Surah Al-Muddaththir with Turkish

  1. Surah mp3
  2. More
  3. Turkish
The Holy Quran | Quran translation | Language Turkish | Surah Muddathir | المدثر - Ayat Count 56 - The number of the surah in moshaf: 74 - The meaning of the surah in English: The One Wrapped Up.

يَا أَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ(1)

 Ey örtüye bürünen!

قُمْ فَأَنذِرْ(2)

 Kalk da uyar.

وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ(3)

 Rabbini yücelt.

وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ(4)

 Giydiklerini temiz tut.

وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْ(5)

 Kötü şeyleri terke devam et.

وَلَا تَمْنُن تَسْتَكْثِرُ(6)

 Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.

وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْ(7)

 Rabbin için sabret.

فَإِذَا نُقِرَ فِي النَّاقُورِ(8)

 Sura üflendiği vakit, işte o gün, inkarcılara kolay olmayan zorlu bir gündür.

فَذَٰلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَسِيرٌ(9)

 Sura üflendiği vakit, işte o gün, inkarcılara kolay olmayan zorlu bir gündür.

عَلَى الْكَافِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍ(10)

 Sura üflendiği vakit, işte o gün, inkarcılara kolay olmayan zorlu bir gündür.

ذَرْنِي وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًا(11)

 Tek olarak yaratıp kendisine bol bol mal, çevresinde bulunan oğullar verdiğim ve nimetleri yaydıkça yaydığım o kimseyi Bana bırak.

وَجَعَلْتُ لَهُ مَالًا مَّمْدُودًا(12)

 Tek olarak yaratıp kendisine bol bol mal, çevresinde bulunan oğullar verdiğim ve nimetleri yaydıkça yaydığım o kimseyi Bana bırak.

وَبَنِينَ شُهُودًا(13)

 Tek olarak yaratıp kendisine bol bol mal, çevresinde bulunan oğullar verdiğim ve nimetleri yaydıkça yaydığım o kimseyi Bana bırak.

وَمَهَّدتُّ لَهُ تَمْهِيدًا(14)

 Tek olarak yaratıp kendisine bol bol mal, çevresinde bulunan oğullar verdiğim ve nimetleri yaydıkça yaydığım o kimseyi Bana bırak.

ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ(15)

 Bir de verdiğim nimetten artırmamı umar;

كَلَّا ۖ إِنَّهُ كَانَ لِآيَاتِنَا عَنِيدًا(16)

 Hayır; hayır; çünkü o, Bizim ayetlerimize karşı son derece inatçıdır.

سَأُرْهِقُهُ صَعُودًا(17)

 Onu sarp bir yokuşa sardıracağım.

إِنَّهُ فَكَّرَ وَقَدَّرَ(18)

 Çünkü o, düşündü, ölçtü biçti;

فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ(19)

 Canı çıkası, ne biçim ölçüp biçti!

ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ(20)

 Canı çıkası; sonra yine ne biçim ölçüp biçti!

ثُمَّ نَظَرَ(21)

 Sonra baktı;

ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ(22)

 Sonra kaşlarını çattı, suratını aştı;

ثُمَّ أَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَ(23)

 Sonra da sırt çevirip büyüklük tasladı.

فَقَالَ إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ(24)

 "Bu sadece öğretilegelen bir sihirdir. Bu Kuran yalnızca bir insan sözüdür" dedi.

إِنْ هَٰذَا إِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِ(25)

 "Bu sadece öğretilegelen bir sihirdir. Bu Kuran yalnızca bir insan sözüdür" dedi.

سَأُصْلِيهِ سَقَرَ(26)

 İşte bu adamı yakıcı bir ateşe yaslayacağım.

وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ(27)

 Yakıcı ateşin ne olduğunu sen nerden bilirsin?

لَا تُبْقِي وَلَا تَذَرُ(28)

 O, ne geri bırakır ne de azabdan vazgeçer.

لَوَّاحَةٌ لِّلْبَشَرِ(29)

 İnsanın derisini kavurur;

عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ(30)

 Orada ondokuz bekçi vardır.

وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً ۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا ۙ وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ ۙ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي مَن يَشَاءُ ۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ ۚ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ(31)

 Cehennemin bekçilerini yalnız meleklerden kılmışızdır. Sayılarını bildirmekle de, ancak inkar edenlerin denenmesini ve kendilerine kitap verilenlerin kesin bilgi edinmesini ve inananların da imanlarının artmasını sağladık. Kendilerine kitap verilenler ve inananlar şüpheye düşmesinler. Kalblerinde hastalık bulunanlar ve inkarcılar: "Allah bu misalle neyi muradetti?" desinler. İşte Allah, böylece, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilmez. Bu, insanoğluna bir öğütten ibarettir.

كَلَّا وَالْقَمَرِ(32)

 Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir.

وَاللَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ(33)

 Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir.

وَالصُّبْحِ إِذَا أَسْفَرَ(34)

 Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir.

إِنَّهَا لَإِحْدَى الْكُبَرِ(35)

 Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir.

نَذِيرًا لِّلْبَشَرِ(36)

 Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir.

لِمَن شَاءَ مِنكُمْ أَن يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ(37)

 Hayır, hayır öğüt almazlar. Aya, dönüp gelen geceye, ağarmakta olan sabaha and olsun ki, içinizden öne geçmek veya geri kalmak isteyen kimseye, insanoğlunu uyarıcı olarak anlatılan cehennem büyük olaylardan biridir.

كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ(38)

 Herkes kazancına bağlı bir rehindir;

إِلَّا أَصْحَابَ الْيَمِينِ(39)

 Ancak, defteri sağdan verilenler böyle değildir; onlar cennettedirler. Suçlulara: "Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?" diye sorarlar.

فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءَلُونَ(40)

 Ancak, defteri sağdan verilenler böyle değildir; onlar cennettedirler. Suçlulara: "Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?" diye sorarlar.

عَنِ الْمُجْرِمِينَ(41)

 Ancak, defteri sağdan verilenler böyle değildir; onlar cennettedirler. Suçlulara: "Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?" diye sorarlar.

مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ(42)

 Ancak, defteri sağdan verilenler böyle değildir; onlar cennettedirler. Suçlulara: "Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?" diye sorarlar.

قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ(43)

 Onlar derler ki: "Namaz kılanlardan değildik."

وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ(44)

 "Düşkün kimseyi doyurmuyorduk."

وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ(45)

 "Batıla dalanlarla biz de dalardık."

وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ(46)

 "Ceza gününü yalanlardık."

حَتَّىٰ أَتَانَا الْيَقِينُ(47)

 "Ölüm bize o haldeyken geldi."

فَمَا تَنفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ(48)

 Artık onlara, şefaatçilerin şefaati fayda vermez.

فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ(49)

 Öyleyken, bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çeviriyorlar?

كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُّسْتَنفِرَةٌ(50)

 Aslandan ürkerek kaçan yabani merkeplere benzerler.

فَرَّتْ مِن قَسْوَرَةٍ(51)

 Aslandan ürkerek kaçan yabani merkeplere benzerler.

بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُّنَشَّرَةً(52)

 Hayır; her biri önüne açılıvermiş sahifeler verilmesini ister.

كَلَّا ۖ بَل لَّا يَخَافُونَ الْآخِرَةَ(53)

 Hayır; daha doğrusu ahiretten korkmazlar.

كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ(54)

 Hayır; şüphesiz bu Kuran bir öğüttür.

فَمَن شَاءَ ذَكَرَهُ(55)

 Dileyen kimse öğüt alır.

وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَن يَشَاءَ اللَّهُ ۚ هُوَ أَهْلُ التَّقْوَىٰ وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ(56)

 Allah dilemeksizin öğüt alamazlar. O, kendisinden korkulmaya daha layıktır ve bağışlamaya daha ehildir.


More surahs in Turkish:


Al-Baqarah Al-'Imran An-Nisa'
Al-Ma'idah Yusuf Ibrahim
Al-Hijr Al-Kahf Maryam
Al-Hajj Al-Qasas Al-'Ankabut
As-Sajdah Ya Sin Ad-Dukhan
Al-Fath Al-Hujurat Qaf
An-Najm Ar-Rahman Al-Waqi'ah
Al-Hashr Al-Mulk Al-Haqqah
Al-Inshiqaq Al-A'la Al-Ghashiyah

Download surah Al-Muddaththir with the voice of the most famous Quran reciters :

surah Al-Muddaththir mp3 : choose the reciter to listen and download the chapter Al-Muddaththir Complete with high quality
surah Al-Muddaththir Ahmed El Agamy
Ahmed Al Ajmy
surah Al-Muddaththir Bandar Balila
Bandar Balila
surah Al-Muddaththir Khalid Al Jalil
Khalid Al Jalil
surah Al-Muddaththir Saad Al Ghamdi
Saad Al Ghamdi
surah Al-Muddaththir Saud Al Shuraim
Saud Al Shuraim
surah Al-Muddaththir Abdul Basit Abdul Samad
Abdul Basit
surah Al-Muddaththir Abdul Rashid Sufi
Abdul Rashid Sufi
surah Al-Muddaththir Abdullah Basfar
Abdullah Basfar
surah Al-Muddaththir Abdullah Awwad Al Juhani
Abdullah Al Juhani
surah Al-Muddaththir Fares Abbad
Fares Abbad
surah Al-Muddaththir Maher Al Muaiqly
Maher Al Muaiqly
surah Al-Muddaththir Muhammad Siddiq Al Minshawi
Al Minshawi
surah Al-Muddaththir Al Hosary
Al Hosary
surah Al-Muddaththir Al-afasi
Mishari Al-afasi
surah Al-Muddaththir Yasser Al Dosari
Yasser Al Dosari


Thursday, May 9, 2024

لا تنسنا من دعوة صالحة بظهر الغيب