Enbiya suresi 71. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿وَنَجَّيْنَاهُ وَلُوطًا اِلَى الْاَرْضِ الَّت۪ي بَارَكْنَا ف۪يهَا لِلْعَالَم۪ينَ ﴾ [الأنبياء: 71]
ayet arapça & türkçe okunuşuVenecceynâhu velûtan ilâ-l-ardi-lletî bâraknâ fîhâ lil’âlemîn(e) [Enbiya: 71]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Onu da, Lut'u da, alemler için kutsal kıldığımız yere ulaştırıp kurtardık. [Enbiya: 71]
Enbiya Suresi 71. ayet tefsiri
Hz. İbrâhim’in bu açık tebliğine karşı söyleyecek makul hiçbir söz bulamayan o bedbaht kavim, kuvvetçe üstünlüklerine güvenerek zorbalık yolunu tuttular ve İbrâhim ( a.s. )’ı ateşte yakma kararı aldılar. Çünkü putlarını diline dolayan ve onlara hakaret eden birinin cezası ancak bu olmalıydı.
Rivayete göre putperestler durumu kralları Nemrûd’a bildirdiler. Bunun üzerine Nemrûd, İbrâhim ( a.s. )’ı çağırttı. Nemrûd’un huzûruna giren herkes, öncelikle ona secde ederdi. Hz. İbrâhim ise, secde etmedi. Nemrûd, merak ve hiddetle sebebini sorunca da:
“ –Seni ve beni Yaratan’dan başkasına secde etmem! ” dedi. Nemrûd:
“ –Senin Rabbin kim? ” deyince, İbrâhim ( a.s. ):
“ –Benim Rabbim, dirilten ve öldüren Allah’tır ” dedi. Nemrûd:
“ –Ben de diriltir ve öldürürüm ” dedi. Zindandan iki kişi getirtti. Birini öldürdü, diğerini ise serbest bıraktı. Sonra da:
“ –Bak, ben de bu işi yapıyorum ” dedi. Lâkin ahmak Nemrûd, diriltmenin rûh vermek; öldürmenin ise rûh almak olduğunu bilmiyordu. Bu kez İbrâhim ( a.s. ):
“ –Benim Rabbim, güneşi doğudan doğdurur. Gücün yetiyorsa sen de batıdan doğdur! ” dedi. O melun kâfir apışıp kaldı. ( bk. Bakara 2/258 )
Karşılıklı bu konuşmalar ve tartışmalar üzerine son derece hiddetlenen Nemrûd, ona nasıl bir ceza verileceği husûsunda avânesini toplayıp istişâre etti. İçlerinden biri:
“ –Onu büyük bir ateşte yakalım! ” teklifinde bulundu.
Bu teklif kabul edildi. Ateş için hazırlıklar başlatıldı. Bir ay odun taşındı. Câhil ve ahmak halk, “ Bu, bizim putlarımıza karşı çıkıyor! ” diye odun taşıma işinde seferber oldular. Dağ gibi odun yığıldı. Yakılan ateşin alevleri semâlara çıkıyordu. Harâretinden dolayı, kuşlar yakınından bile geçemiyordu. Bütün hazırlıklar bitince halk, ateşin başına toplandı. Hz. İbrâhim elleri kelepçeli ve ayakları prangalı bir şekilde oraya getirildi. Ancak o büyük peygamber “ Halîl ” olduğu için çok zor bir durumda olmasına rağmen büyük bir teslîmiyet ve tevekkül içinde idi. Gönlünde en ufak bir korku ve endişe yoktu. Nemrûd ve cemâati, O’nun ateşe nasıl atılacağını müzâkere ettiler. Nihâyet, mancınıkla atılmasına karar verdiler. Yerdeki ve gökteki melekler, hayret içinde:
“ –Aman yâ Rabbî! Seni en çok zikreden İbrâhim ( a.s. ) ateşe atılıyor! O seni bir an bile unutmayan bir peygamberdir. Ona yardım etmek için bize izin verir misin Allahım? ” diye yalvardılar. Allah Teâlâ’nın izin vermesi üzerine bir melek Hz. İbrâhim’e gelerek:
“ –Rüzgârlar emrime verildi. Arzu edersen ateşi darmadağın edeyim! ” dedi.
Diğer bir melek:
“ –Sular emrime verildi. İstersen ateşi bir anda söndüreyim! ” teklifinde bulundu.
Bir başka melek:
“ –Toprak emrime verildi. Dilersen ateşi yere batırayım! ” dedi.
İbrâhim ( a.s. ) ise, bu meleklere:
“ –Dost ile dostun arasına girmeyin! Rabbim ne dilerse ben ona râzıyım! Kurtarır ise, lutfundandır. Eğer yakar ise, kusûrumdandır. Sabredici olurum inşallah! ” diye mukâbelede bulundu. Mancınığa konup ateşe atılmak üzere iken de İbrâhim ( a.s. ):
حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ
“ Allah bize yeter, o ne güzel vekîldir ” diyordu. ( bk. Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XVII, 57-58; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXII, 162-163; Kurtubî, el-Câmi‘, XI, 303 )
İbn Abbâs ( r.a. )’ın rivayetine göre Hz. İbrâhim bu sözü, ateşe atılırken söylemiştir. Resûl-i Ekrem ( s.a.s. ) de bu sözü, “ Müşrikler size karşı toplandılar, başınızın çâresine bakın! ” denildiğinde söylemiştir. Bunun üzerine müslümanların imanları artmış ve hep birlikte: “ Allah bize yeter, O ne güzel vekîldir! ” diyerek ( bk. Âl-i İmrân 3/173 ) Allah’a karşı eşsiz bir teslîmiyet örneği sergilemişlerdir. ( Buhârî, Tefsir 3/13 )
İbrâhim ( a.s. ) tam ateşe atılmak üzereyken Cebrâil ( a.s. ) geldi ve:
“ –Bir dileğin var mı? ” diye sordu. Hz. İbrâhim:
“ –Evet, bir dileğim var, fakat senden değil! ” cevâbını verdi.
Cebrâil, İbrâhim ( a.s. )’a hayretle:
“ –Niçin Allah’tan kurtuluş istemiyorsun? ” dedi.
O da:
“ –Hâlimi O biliyor! Ateş kimin emri ile yanıyor? Yakma kimin işidir? ” diye cevap verdi. ( bk. Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXII, 162 )
Şâir bu cevâbı, “ Âgâh olunca hâle, hâcet mi kalır suâle! ” şeklinde mısrâya dökmüştür.
Allah Teâlâ, Hz. İbrâhim’in meleklerden bile müstağnî davranıp bütün talebini Hakk’a yöneltmesinden râzı olmuş, onu Kur’ân-ı Kerîm’de: “ O çok vefakâr İbrâhim ” ( Necm 53/37 ) âyet-i kerîmesiyle senâ etmiştir. Yine Cenâb-ı Hak, O’nu: “ Rabbi ona: «Teslim ol!» buyurmuş, o da: «Bütün varlığımla Âlemlerin Rabbine teslim oldum» demişti ” ( Bakara 2/131 ) âyet-i kerîmesiyle de, teslîmiyet timsâli olarak takdîm ve taltîf etmiştir.
İbrâhim Halîlullâh’ın bu yüce teslîmiyeti ve yalnız Hakk’a tevekkülü üzerine, o daha ateşin içine düşmeden Allah Teâlâ, ateşe “ Ey Ateş! İbrâhim’e serin ve selâmet ol! ” ( Enbiyâ 21/69 ) diye emretti. Bu emirle birlikte İbrâhim ( a.s. )’ın düştüğü yer bir anda gülistâna döndü. Hatta bu emirle birlikte, yeryüzünde bütün ateşlerin belli bir müddet serin hâle geldiği söylenir. ( bk. Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XVII, 58 )
Nakledildiğine göre orada tatlı bir pınar kaynayıp akmaya başladı. Bir rivayete göre, cennetten bir gömlek indirildi ve İbrâhim ( a.s. )’a giydirildi. Bu gömlek, daha sonra İshâk ( a.s. )’a, ondan Yâkub ( a.s. )’a, ondan da Yûsuf ( a.s. )’a intikâl etti. Hz. Yâkub’un gözleri âmâ olduğu zaman, Yûsuf ( a.s. )’ın gönderip de gözlerinin açılmasına vesîle olan gömlek, işte bu gömlekti.
Hz. İbrâhim’i ateşe atmalarından sonra Allah onların üzerine en zayıf yaratığı olan sivrisineği Musallat etti. Aradan vakit geçmeden Nemrut, arkadaşlarının ve atlarının parıldayan kemiklerini gördü. Bu sinekler onların etlerini yemiş, kanlarını içmişti. Bir tanesi de Nemrud’un burun deliğine girdi ve beynine ulaşıncaya kadar önüne geleni kemirip durdu. İnsanlar arasında en değerli kabul ettiği kişi, demir bir balyozla kafasına vuran kişi oluyordu. O yaklaşık kırk yıl bu şekilde kaldı ve sonunda telef olup gitti.
Allah’ın Halîli’ne düşmanlığın sonu böylesine felâket oldu. Cenâb-ı Hak dostu İbrâhim’e ve onun amcası oğlu Lût ( a.s. )’a ise şu ihsanlarda bulundu:
Ömer Çelik Tefsiri
Enbiya suresi 71 ayeti anlamı - okunuşu
Ardından biz İbrâhim’i ve Lût’u kâfirlerin elinden kurtarıp, tüm insanlık için feyiz ve bereket kaynağı kıldığımız bir ülkeye ulaştırdık.
Mokhtasar tefsiri
Onu ve Lût`u da kurtardık. O ikisini, kendisinden peygamberler çıkardığımız ve canlılara hayırlar yayarak bereketli kıldığımız Şam diyarına ulaştırdık.
Ali Fikri Yavuz
Böylece İbrâhîm’i ve (kardeşinin oğlu) Lût’u, (Nemrud ve kavminden) kurtardık ve onları, içinde alemlere bereketler verdiğimiz arza (Şam’a) ulaştırdık
İngilizce - Sahih International
And We delivered him and Lot to the land which We had blessed for the worlds.
Enbiya suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
Onu da, Lut'u da kurtarıp alemlere kutlu ettiğimiz yere ulaştırdık.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
Biz onu da (İbrahimi də), (qardaşı oğlu) Lutu da (Nəmrud tayfasının əlindən qurtarıb) aləmlər üçün mübarək etdiyimiz (torpağında bəşər övladına bərəkətlər verdiyimiz) yerə (Şama) qovuşdurduq.
Kuran Araştırmaları Vakfı
Biz, onu ve Lut'u kurtararak, içinde cümle aleme bereketler verdiğimiz ülkeye ulaştırdık.
Enbiya suresi (Al-Anbiya) 71 ayeti arapça okunuşu
﴿وَنَجَّيْنَاهُ وَلُوطًا إِلَى الْأَرْضِ الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا لِلْعَالَمِينَ﴾
[ الأنبياء: 71]
ونجيناه ولوطا إلى الأرض التي باركنا فيها للعالمين
سورة: الأنبياء - آية: ( 71 ) - جزء: ( 17 ) - صفحة: ( 327 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- "Milletine can yakıcı bir azap gelmezden önce onları uyar" diye Nuh'u milletine gönderdik.
- Kalblerinde hastalık olanların ise pisliklerine pislik katmıştır; onlar kafir olarak ölmüşlerdir.
- Allah'a itaat edin; eğer bundan yüz çevirirseniz bilin ki Peygamberimize düşen apaçık tebliğdir.
- Göklerin, yerin ve onlarda bulunanların hükümranlığı Allah'ındır, Allah her şeye Kadir'dir.
- Hamd, Alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
- Melekler şöyle derler: "Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız,
- Ayetlerimizden bir şey öğrendiğinde onu alaya alır. İşte bunlara alçaltıcı bir azap ve ardından da
- Elif, Lam, Ra. Bu Kitap, hakim ve haberdar olan Allah tarafından, Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz
- Onlara, deniz kıyısındaki kasabanın durumunu sor. Cumartesi yasaklarına tecavüz ediyorlardı. Cumartesileri balıklar sürüyle geliyor, başka
- Taraftarlarına vardıklarında bununla eğlenirlerdi.
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Enbiya indirin:
Enbiya Suresi mp3 : Enbiya suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler