Ankebut suresi 1. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿الٓمٓ۠ ﴾ [العنكبوت: 1]
ayet arapça & türkçe okunuşuElif-Lâm-Mîm [Ankebut: 1]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Elif, Lam, Mim. [Ankebut: 1]
Ankebut Suresi 1. ayet tefsiri
İmanı “ dille ikrâr, kalple tasdîk ve azalarla amel ” diye tarif edersek, dille “ iman ettim ” sözü, sadece kalpte yerleşen imanın varlığını haber veren ve kişinin mü’min olduğunu beyân eden bir ifadeden öteye geçmez. Demek ki iman, sırf dille söylenen bir sözden ibâret değil, kişiye bir takım sorumluluklar yükleyen; ateşin yakması, suyun ıslatması, elektriğin çarpması gibi ciddi bir takım tezâhürleri olan bir hakîkattir. Kendine has mesuliyetleri ve ağırlıkları bulunan, sabretmeyi ve katlanmayı gerektiren bir emanettir. Bu sebeple Cenâb-ı Hak insanları “ inandık ” sözleriyle kendi hallerine bırakmayacak, o imanın gerçek olup olmadığını ortaya çıkarmak için insanları bir takım musibet ve belalarla imtihan edecektir. Aslında الفتنة ( fitne ) kelimesi, lügatte, “ altının ateşte eritilerek saflaştırılması ” mânasına gelir. Buna göre ateşin altını eriterek, karışımında bulunan diğer değersiz madenleri ayrıştırıp onu saf altın haline getirmesi gibi, gelen musibetler de kalpleri temizleyecek, ruhları arındırıp imanı kemâle erdirecektir. Çünkü belâ, musîbet ve mihnetler:
Nefisleri tembellik ve uyuşukluktan kurtarıp, en güzel şekilde amel etmeye yönlendirir.
Kalpleri, tevhidi gösteren delilleri kavramak suretiyle doğru düşünce ve gerçek ilme ulaştırır.
Ruhları mâsivâ muhabbetinden arındırarak, sebeplere takılmaktan kurtarır; gönlü yaratıklar yerine Yaratan’a bağlar.
Sırları temizleyerek Hakk’ın tecellilerini görecek hâle getirir.
Bu âyet-i kerîme indiği sıralarda Mekke’de hüküm süren şartlar çok ağırdı. İslâm’ı kabul eden herkes zulüm, hakaret ve işkence hedefi oluyordu. Eğer İslâm’ı kabul eden kimse fakir veya köle ise dövülüyor ve dayanılmaz işkencelere maruz bırakılıyor; eğer ticâret erbâbı ise ekonomik kısıtlamalara hedef oluyor ve neredeyse aç kalıyordu. Bu durum Mekke’de bir korku ve tedirginlik havası estiriyordu. Bu sebeple kalpleriyle peygamberin gerçek olduğunu kabul eden birçok kişi açıktan ona iman etmeye korkuyorlardı. İman eden bazıları da sonraları cesaretlerini yitiriyor ve çok ağır işkencelerle karşılaştıklarında kâfirlere boyun eğip taviz veriyorlardı.
İşkenceye mâruz kalan sahâbe-i kirâmdan biri olan Habbâb b. Eret’in şu rivayeti işin gerçek yüzünü tam olarak ortaya koymaktadır:
Bir gün Allah Resûlü, Kâbe’nin gölgesinde iken, yanına varıp kendisine müşriklerden gördüğümüz işkenceleri şikâyet tarzında anlattık. Ardından da bu işkencelerden kurtulmamız için Allah’tan yardım dilemesini taleb ettik. O da bize şöyle buyurdu:
“ Sizden önceki nesiller arasında, yakalanıp bir çukura konan, sonra testere ile baştan aşağı ikiye bölünen ve demir taraklarla etleri tırmıklanan, fakat yine de dîninden dönmeyen mü’minler olmuştur. Allah’a yemin olsun ki, O, bu dîni tamamlayacak, hâkim kılacaktır. O derecede ki, bir kişi, Allah’tan ve koyunlarına kurt saldırmasından başka bir korku duymaksızın, San’a’dan Hadramut’a kadar emniyet içinde gidip gelebilecektir. Ne var ki siz sabırsızlanıyorsunuz!.. ” ( Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr 29; Ebû Dâvûd, Cihâd 97/2649 )
Bu mânada mü’minleri ikaz eden, imanın bedelini ödeyip cennete girebilmek için bir kısım zorluklara katlanmanın gerekli olduğunu bildiren bir âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“ Yoksa ey mü’minler! Sizden önceki mü’minlerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden, onların yaşadıkları sıkıntıları çekmeden cennete girebileceğinizi mi sandınız? Onlara öyle ezici fakirlikler, öyle kımıldatmayan sıkıntılar dokundu ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda peygamber ve yanındaki mü’minler: «Allah’ın yardımı ne zaman?» diyecek hale geldiler. Şunu bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır. ” ( Bakara 2/214 )
Müslümanların çok zorluk çektikleri ve âdeta top yekün bir yok oluşla yüz yüze kaldıkları Uhud savaşı sonrası inen şu âyet de dikkat çekicidir:
“ Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenleri ve dâvası uğrunda sabredip direnenleri ortaya çıkarmadan kolayca cennete girivereceğinizi mi sandınız? ” ( Âl-i İmrân 3/142 )
Allah Teâlâ’nın mü’minleri imtihana tâbi tutması ümmet-i Muhammed’e özgü bir durum değildir:
Ömer Çelik Tefsiri
Ankebut suresi 1 ayeti anlamı - okunuşu
Elif. Lâm. Mîm.
Mokhtasar tefsiri
Bu hususta benzer bir açıklama Bakara suresinin başında zikredilmiştir.
Ali Fikri Yavuz
Elif, Lâm, Mîm
İngilizce - Sahih International
Alif, Lam, Meem
Ankebut suresi okuEnglish | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- And olsun ki, Tevrat'tan sonra Zebur'da da yeryüzüne ancak iyi kullarımın mirasçı olduğunu yazmıştık.
- Onlara aralarından: "Allah"a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur, sakınmaz mısınız?" diyen bir elçi gönderdik.
- Allah: "Seni kardeşinle destekleyeceğiz; ikinize bir kudret vereceğiz ki, onlar size el uzatamayacaklardır. Ayetlerimizle ikiniz
- İnsanlar bir darlığa uğrayınca Rablerine dönerek O'na yalvarırlar, sonra Allah katından onlara bir rahmet tattırınca
- Onları, Rablerinin huzuruna çıkarıldıkları zaman bir görsen! Allah: "Bu gerçek değil mi?" der; onlar, "Evet,
- Yusuf onların yüklerini yükletirken, bir su kabını kardeşinin yüküne koydurdu. Sonra bir münadi şöyle bağırdı:
- "Onlara azabedersen, doğrusu onlar Senin kullarındır; onları bağışlarsan, Güçlü olan, Hakim olan şüphesiz ancak Sensin."
- İnananlar: "Keşke bir süre indirilse de cihada çıksak" derlerdi. Fakat hükmü açık bir süre inip,
- Ey müslümanlar! Münafıklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah onları, yaptıklarından dolayı başaşağı etmiştir.
- Eğer kentlerin halkı inanmış ve Bize karşı gelmekten sakınmış olsalardı, onlara göğün ve yerin bolluklarını
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Ankebut indirin:
Ankebut Suresi mp3 : Ankebut suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler