Zümer suresi 9. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿اَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ اٰنَٓاءَ الَّيْلِ سَاجِدًا وَقَٓائِمًا يَحْذَرُ الْاٰخِرَةَ وَيَرْجُوا رَحْمَةَ رَبِّه۪ۜ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذ۪ينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَۜ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ۟ ﴾ [الزمر: 9]
ayet arapça & türkçe okunuşuEmmen huve kânitun ânâe-lleyli sâciden ve kâ-imen yahżeru-l-âḣirate ve yercû rahmete rabbih(i)(k) kul hel yestevî-lleżîne ya’lemûne velleżîne lâ ya’lemûn(e)(k) innemâ yeteżekkeru ulû-l-elbâb(i) [Zümer: 9]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun büken, ahiretten çekinen, Rabbinin rahmetini dileyen kimse inkar eden kimse gibi olur mu? De ki: "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri öğüt alırlar." [Zümer: 9]
Zümer Suresi 9. ayet tefsiri
Bu iki âyet-i kerîmede bilenle bilmeyen, gerçeği idrak edenle edemeyen iki insanın şahsiyet yapıları izah edilir. Birbirine tam tekabül edecek iki farklı tablo çizilir:
Birinci tablonun ilk kısmında bir insandan bahsedilmektedir. Onun başına hastalık, kıtlık, ölüm gibi bir takım sıkıntılar geliyor. Her taraftan zorluklarla kuşatıldığını görüyor. Kalbinin sıkıştığını ve ruhunun daraldığını hissediyor. Bu durumda o insanın hemen Rabbine yöneldiği, el açıp dua ettiği görülür. Yalnız Allah’a yönelmiş, artık O’ndan başkasının kendisini bu sıkıntıdan kurtaramayacağını kavramıştır. Aynı tablonun ikinci kısmında yine aynı şahıs yer almaktadır. Fakat bu kez sıkıntılar kaybolmuş, yerine bolluk ve rahat gelmiştir. Korku yerini emniyete, açlık yerini tokluğa, sıkıntı yerini ferahlığa bırakmıştır. Değişen şartlara göre sahnedeki adamın halinin de değiştiğini görmekteyiz. Bu tabloda sıkıntının dokunmasıyla fıtratı yalın halde ortaya çıkan bu insanın tekrar geriye döndüğü, fıtratının üzerini tortuların kapladığı; Rabbine dönüşünü, O’na yalvarışını ve sınanma sırasında yalnız O’na kulluk ettiğini, O’ndan başka kimsenin bu belayı başından savmaya gücünün yetmediğini unuttuğu görülmektedir. O insan bunların hepsini unutmakta ve Yüce Allah’a ortak koşmaya başlamaktadır.
9. ayette ise birinci tablonun mukabilinde gerçek bir mü’min şahsiyetinin tablosu çizilir. Bu, sürekli Allah korkusu ve ürpertisi ile dolu olan, Allah’ı dâimâ zikreden, sıkıntıda ve bollukta O’nu hiç unutmayan, gecelerini secde ve kıyamla geçiren, yeryüzündeki hayatını âhiret endişesiyle yaşayan, Rabbinin rahmetine ve ihsanına ulaşmak isteyen mü’min insan tipidir. Bu insan, varlığın gerçeklerini anlamayı sağlayacak ve sağlıklı bir bilgiyi meydana getirecek olan Allah Teâlâ’yla sürekli bağı bulunan bir gönül sahibidir. Bu tablo, insandaki şeffaf ve derin hisleri harekete geçirecek bir tablodur. Bu tablo, önceki ayetin çizmiş olduğu çirkin ve silik tablonun tam zıddıdır.
Allah Teâlâ, “ De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? ” ( Zümer 39/9 ) beyanıyla bu iki tabloyu mukayese etmekte ve karşı karşıya koymaktadır. Zira hakiki ilim, mârifettir, tanımaktır; gerçeği kavramaktır. Bu ilim, insanın kalp gözünü açarak onun kâinatta var olan değişmez kanunlarla sıkı bir bağ kurmasını sağlar. Başka bir ifadeyle eserden eserin sahibine götürür. Bir ilim sahası kişiyi Hâkim-i Mutlak olan Allah’a götürüyorsa hakiki ilim sayılır. Yoksa ilim, sadece zihni dolduran, fakat eşyanın hakikatine ulaştırmayan dağınık bilgiler değildir. Kur’an’ın buradaki beyânına göre gerçek ilme ve mârifete ulaşmanın yolu, yüce Allah’a boyun eğip O’na ibâdet etme, kalbin hassasiyeti, âhiret korkusunun şuuruna varma, Allah’ın rahmetine ve ihsanına umut bağlama, bu korku ve ürperti içinde Allah’ın kendisini her an görüp işittiğini hatırda tutmadır. Ancak bu yolla hakikat kavranabilir. ( bk. Seyyid Kutub, Fî Zılâl, V, 3042 ) Bu gerçekleri de ancak “ akl-ı selim sahipleri ” düşünüp idrak edebilir. Sadece akıllı, şuurlu, basîreti açık, eşyanın hakikatini kavrayan, gördüğü ve bildiği şeylerden yararlanan, gördüğü ve dokunduğu her şeyde Allah’ı hatırlayan; Allah’ı da, O’nun huzuruna çıkarılacağı günü de unutmayan bahtiyar kimseler bilebilirler.
Kâinattaki fizikî kanunlarla ve çeşitli ilimlerle meşguliyet de böyledir. Bunlar insanı mârifetullaha ulaştırmak için birer vasıta olmalıdır. Aksi takdirde bunlar da perde Allah ile kul arasında olmaktan öteye geçemezler. Zâhiren kişinin bilgisi artıyor fakat manevî hallerinde bir terakki görülmüyorsa; burada tehlikeli bir durum var demektir. Halbuki insanın ilmi arttıkça, Allah Teâlâ’ya karşı olan takvâsı, saygısı ve haşyeti de artmalıdır. Hakiki âlimler, Cenâb-ı Hakk’ı nasıl bilip tanımak gerekirse öylece bilirler. Gönüllerinde Allah’a sonsuz tâzim ve muhabbet hisleri taşırlar. Âyet-i kerîmede:
“ Gerçek şu ki, kulları içinde ancak âlimler, Allah’tan gerektiği gibi korkarlar ” ( Fâtır 35/28 ) buyrulur.
Peygamber Efendimiz ( s.a.s. ) de:
“ Sizin Allah’ı en çok tanıyanınız ve O’ndan en çok korkanınız benim ” ( Buhârî, Nikâh 1; Müslim, Sıyâm 74 ) buyurarak bu gerçeğe işaret eder.
Resûl-i Ekrem ( s.a.s. ), ölmek üzere olan bir genci ziyaret etti ve ona:
“ - Kendini nasıl hissediyorsun? ” diye sordu. Genç:
“ - Rabbimin rahmetini umuyor, günahlarımdan korkuyorum ” diye cevap verince Efendimiz ( s.a.s. ):
“ - Böyle durumlarda bir kulun kalbinde ümit ile korku birleşince, Allah Teâlâ ona umduğunu verir, onu korktuğundan da emin kılar ” buyurdu. ( Tirmizî, Cenâiz 11; İbn Mâce, Zühd 31 )
Zünnûn-ı Mısrî ( k.s. ) bir gün: “ İrfan sahibi için ne devamlı hüzün vardır; ne de devamlı sürûr ” der ve şöyle devam eder:
“ İrfan sahibinin hâli ona benzer ki; başında kerâmet tâcı vurulu olarak tahtına çıkar oturur. Ama o bu hâlinde iki korkunç manzara karşısında titrer. Şöyle ki; başında bir kılıç asılı durur. O kılıç bir kılla tutturulmuştur. Kapı önündeyse iki yırtıcı hayvan bekler… O, bir yandan başına vurulan kerâmet tâcını ve kurulduğu tahtı görüp mesrûr olurken, beri yandan da kapıda bekleyen yırtıcı hayvanları ve baş ucunda asılı kılıcı hatırlar, ürperir… Bu durumda o irfan sahibi nasıl sevinir ve nasıl korkar bir düşünün? ”
Sonra da şöyle devam etti:
“ Onun baş ucunda asılı duran kılıç, dinî hükümlerin bütünüdür. Kapıda bekleyen iki yırtıcı hayvan ise ilâhî emir ve yasaklardır. ” ( Velîler Ansiklopedisi, I, 233-234 )
O hâlde insanlara gerçek ilim, irfan ve idrakin ve bunların neticesi olarak tam bir teslimiyet ve samimiyet içinde Allah’a kulluğun yolunu göstermek üzere:Ömer Çelik Tefsiri
Zümer suresi 9 ayeti anlamı - okunuşu
Şimdi düşünün, bu cehennemlik kimse mi daha iyidir; yoksa gece saatlerinde secde ederek ve ayakta durarak ibâdet eden, âhiret azabından sakınan ve Rabbinin rahmetini uman tertemiz bir mü’min mi? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak gerçek akıl ve idrâk sahipleri düşünüp ders çıkarırlar.”
Mokhtasar tefsiri
(O mu) Yoksa Allah`a itaat etmiş, gece vakitlerini Rabbine secde ederek ve kıyama durarak ahiretin azabından korkan ve Rabbinin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi? Yoksa Allah`a sadece sıkıntılı şiddetli vakitlerde ibadet eden ve rahat olduğu zamanda küfredip O`na ortaklar koşan mı daha hayırlıdır? Ey Resulüm! De ki: "Allah`ı tanımaları sebebiyle Allah`ın onların üzerlerine gerekli kıldıklarını bilenlerle ve bundan hiçbir şey bilmeyenler bir olur mu? Ancak aklıselim sahipleri bu iki grubun arasındaki farkı anlar."
Ali Fikri Yavuz
(Kâfir mi hayırlıdır), yoksa ahiretin azabından korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak, o gece saatlerinde kalkıp secde ve kıyam halinde ibadet eden mi? (Ey Rasûlüm, onlara) de ki; “- Hiç bilenlerle bilmiyenler bir olur mu?” Ancak gerçek akıl sahibleri anlar (öğüd alır)
İngilizce - Sahih International
Is one who is devoutly obedient during periods of the night, prostrating and standing [in prayer], fearing the Hereafter and hoping for the mercy of his Lord, [like one who does not]? Say, "Are those who know equal to those who do not know?" Only they will remember [who are] people of understanding.
Zümer suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
Hiç o, ahiretten sakınarak ve Rabbinin rahmetini umarak geceleri secde eden, kıyamda bulunan ve böylece itaat ve ibadet eden kişiye benzer mi? De ki: Eşit olur mu bilenlerle bilmeyenler? Bunu ancak aklı başında olanlar düşünür, bundan ancak onlar öğüt alır.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
Məgər axirətdən qorxan, Rəbbinə (Allahın mərhəmətinə) ümid bəsləyən, gah səcdəyə qapanıb, gah da ayaq üstə durub gecə saatlarını ibadət içində keçirən (müt’i bəndə kafirlə bildirmi)?! De: “Heç bilənlərlə bilməyənlər (alimlə cahil) eyni ola bilərmi?! (Allahın ayələrindən, dəlillərindən) yalnız ağıl sahibləri ibrət alar!”
Kuran Araştırmaları Vakfı
Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkarcı gibi) midir? (Resulüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.
Zümer suresi (Az-Zumar) 9 ayeti arapça okunuşu
﴿أَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ آنَاءَ اللَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْآخِرَةَ وَيَرْجُو رَحْمَةَ رَبِّهِ ۗ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ ۗ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُولُو الْأَلْبَابِ﴾
[ الزمر: 9]
أمن هو قانت آناء الليل ساجدا وقائما يحذر الآخرة ويرجو رحمة ربه قل هل يستوي الذين يعلمون والذين لا يعلمون إنما يتذكر أولو الألباب
سورة: الزمر - آية: ( 9 ) - جزء: ( 23 ) - صفحة: ( 459 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- İnce ipekten ve parlak atlastan giyinerek karşılıklı otururlar.
- İnanıp yararlı işler işleyenleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak üzere, size Allah'ın apaçık ayetlerini okuyan bir Peygamber
- Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları, ayetlerimden yüz çevirteceğim. Onlar bütün ayetleri görseler yine de inanmazlar;
- Sad. Öğüt veren Kuran'a and olsun ki, inkar edenler gurur ve ayrılık içindedirler.
- O, görülmeyeni de, görüleni de bilir. Koştukları ortaklardan yücedir.
- Ama doğru yola girmiş olsalardı, onları bu hususta denememiz için onlara bol su içirirdik; kim
- Kitap ehlinden ve ortak koşanlardan inkarcılar, kendilerine apaçık bir belge, içinde kesin ve en doğru
- Allah, cennete çağırır ve dilediğini doğru yola eriştirir.
- Rabbinin, hiçbir memlekette benzeri ortaya konmayan sütunlara sahip İrem şehrinde oturan Ad milletine ne ettiğini
- Ancak Sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz.
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Zümer indirin:
Zümer Suresi mp3 : Zümer suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler