Nur suresi 37. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿رِجَالٌۙ لَا تُلْه۪يهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَاِقَامِ الصَّلٰوةِ وَا۪يتَٓاءِ الزَّكٰوةِۙ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ ف۪يهِ الْقُلُوبُ وَالْاَبْصَارُۙ ﴾ [النور: 37]
ayet arapça & türkçe okunuşuRicâlun lâ tulhîhim ticâratun velâ bey’un ‘an żikri(A)llâhi ve-ikâmi-ssalâti ve-îtâ-i-zzekâti(ﻻ) yeḣâfûne yevmen tetekallebu fîhi-lkulûbu vel-ebsâr(u) [Nur: 37]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Bunları ne ticaret ve ne de alışveriş Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan, zekat vermekten alıkoyar. Bunlar, gönüllerin ve gözlerin döneceği günden korkarlar. [Nur: 37]
Nur Suresi 37. ayet tefsiri
“ Evler ”den maksat, Yüce Allah’a ibâdet için tahsis edilmiş mescitlerdir. Gökyüzündeki yıldızlar nasıl yeryüzünde bulunanlara aydınlık görünüyorsa, bu mescitler de gökte bulunanlara öylesine aydınlık görünür. Bu sebeple Allah Teâlâ mescidlerin yapılmasını, imar edilmesini, onlara saygı gösterilmesini, pisliklerden ve boş sözlerden arındırılmak sûretiyle onların şânının yüceltilmesini ve oralarda kendisine ibâdet edilmesini istemektedir. İçinde namaz kılınan ve Allah’ın ismi zikredilen mü’minlerin evlerini de bu muhtevâda değerlendirmek mümkündür.
Rasûlüllâh ( s.a.s. ) mescidlerin binâ edilmesini; içlerinin de ibâdet ve zikrullâh ile doldurulmasını teşvik eder:
“ Kim Allah rızâsı için bir mescid yaparsa, Allah da cennette onun için bir saray yapar. ” ( Buhârî, Salât 65; Müslim, Mesâcid 24 )
Hz. Âişe der ki:
“ Nebiyy-i Ekrem ( s.a.s. ) bize mahallelerde mescidler edinmemizi ve mescitlerin temiz tutulup güzel kokulandırılmasını emretti. ” ( Ebû Dâvûd, Salât 13; İbn Mâce, Mesâcid 8-9 )
Resûlullah ( s.a.s. ) şöyle buyurur:
“ Kim mescitten rahatsızlık verici şeyleri dışarı çıkaracak olursa, Allah da ona cennette bir ev yapar. ” ( İbn Mâce, Mesâcid 9 )
“ Sizler bir kimsenin mescitlere devam etmeyi alışkanlık hâline getirdiğini görecek olursanız, onun iman ehli olduğuna şâhitlik ediniz. Çünkü Yüce Allah: «Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve âhiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve sadece Allah’tan korkan kimseler gerçek mânada îmar edebilir» ( Tevbe 9/18 ) buyurmaktadır. ” ( Tirmizî, Tefsir 9/10; İbn Mâce, Mesâcid 19 )
Cenâb-ı Hakk’ın çok değer verdiği bu mescitlerde gerçek erler, güzel insanlar namaz ve zikirle sabah akşam Allah’ı tesbih ederler. Onlar öyle kimselerdir ki, hiçbir ticaret ve alış veriş onları Allah’ı zikirden, namazı kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyamaz. Yani onlar ibâdet için ticaret ve alışverişi terk eden insanlar değildir. Bilakis onlar hem ticaret ve alışverişle uğraşır, hem de ibâdetlerin hakkını verirler. Biri diğerine engel teşkil etmez. Onlar çok dikkatli ve uyanıktırlar. Zira kalplerine öyle bir kıyâmet ve âhiret korkusu işlemiştir ki, bu korku hiçbir zaman onların akıllarından çıkmaz ve onların dâima istikâmet üzere bulunmalarını sağlar.
Hasan Basrî ( k.s. ) der ki:
“ Mü’min, her sabah hüzünlü kalkar; onun hali başka türlü olamaz. Çünkü o iki korku arasındadır. Şöyle ki:
› Geçmişte işlediği bir günahı vardır; bilemez ki o günah sebebiyle Yüce Alah kendisine nasıl bir muamelede bulunacak?
› Kalan ecelini, ömrünü düşünür. Bilemez ki, onda bulunan tehlikelere karşı ne yapacak, onlardan nasıl kurtulacak? ” ( el-Hadâiku’l-Verdiyye, s. 329 )
Mü’minler böyle korkup dikkatli davrandıkları için nihâyet Allah onları yaptıklarının en güzeline göre mükâfatlandıracak ve lütf u kereminden onlara bol bol ihsân edecektir. Allah dilediği kullarını hesapsız rızıklandırır. Kimse buna mâni olamaz.
Konuyu anlama açısından bu âyetlerin inişine de sebep teşkil eden şu hâdise ne kadar mânidârdır:
Resûlullah ( s.a.s. ) zamanında iki müslüman vardı. Bunlardan biri tüccar, diğeri de kılıç yapan bir demirci idi. Tüccar olan sahâbî, ezanı duyduğunda terazi elinde ise hemen kenara koyar, yerde ise olduğu gibi bırakıp doğruca Mescid-i Nebevî’ye giderdi.
Kılıç ustası da, çekiç örsün üzerindeyse o vaziyette bırakır, kılıca vurmak üzere kaldırmışsa çekici arkasına atar ve hemen Mescid-i Nebevî’ye giderdi. İşte bu ve benzeri kişileri medhetmek üzere Allah Tealâ:
“ O erler ki, ne ticaret ne de alış veriş onları Allah’ı zikretmekten, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyamaz. Onlar, kalplerin halden hale girip alt üst olacağı, gözlerin dehşetten donakalacağı bir günden korkarlar ” ( Nûr 24/37 ) âyetini indirdi. ( Kurtubî, el-Câmi‘, XII, 184 ).
İbn Mesûd ( r.a. ) bir gün çarşıda, ezanı duyar duymaz mallarını bırakarak namaza koşan bir takım insanlar görmüştü. Bunun üzerine şöyle dedi:
“ –İşte bunlar, Allah Teâlâ’nın Nûr sûresinin 37. âyetinde methettiği kimselerdir. ” ( Heysemî, Mecma‘u’z-zevâid, VII, 83 )
Hak dostlarından Ubeydullah Ahrâr ( k.s. ), kendisiyle alakalı bir durumu şöyle anlatmaktadır:
“ Üç yaşındaydım. Yüce Allah ile huzur içindeydim. Tâ okula gidinceye kadar hep öyle devam ettim. Okulda okuyordum; kalbim Allah’a bağlıydı. O halimle sanıyordum ki, bütün insanlar benim gibidir. Bu sıralarda bir gün, kış mevsiminde şehrin dışına çıktım. Ayağım ayakkabıyla birlikte çamura battı. O vakit çok da soğuktu. Ayağımı çamurdan kurtarmaya çalıştım. Bu kurtarma sırasında Allah’tan gâfil kaldım. Biraz ileride, biri öküzüyle ekim dikim işi yapıyordu. Ben de kendimi ayıplamaya, nefsime çıkışmaya başladım:
«- Şu çiftçiye bak, bunca işin içinde Allah’tan gâfil olmuyor!.. ” ( el-Hadâiku’l-Verdiyye, s. 643 )
Mü’minlerin bu aydınlık durumlarına karşılık, kâfirlerin iç karartan halleri gözler önüne serilir:
Ömer Çelik Tefsiri
Nur suresi 37 ayeti anlamı - okunuşu
O erler ki, ne ticâret ne de alış veriş onları Allah’ı zikretmekten, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyabilir. Onlar, kalplerin halden hâle girip alt üst olacağı ve gözlerin dehşetten donakalacağı bir günden korkarlar.
Mokhtasar tefsiri
O kimseler ki; onları ne ticaret ve ne de alışveriş Allah Teâlâ`nın zikrinden, namazı en kamil bir şekilde dosdoğru kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyabilir. Kıyamet gününden korkarlar. O gün, kalplerin azaptan kurtulmak arzusu ile azaba çarptırılmak korkusu arasında kararsız kaldığı ve gözlerin hangi yöne bakacağı hakkında bir o yana bir bu yana dönüp durduğu gündür.
Ali Fikri Yavuz
Nice adamlar vardır ki, ne bir ticaret, ne de bir alış-veriş, Allah’ı anmaktan (O’na ibadet etmekten ve emirlerine bağlanmaktan), namazı gereği üzre kılmaktan ve zekât vermekten kendilerini alıkoymaz. Onlar, bir günden (kıyametten) korkarlar ki, o günde kalbler ve gözler korkudan halden hale döner kıvranır
İngilizce - Sahih International
[Are] men whom neither commerce nor sale distracts from the remembrance of Allah and performance of prayer and giving of zakah. They fear a Day in which the hearts and eyes will [fearfully] turn about -
Nur suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
Öyle erler vardır ki onları ne ticaret, ne alımsatım, Allah'ı anmaktan ve namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz, gönüllerin ve gözlerin döneceği günden korkar onlar.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
O kəslər ki, nə ticarət, nə alış-veriş onları Allahı zikr etməkdən, namaz qılmaqdan və zəkat verməkdən yayındırmaz. Onlar qəlblərin və gözlərin haldan-hala düşəcəyi (dəhşətdən ürəklərin duymaqdan, gözlərin görməkdən qalacağı) bir gündən (qiyamət günüdən) qorxarlar.
Kuran Araştırmaları Vakfı
Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.
Nur suresi (An-Nur) 37 ayeti arapça okunuşu
﴿رِجَالٌ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءِ الزَّكَاةِ ۙ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالْأَبْصَارُ﴾
[ النور: 37]
رجال لا تلهيهم تجارة ولا بيع عن ذكر الله وإقام الصلاة وإيتاء الزكاة يخافون يوما تتقلب فيه القلوب والأبصار
سورة: النور - آية: ( 37 ) - جزء: ( 18 ) - صفحة: ( 355 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- İkiyüzlülerin durumu insana: "İnkar et!" deyip, insan da inkar edince: "Doğrusu ben senden uzağım; Alemlerin
- Rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci gönderen O'dur. Ölü bir yeri diriltmek ve yarattığımız nice hayvan ve
- Doğrusu inanıp yararlı iş işleyenlere, onlara kesintisiz bir ecir vardır.
- "Oysa tehdit edildiğiniz şey ne kadar, hem de ne kadar uzak!"
- İnanan, soyları da inançta kendilerine uyan kimselere soylarını da katarız. Onların işlediklerinden hiçbir şey eksiltmeyiz.
- Milletinin inkarcı ileri gelenleri: "Senin ancak kendimiz gibi bir insan olduğunu görüyoruz. Daha başlangıçta, sana
- Bir kervan geldi, sucularını gönderdiler; sucu kovasını kuyuya saldı, "Müjde! İşte bir oğlan" dedi. Yusuf'u
- Bunların tutumu, Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin tutumu gibi ki, ayetlerimizi yalanladılar da Allah onları
- Allah katında yeryüzünde yaşayanların en kötüsü, inkar edenlerdir. Onlar artık inanmazlar.
- Onlardan öncekiler de peygamberleri yalanlamışlardı da farkına varmadıkları yerden onlara bir azap çatmıştı.
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Nur indirin:
Nur Suresi mp3 : Nur suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler