İsra suresi 30. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿اِنَّ رَبَّكَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ اِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِه۪ خَب۪يرًا بَص۪يرًا۟ ﴾ [الإسراء: 30]
ayet arapça & türkçe okunuşuİnne rabbeke yebsutu-rrizka limen yeşâu veyakdir(u)(c) innehu kâne bi’ibâdihi ḣabîran basîrâ(n) [İsra: 30]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Doğrusu senin Rabbin dilediği kimsenin rızkını genişletir ve bir ölçüye göre verir. O kullarını gören ve haberdar olandır. [İsra: 30]
İsra Suresi 30. ayet tefsiri
Rızkı veren Allah’tır; dilediğine bol verir, dilediğine az verir. Bu gerçekten hareketle insanlardan bir kısmı verecek durumda, bir kısmı ise alacak durumdadır. Öncelikle malî imkânları bakımından veya toplum içindeki mevkii itibariyle verecek durumda olanlara, ihtiyaç beyân eden kimselere karşı nasıl muamele edecekleri bildirilir. Buna göre eğer imkânlar müsaitse verilip ihtiyaçlar karşılanacak, değilse o kırık gönüllü insanlar, “ Allah bize de size de ihsanda bulunsun ”, “ inşallah imkân olunca gereği yapılacak ” gibi tatlı sözlerle ve güler yüzle uğurlanacaktır. Onurlarını rencide edici ve gönüllerini incitici küçük-büyük her türlü hareket ve sözden kaçınılacaktır. Yûnus Emre ne güzel söyler.
“ Fukarâ kalbine her kim dokuna
Dokuna sînesi Allah okuna. ”
Bu hususta en güzel örnek şüphesiz Sevgili Peygamberimiz ( s.a.s. )’dir. Resûl-i Ekrem ( s.a.s. ), verme husûsunda insanların en eli açık olanı idi. Onun cömertliği bizim akıl ve hayâlimizin ötesinde idi. Onun bu yönünü Enes ( r.a. ) şöyle anlatır:
“ Peygamber Efendimiz, İslâm için kendisinden ne istenirse onu mutlaka verirdi. Hele bir keresinde yanına gelen birisine iki dağ arasını dolduran bir koyun sürüsü vermişti… Adam kabilesine dönünce:
«– Ey kavmim! Koşun, müslüman olun! Çünkü Muhammed, fakirlik ve ihtiyaç korkusu duymadan çok büyük ikram ve ihsanlarda bulunuyor» dedi. Kimileri, sırf dünyalık elde etmek için müslüman olurlardı. Fakat çok geçmeden müslümanlık onların gözünde, dünyadan ve üzerindeki her şeyden daha değerli bir hâle gelirdi. ” ( Müslim, Fezâil 57-58 )
Efendimiz’in bu yüce ahlâkıyla ilgili diğer bir rivayet de şöyledir:
Medineli müslümanlardan bir kısmı Resûlullah ( s.a.s. )’den bir şeyler istediler. O da verdi. Sonra yine istediler. Efendimiz, elindekiler bitinceye kadar verdi. Verebileceği şeyler tükenince, onlara şöyle hitâb etti:
“ Yanımda bir şey olsaydı, sizden esirgemez verirdim. Kim dilenmekten çekinir ve iffetli davranırsa, Allah onun iffetini artırır. Kim tok gözlü olmak isterse, Allah onu başkalarına muhtaç olmaktan kurtarır. Kim de sabretmeye gayret ederse, Allah ona sabır verir. Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve büyük bir lutufta bulunulmamıştır. ” ( Buhârî, Zekât 50; Müslim, Zekât 124 )
İhtiyacı açıkça belli olduğu halde, iffetinden dolayı isteyemeyen kimseler bulunduğu gibi, ihtiyacını çekinmeden arz edenler de olabilir. Bunları da kırmamak, güzellikle ve gönüllerini hoş ederek göndermek gerekir. “ Ben cimri değilim ” ( Müslim, Zekât 127 ) buyuran ve cömertliği kendisine şiâr edinen Allah Resûlü ( s.a.s. ), bu âyet-i kerîmelerinde öğrettiği edep çerçevesinde kendisinden isteyen kimseleri geri çevirmeyi hiç arzu etmez, elinde varsa verir, yoksa, onlara güzellikle muamele eder ve “ geldiği zaman vereceğine ” dâir vaatte bulunurdu.
Resûlullah ( s.a.s. ) vermenin ölçüsünü şöyle belirlemektedir:
“ Ey insanoğlu! İhtiyacından fazla olan malını insanlara vermen senin için iyi, vermemen kötüdür. İhtiyacını yetecek kadarını elinde tutmandan dolayı ayıplanmazsın. Geçimini üstlendiklerinden başlamak suretiyle iyilik et. Veren el alan elden üstündür. ” ( Müslim, Zekât 97 )
Ancak verirken veya ihtiyaçlar için harcama yaparken itidalli hareket etmek, orta yolu tutmak, cimrilik ve İsrâftan kaçınarak İslâm’ın emrettiği cömertliğe uygun davranmak lazımdır. müslümanın, yaptıklarına pişman olmadan infak hayatına devam edebilmesi için bu ölçü şarttır. Zaten bütün ahlâkî güzellikler, ifrat ve tefrit noktalarından uzak durarak orta yolu bulmakla gerçekleşir.
Unutmamak gerekir ki, rızkı veren Allah’tır. Dilediğine bol, dilediğine az verir. Bunun için, sahip olduğu nimetlerden dolayı hiç kimsenin bir başkasına üstünlük taslamaya hakkı yoktur. Elindeki imkânlar az olanlar da, bunu bir ayıp ve aşağılık vesilesi görmemelidirler. Netice itibariyle herkes hakkına razı olmalı, elindeki nimetleri artırma hırsıyla başkalarının hakkına göz dikmemeli, hele hele rızık endişesiyle çocukların canlarına kıymak gibi bir cinâyete asla teşebbüs etmemelidir:
Ömer Çelik Tefsiri
İsra suresi 30 ayeti anlamı - okunuşu
Doğrusu Rabbin dilediğine rızkı bol verir, dilediğine de az verir. Şüphesiz O, kullarının durumunu en iyi bilen ve onları hakkiyle görendir.
Mokhtasar tefsiri
Rabbin şüphesiz kesin bir hikmetten dolayı dilediği kimsenin rızkını genişletir ve dilediği kimsenin de daraltır. Şüphesiz O, kullarını hakkıyla bilendir; onları görendir. Onların hiçbir şeyi kendisine gizli kalmaz. Onlar için emrini istediği gibi sarf eder.
Ali Fikri Yavuz
Gerçekten senin Rabbin, dilediği kimse için, rızkı genişletir ve daraltır. Şüphe yok ki Allah, kullarının hallerinden haberdardır, her şeyi görendir
İngilizce - Sahih International
Indeed, your Lord extends provision for whom He wills and restricts [it]. Indeed He is ever, concerning His servants, Acquainted and Seeing.
İsra suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
Şüphe yok Rabbin, dilediğinin rızkını genişletir, daraltır, şüphe yok ki o, kullarından haberdardır, onları görür.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
Həqiqətən, Rəbbin istədiyi şəxsin ruzisini artırar da, azaldar da. Doğrudan da, O Öz bəndələrinin halından xəbərdardır, (hər şeyi) görəndir!
Kuran Araştırmaları Vakfı
Rabbin rızkı dilediğine bol verir, dilediğine daraltır. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, (onları) çok iyi görür.
İsra suresi (Al-Isra) 30 ayeti arapça okunuşu
﴿إِنَّ رَبَّكَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاءُ وَيَقْدِرُ ۚ إِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا﴾
[ الإسراء: 30]
إن ربك يبسط الرزق لمن يشاء ويقدر إنه كان بعباده خبيرا بصيرا
سورة: الإسراء - آية: ( 30 ) - جزء: ( 15 ) - صفحة: ( 285 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- Kıyamet günü kötü azaptan yüzünü korumaya çalışan kimse, güven içinde olan kimse gibi midir? Zalimlere:
- De ki: "Allah'ın azabı size gece veya gündüz gelirse, ne yaparsınız? Suçlular neye bunda acele
- Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz
- O gün, herkesin kendi derdine düşüp çabalayacağı ve herkesin işlediğinin haksızlığa uğratılmadan kendisine ödeneceği bir
- O yaptığı iyiliği birinden karşılık görmek için değil, ancak yüce Rabbinin hoşnudluğunu (rızasını) gözeterek yapmıştır.
- Bu, Allah'ın indirdiğini beğenmediklerinden ötürüdür. İşlerini Allah bunun için boşa çıkarmıştır.
- Bu nişanelerde sizin için belli bir süreye kadar faydalar vardır. Sonra bunlar Beyti Atik'de, Kabe'de
- Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz adamlar gönderdik. Bilmiyorsanız kitablılara sorun.
- Yeryüzü Rabbinin nuruyla aydınlanır, kitap açılır, peygamberler ve şahidler getirilir ve onlara haksızlık yapılmadan, aralarında
- Bu nimet, Allah'tandır. Bilen olarak Allah yeter.
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah İsra indirin:
İsra Suresi mp3 : İsra suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler