütün insanları kontrol edip gözetim altında tutasınız, Peygamber de sizi gözetim altında tutsun diye ölçülü, dengeli ve örnek bir ümmet kıldık ” ( Bakara 2/143 ), “ Ey mü’minler! Siz, insanların iyiliği için yeryüzüne çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz ” ( Âl-i İmran 3/110 ) ayetleri de bu ümmetin, diğer ümmetler arasından seçilmiş özel bir ümmet olduğunu açıkça beyân eder.
Kur’ân-ı Kerîm’e vâris olan bu ümmetten her bir fert ona aynı ihtimamı gösteremeyecektir. Onlardan bir kısmı kitaba vâris olduğu halde onu gereği gibi tilâvet etmeyecek, emir ve yasaklarına uygun hareket etmeyerek nefsine zulmedecek; kimi de muktesid, orta yerde gâh amel edecek gâh etmeyecek; kimisi de Allah’ın izniyle hayırlarda ileri gidecektir. İşte hayırlar da öne geçen bu kimseler gerçek peygamber vârisi olarak halkın önderleri olacaklar ve “ Üçüncü zümre «sâbikûn»; dünyada hayırlı işlerde öne geçenlerdir ki, onlar âhirette mükâfatda da öne geçeceklerdir. İşte bunlar «mukarrabûn»; Allah’a en yakın kullardır. Nimetlerle dopdolu cennetlerde olacaklardır ” ( Vâkıa 56/10-12 ) ayetlerindeki övgüye hak kazanan kimseler olacaklardır. Bu ise büyük bir lutuftur. ( Zemahşerî, el-Keşşâf, III, 308-309; Elmalılı, Hak Dini, V, 3993 )
Bununla beraber ayette ظَالِمٌ ( zâlim ), مُقْتَصِدٌۚ ( muktesid ), سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ ( sâbikun fi’l-hayrât ) şeklinde zikredilen üç grup hakkında şu farklı yorumlar yapılmıştır:
Zâlim, günahları ağır basan; muktesid, günahları ile sevapları eşit olan; sâbık ise sevapları daha çok olandır.
Zâlim, dışı içinden daha hayırlı olan; muktesid, içi ve dışı denk olan; sâbık, içi daha hayırlı olandır.
Zâlim, büyük günahları olan; muktesid, küçük günahları bulunan; sâbık, günahsız olandır.
Zâlim, kitabı solundan verilen; muktesid, kitabı sağından verilen; sâbık, Allah Teâlâ nezdinde en önde bulunan mukarreblerdir.
Zâlim, hesaba çekildikten sonra cehenneme atılan; muktesid, hesaptan sonra cennete giren; sâbık, her hangi bir hesaba çekilmeden cennete girendir.
Zâlim, günahta ısrar eden; muktesid, pişman olup tevbe eden; sâbık, tevbesi makbul olandır.
Zâlim, Kur’an’a inandığı halde onunla amel etmeyen; muktesid aynı zamanda onunla amel eden; sâbık ise Kur’an’a inanıp onunla amel eden ayrıca insanlara Kur’an’ın emirlerini açıklayarak onların da amel etmesine vesile olan kimsedir. ( bk. Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XXII, 88-90; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXVI, 25 )
Neticede Kur’an’a vâris olan bu üç grup da Hz. Muhammed ( s.a.s. ) ümmetinin parçaları olup hepsi de cennete girecektir. Nitekim devamında gelen, “ Onların mükâfatı, sonsuz nimet ve ebedî mutluluk yeri olan Adn cennetleridir. Onlar o cennetlere girer, orada altın bilezik ve incilerle süslenirler. Elbiseleri de ipektir ” ( Fâtır 35/33 ) ayeti bu gerçeği ifade eder. Ancak günah işleyip nefsine zulmedenlerin, Allah’ın umûmî bir affı olmadığı takdirde cehennemde bir müddet kaldıktan sonra cennete girme ihtimali kuvvetlidir. Cennete girenler, oranın nimetlerinden istifade ederler ve kendilerini dünyada, kabir ve mahşer yerinde yaşadıkları her türlü üzüntü, endişe ve tasadan kurtarıp böyle ebedî saadet yurduna kavuşturduğu için, gönüllerinden taşa taşa “ Elhamdülillâh ” derler; Allah’a hamd ü senâ ederler. “ Burada artık bize ne bir yorgunluk dokunacak, ne de orada bize bir usanç gelecek ” ( Fâtır 35/35 ) diyerek sevinir, ebedî mutluluğun hazzını tadarlar.
Peki kâfirlerin sonu nasıl olacak:Ömer Çelik Tefsiri
Fatır suresi 35 ayeti anlamı - okunuşu
“O Rabbimiz ki, lutf u keremiyle bizi bu ebedî kalınacak yurda yerleştirdi. Burada artık bize ne bir yorgunluk dokunacak ne de orada bize bir usanç gelecektir.”
Mokhtasar tefsiri
O; bizden bir güç ve kuvvet olmaksızın bizi lütfu ile bir başka yere ayrılıp, gitmeyeceğimiz kalıcı yurda yerleştirdi. Orada bize ne bir yorgunluk isabet eder ne de bir bıkkınlık.
Ali Fikri Yavuz
O Rab ki, fazlından bizi durulacak yurda (cennete) kondurdu. Burada bize yorgunluk değmiyecek, burada bize usanç gelmiyecek.”
İngilizce - Sahih International
He who has settled us in the home of duration out of His bounty. There touches us not in it any fatigue, and there touches us not in it weariness [of mind]."
Fatır suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
Öyle bir mabuttur ki bizi, tam konaklanacak yurda kondurdu lütfüyle; burada bize ne bir yorgunluk gelir, ne bir usanç gelir.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
Elə bir Rəbb ki, Öz lütfü (kərəmi) ilə bizi (əbədi qalacağımız) iqamətgahda yerləşdirdi. Orada bizə nə bir yorğunluq üz verəcək, nə bir məşəqqət (əziyyət) toxunacaqdır!”
Kuran Araştırmaları Vakfı
O (Rab) ki lütfuyla bizi asıl oturulacak yurda (cennete) yerleştirdi. Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak ne de orada bize bir usanç gelecektir.
Fatır suresi (Fatir) 35 ayeti arapça okunuşu
﴿الَّذِي أَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِن فَضْلِهِ لَا يَمَسُّنَا فِيهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا فِيهَا لُغُوبٌ﴾
[ فاطر: 35]
الذي أحلنا دار المقامة من فضله لا يمسنا فيها نصب ولا يمسنا فيها لغوب
سورة: فاطر - آية: ( 35 ) - جزء: ( 22 ) - صفحة: ( 438 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- "Bizim tanrımız mı yoksa o mu daha iyidir?" dediler. Sana böyle söylemeleri, sadece, tartışmaya girişmek
- "Sana mı inanacağız? Sana en rezil kimseler uymaktadır" dediler.
- And olsun ki Biz Musa'ya doğruluk rehberi verdik. İsrailoğullarını da, akıl sahipleri için bir öğüt
- Kitap ehlinden ve ortak koşanlardan inkar edenler, şüphesiz içinde temelli kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte bunlar,
- "Keşke size yetecek bir kuvvetim olsa veya sağlam bir yere sığınsam" dedi.
- Fırkalar, kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler. Vay o büyük günü görecek kafirlerin haline!
- Yeryüzünde edindikleri tanrılar mı, onlar mı ölüleri diriltecekler?
- Ey inananlar! Yapmayacağınız şeyi niçin söylersiniz?
- Biz yeryüzünü bir beşik, dağları da onun için birer direk kılmadık mı?
- Nuh'a, ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Fatır indirin:
Fatır Suresi mp3 : Fatır suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler