Neml suresi 21. ayeti okunuşu , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.
﴿لَاُعَذِّبَنَّهُ عَذَابًا شَد۪يدًا اَوْ لَا۬اَذْبَحَنَّهُٓ اَوْ لَيَأْتِيَنّ۪ي بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍ ﴾ [النمل: 21]
ayet arapça & türkçe okunuşuLeu’ażżibennehu ‘ażâben şedîden ev leeżbehannehu ev leye/tiyennî bisultânin mubîn(in) [Neml: 21]
Meal Kur'an-ı Kerim - Diyanet
Süleyman, kuşları araştırarak: "Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplarda mı? Bana apaçık bir delil getirmelidir; yoksa onu ya şiddetli bir azaba uğratırım yahut keserim" dedi. [Neml: 21]
Neml Suresi 21. ayet tefsiri
Süleyman ( a.s. )’ın ordusunun bir bölüğü kuşlardan oluşmaktaydı. Bütün orduyu kontrol altında tutup dirâyetle idâre eden Hz. Süleyman, kuşları şöyle bir gözden geçirdi. İçlerinde Hüdhüd’ün olmadığını gördü. Hüdhüd, “ çavuş kuşu ” denilen ve kendine has nağmelerle öten bir kuş çeşididir. Bunun, Hz. Süleyman’ın su arama ve suyun yerin ne kadar derinliğinde bulunduğunu keşfedip haber verebilme gibi özel bir hizmetinde bulunduğu söylenmektedir. Böyle mühim bir vazifesi olan birinin arandığı zaman bulunmaması, gerçekten de kumandanı hiddetlendirecek bir durum arz etmektedir.
Hz. Süleyman’ın bu dikkati ve hiddeti, onun ülkesini nasıl bir uyanıklıkla idare ettiğini, halkı üzerinde titrediğini ve onların tüm işlerinden kendini sorumlu sayarak her biriyle en güzel şekilde ilgilendiğini gösterir. Öyle ki, en küçük bir kuşun bir an bile olsa gözden uzak olması ona gizli kalmamaktadır. Buna göre halkın mesuliyetini omuzlanan devlet adamlarının, idâreleri altında bulunan kişilerin durumlarını iyice araştırmaları, dertleriyle yakından ilgilenmeleri ve onları gereği gibi korumaları en önemli görevlerinden biridir. İşte adâletiyle dünyaya ün salan Hz. Ömer’in:
“ Dicle kenarında bir kurt kapsa koyunu
Gelir de adl-i ilâhî sorar Ömer’den onu ” şeklindeki gönül hassâsiyeti buna muşahhas bir misaldir.
Bir misal de cihan padişahı Kanunî Sultan Süleyman’dan:
Kânûnî’nin Avusturya’ya yaptığı seferlerin birinde idi. Ordu düşmana doğru ilerlerken, gayri müslimlerin köylerinden de geçiliyordu. Kânûnî, mola verdiği bir sırada Hristiyan bir köylü, huzûruna geldi ve:
“ –Sultânımız! Askerlerinizden birisi bağımdan üzüm koparmış ve yerine de parasını asmış! Size teşekkür ve tebrîke geldim ” dedi.
Bunun üzerine Kânûnî Sultan Süleyman Han, derhal o askeri buldurtup seferden menetti. Buna hayret eden Hristiyan köylüye de şöyle dedi:
“ –Askerin hâli, zafere erişmenin ilk adımıdır. Eğer o asker, parayı üzümünü aldığı asmaya bağlamamış olsaydı, bu ordunun adı zâlimler ordusu olurdu ve o askerin kellesi giderdi. O parayı asmaya bıraktığı için kellesini kurtardı, ancak sahibinden izinsiz mal aldığı için seferden men cezasına çarptırıldı. ”
Âyette ifade edildiği şekilde Hz. Süleyman’ın “ bana ne oluyor ki ” diye söze başlayarak ilk safhada yanlış görmeyi kendine izâfe etmesi, peygamberlerin tebalarını sevk ve idârede, onların hatalarını tashihte gösterdikleri edep, nezâket ve zarâfetin açık bir misâlidir. Nitekim aynı nezâketi Resûlullah ( s.a.s. )’in hayatında daha fazlasıyla müşâhede etmek mümkündür. Efendimiz ( s.a.s. ), gördüğü hatalı davranışlarda hatayı işleyen kişiyi bizzat muhatap almaksızın sanki herkese söylüyormuşçasına genel ifadeler kullanırdı. Böylece hata işleyen kişinin toplum içinde rencide olmadan yanlışını düzeltmesini sağlardı. Hz. Âişe diyor ki:
Peygamberimiz, birisinin kendisi hakkında bir şey söylediğini duyduğunda:
“ Falana ne oluyor ki şöyle şöyle söylüyor ” demez de “ Bazı kimselere ne oluyor ki şöyle şöyle söylüyorlar ” derdi. ( Ebû Dâvûd, Edeb 6 )
Hataları örtmede gece gibi olan Rasûl-i Muhterem ( s.a.s. ), bazan de muhâtaplarının hatâsını onlara yakıştıramadığını hissettirmek maksadıyla: “ Bana ne oluyor ki sizi böyle görüyorum ” buyururdu. ( Buhârî, Menâkıb 25; Müslim, Salât 119 )
Peygamberlerin bu örnek ahlâkını kendilerine bir mihenk ve bir fiilî kıstas olarak kabul edip baş tâcı yapan Allah dostları, menfî bir durumla karşılaştıkları veya malî bir kayba uğradıkları vakit, yaptıklarını şöyle bir gözden geçirerek kendi kusurlarını araştırırlar. Demek ki İslâm, bizden ne kadar ulvî bir ahlâk, hassâs bir ruh ve rakîk bir kalp istemektedir.
İşin bir boyutunu, izah edilmeye çalışıldığı kadarıyla, ahlâkî incelik oluşturduğu gibi, diğer boyutunu da siyâsî ve idârî muktedirlik ve hassâsiyet teşkil etmektedir. Burada Hz. Süleyman’ın bir hükümdar ve komutan olarak isyankârlara karşı net bir tavır ortaya koyduğu görülür. Geçerli bir mazeret beyân edemediği takdirde Hüdhüd’ü şiddetli bir şekilde cezalandıracağını veya kellesini uçuracağını söyler. Böylece Hüdhüd üzerinden vazifesini ihmal eden herkese ciddi bir gözdağı vermiş olur. Bu ifade, cezanın suç işleyenin bedenine göre değil de, işlenen suça göre olacağına delil teşkil etmektedir. Bununla birlikte, cezalandırılacak olan şahsa belli şartlar dâhilinde yumuşaklık gösterilebilir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’in suçların bağışlanması hususunda daima teşvikte bulunduğu görülmektedir. ( bk. Bakara 2/178; Mâide 5/45 )
Gelelim Hüdhüd’ün kedini savunmasına:
Ömer Çelik Tefsiri
Neml suresi 21 ayeti anlamı - okunuşu
“Madem öyle, onu şiddetli bir şekilde cezalandıracağım, belki de kafasını koparacağım, ya da bana mazeretini gösteren apaçık bir delil getirir.”
Mokhtasar tefsiri
Süleyman için Hudhud`un kayıp olduğu kesin olarak ortaya çıkınca şöyle dedi: "Ona çok kötü bir şekilde eziyet vereceğim. Ya da kaybolduğu için ceza olarak onu keseceğim. Yahut da bana kaybolmasındaki mazeretini apaçık bir şekilde ortaya koyacağı bir delil getirecek."
Ali Fikri Yavuz
Muhakkak surette ona şiddetli bir azab yapacağım veya boynunu keseceğim, yahud özrünü gösterecek açık bir delil bana getirir.”
İngilizce - Sahih International
I will surely punish him with a severe punishment or slaughter him unless he brings me clear authorization."
Neml suresi okuAbdulbaki Gölpınarlı meali
Ona şiddetli bir surette azap edeceğim, yahut onu kestireceğim, yahut da bana, neden bulunmadığının sebebini açıklayan bir delil gösterir.
Azerice Bunyadov Memmedeliyev
And olsun ki, ona şiddətli bir əzab verər, ya da tutub kəsərəm (boğazını üzərəm). Yaxud da o (üzrlü səbəbə görə burada olmaması üçün) aşkar bir dəlil gətirsin!”
Kuran Araştırmaları Vakfı
Ya bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirecek ya da onun canını iyice yakacağım yahut onu boğazlayacağım!
Neml suresi (An-Naml) 21 ayeti arapça okunuşu
﴿لَأُعَذِّبَنَّهُ عَذَابًا شَدِيدًا أَوْ لَأَذْبَحَنَّهُ أَوْ لَيَأْتِيَنِّي بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ﴾
[ النمل: 21]
لأعذبنه عذابا شديدا أو لأذبحنه أو ليأتيني بسلطان مبين
سورة: النمل - آية: ( 21 ) - جزء: ( 19 ) - صفحة: ( 378 )English | Türkçe | Indonesia |
Русский | Français | فارسی |
تفسير | انجليزي | اعراب |
Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler
- Bu ancak Allah'ın kullarının taşıra taşıra içebileceği bir pınardır.
- "Rabbim! Bana iyilerden olacak bir çocuk ver" diye yalvardı.
- İnsanlar bir tek ümmetti. Allah peygamberleri müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdi; insanların ayrılığa düşecekleri hususlarda
- Onlar Rablerinin buyruğundan çıkmışlardı; bunun üzerine kendilerini gözleri göre göre yıldırım çarptı.
- İnsana nimet verdiğimiz zaman yüz çevirerek yan çizer; başına bir kötülük gelince uzun uzun yalvarır.
- Bunu onlardan öncekiler de söylemişti, ama kazandıkları şeyler onlara fayda vermedi.
- "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su" dedik.
- Sihirbazlar gelince Musa onlara: "Atacağınızı atın" dedi.
- Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir; esasen Allah konuşmanızı
- "Sonra, halkın yağmur göreceği bir yıl gelir, o zaman sıkıp sağarlar" dedi.
türkçe Kuran sureleri :
En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Neml indirin:
Neml Suresi mp3 : Neml suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
Bizim için dua et, teşekkürler